(Bu yazı kaleme alınırken seçim sandıkları henüz kapanmıştı ve yazar tıpkı sizler gibi heyecanla sonuçları bekliyordu.)

Mahalli seçimlerde işin renkli kısmı muhtar adaylarıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarları Beştepe’de ağırladığından mıdır bilinmez muhtar seçimlerine bir ilgi bir ilgi. Daha önce rakibi olmayan muhtarlar şimdi dört beş rakibe karşı yarıştı. Adaylar zihinlerde yer edebilmek için seçim çalışmalarını sıkı tuttular. Kesenin ağzını açanlar posterler, sloganlar ve seçim ekipleriyle dört başı mamur kampanyalar yaptılar. Broşürlerdeki kalitenin yükselmesi artık muhtarlığın itibarının da artmasının göstergesiydi. Bizim gibi mahallenin yenisi olanlar için hangi adaya oy vereceğini bilmek zor iş. Muhtarlık denince siyasi görüşlerden çok hatır gönül giriyor devreye. Hele mahallenin bozulmasını istemediğiniz dokusu varsa daha da hassas oluyorsunuz. Yeni yapılmış bir apartmandaki ilk seçim bu nedenle tuhaf oluyor. Soracak kimseniz yok. Ya gidip mahallenin imamına soracaksınız ki o ihsası reyde bulunmaz ya da berbere gideceksiniz.

Eski mahallemdeki berberimin aynasında Erdoğan’ın ziyaretinden bir fotoğraf vardı. Onun dışında siyasi bir görüşü yoktu. Muhtar desen hayırlısı olsun, belediye başkanı desen hayırlısı olurdu cevabı. Saçlarımı kısa kestiği gibi muhabbeti de kısaydı. Sanırım kendi işlerine bakmak daha cazip geliyordu. Ama sadece cevap verirken. Sormayı severdi. Siyasi konuşmalar yapan biri görmeyiversin hemen dalına biner görüşü ne olursa olsun sıkıştırmaktan ayrı bir zevk alırdı.

Saçlarımın tıraş vakti geldiği için kendimi mahallenin berberine attım. Kapıda bir adayın afişini görünce sevindim. Önemli bir sorun ortadan kalkmıştı. Saçlar kısalırken konuya girdim, kime vereceğiz muhtarlıkta oyu dedim. Amcaoğlu 2004’ten beri mahallenin muhtarıymış, devam etmek istiyor dedi. Yaptığı çalışmaları anlattı, ikna oldum. Dün sabah erkenden okula gidip oyumu kullandım. Sandıktaki ilk oy bana aitti. Çıkışta berberle karşılaştık. O da sıradaydı, destek için teşekkür etti.

Benim için işin önemli kısmı siyaset kurumuna gösterilen teveccüh. Artık en küçük yönetim birimi olan muhtarlık için bile kıyasıya yarış veriliyor. Bu iyi. Çünkü herkesin karar vericinin seçmen olduğunu bilmesi önemli. Umuyorum ki bazı siyasi partiler de artık bu yalın gerçeği kabul etmişlerdir.

Muhtarlık deyince aklıma 24 Eylül 1998 tarihli Hürriyet ve Radikal gazetelerindeki muhtar bile olamaz ifadesi geldi. Mahkeme kararlarıyla sosyoloji değiştirebileceğini sana dönemin gazeteleri ağızları kulaklarında bu şekilde haber yapmışlardı. Aradan yıllar geçti, muhtar bile olamaz dedikleri kişi Türk vatandaşlarının ulaşabileceği en büyük yönetim makamı olan cumhurbaşkanlığına seçildi. Hem de halk tarafından. Girdiği her seçimde oy istediği kişilerin ayağına giderek onlarla iletişim kurdu ve ikna etmeye çalıştı. Oy vermeyenler bile gösterdiği gayreti takdir etti.

Bu seçimler geçti ama diğer seçimler için hazırlananlara bol bol saç sakal tıraşı olmalarını öneririm. Seçileceklerini garanti edemem ama berberlerden öğrenecek çok şey var. En azından amcaoğullarını seviyorlar. Bu da az şey değil.