Gazetecilikte köşe/ fıkra yazarlığının "kulis- dedikodu" yazarlığı ve kulaktan dolma iddiaların analizi haline dönmesi, okuyucuyu en önemli değerden mahrum bırakıyor.
Gazetecilikte köşe/ fıkra yazarlığının “kulis- dedikodu” yazarlığı ve kulaktan dolma iddiaların analizi haline dönmesi, okuyucuyu en önemli değerden mahrum bırakıyor.
Nedir o?
Hadiselerin künhüne varmamızı sağlayacak, edip, alim, münevver kalemlerden hakikate işaret eden fikirlerdir mahrum kaldığımız.
O şunu dedi, burada bu oluyor, filancanın atleti, berikinin donu, o zenginin parası, bu siyasinin rezilliği muhtevalı skandal arayışlı, yönlendirmeli, çok okunma ve tanınma/ gündem olma endişeli kalemler medyayı istila etmiş durumda.
Hele siyasiler, iş adamları, güç odakları ile menfaat karşılığı göbekten bağlanma çirkinliğine, “Yok canım, abartıyorsun!” diye itiraz edecek olan var mı?
Benim de içinde bulunduğum koca bir camianın bütününü karalamak değil niyetim…
Ama okumadığımız zaman eksik kaldığımızı hissedeceğimiz kaç köşe yazarı var diye kendimize sorsak, saymakta zorlanırız.
Düşünsenize Necip Fazıl, Ahmet Haşim, Ahmet Rasim, Refik Halit, Refii Cevat, Peyami Safa, Falih Rıfkı, Nizamettin Nazif, Ragıp Akyavaş, Tarık Buğra gibi karşılaştığınızda farklı fikirlere sahip olsanız bile hürmet edeceğiniz, önünüzü ilikleyeceğiniz kalemlerin yerinde bugün kimler var?
Saydığım isimlerin çoğunun çağdaşı değilim ama kitapları ortada.
Eski muharrirlerden vatanını satan, yurtdışına kaçan, ülkesini yabancılara şikâyet eden olmuş mudur?
Yerlilik ve millilik sadakati, hangi düşünce ve kökenden olursa olsun, seksen milyon vatandaşımızın tamamında arayacağımız bir ahlaki değerdir…
Her gün bize Türkiye’nin manzarasını anı anına sunan televizyon ve gazetelerden başladım çünkü milleti kaynaştıracak olan da, ayrıştıracak olan da medyanın aracılığıyla sirayet ediyor.
Şimdi ben 15 yıllık kesintisiz iktidarı süresince AK Parti’nin hatasız, pir-ü pak, sütten çıkmış ak kaşık olduğunu elbette iddia etmeyeceğim.
Fakat Cumhuriyet tarihi boyunca halkın iradesiyle bu kadar uzun süre yönetimde kalan ve başarılı işlerini de asla göz ardı edemeyeceğimiz bir parti ve liderini devirmek uğruna, Fetö ile Amerika ile Haçlı zihniyeti ile aynı kavşakta buluşmak ancak gözü dönmüşlük ve ihanetle açıklanabilir.
Manzaraya bakın!
HDP terörle kucak kucağa iş birliği ve cibilliyeti ortaya çıkmış bir parti. Koy kenara.
CHP’nin yani ana muhalefet partisinin iki problemi var. Lidersizlik ve hedefsizlik. (Gayet kibar davranıyorum. Bugün öyle.)
MHP vatan ve millet sevdasıyla yeri geldiği zaman doğru yerde durmasını bildiği için, Fetö operasyonu ile bölünmeye çalışılıyor.
Daha da vahimi Abdullah Gül ve Davutoğlu ekiplerinin sessizliği ve en çok “dava adamlığı” sergileyecekleri zamanda kişisel hırs ve düşüncelerle tehlikeli sularda yüzmeleri…
İktidar değiştiği zaman iç ve dış politikaları ile hedefleri değişen ülkeler küçük ülkelerdir.
AK Parti’ye kadar bizim de en büyük problemimiz buydu. Sağıyla, soluyla yerli ve milli bir çizgi tutturamıyorduk. Doğrusu Demirel’i de hesaba katarsak, sağ- sol fark etmiyor, vesayet altında kendimizi kandırıyorduk.
Büyük ve daha da büyük olmayı hedefleyen Türkiye’yi engellemek için yapılanları elinizi vicdanınıza koyup hatırlayın. Hatırlayalım.
Son kertesi 15 Temmuz’du…
Şimdi Reza Zarrab Kumpası ve ekonomik baskıyla geliyorlar.
Aleyhimize olan bu gelişmeler karşısında, AK Parti’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın aleyhine diye ağzının suyu akanların tepesindekiler zaten küresel güçlerin vesayet finoları olmaya heveslendikleri için anlaşılabilirler.
Ama sokaktaki vatandaşın kimin nerede durduğunu görmesi lazım. Diğer taraftan da bir fırsat. AK Parti ve Erdoğan’ı beğenmeyebilirsiniz. O zaman en azından alternatif olacak ve içinize sinecek arayışlara giriniz.
Eğer AK Parti ve Erdoğan başarısız ise on beş yıl boyunca bu işleri daha iyi becerebileceğine vatandaşı inandırabilecek bir muhalefetin çıkmaması, muhalefet partilerinin kesinlikle iktidar partisinden daha başarısız olduğunu gösterir.
Kaset kumpasıyla gelen ve dediği dediğine uymayan bir adam nasıl ana muhalefet lideri olabilir. Türkiye bu kadar mı insan fakiri?
Fetö’nün Akşener’i midir Türkiye’yi birleştirecek olan.
Bugünün gündeminde, yukarıda ismini zikrettiğim fıkra muharrirleri neler yazarlardı acaba?
Bi hayal edin!