…Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız"
Anadolu…
Tarihin en büyük kültürlerinin doğuşunu, gelişini karşılayan topraklar.
Binlerce yıllık medeniyet ve kültür birikiminin anası, atası.
Binlerce yıllık medeniyet ve kültür birikiminin harmanlandığı, iç içe geçtiği kadim topraklar,
Türklerin 1071’den bu yana adım adım inşa ettiği tarihin de adı, Anadolu…
O günlerden bugünlere yaşamanın, var olmanın, zorluklarla dolu olduğu bu coğrafya,
anavatanımız Anadolu…
Mustafa Kemal diyor ki;
“Millî mücadelenin maksat ve gayesi tam istiklâlini ve kayıtsız-şartsız egemenliğini sağlamak ve sürdürmektir. Millet, dış istiklâlini kazanmak için, lâzım gelen hattı hareketini misakı millî ile ifa etmiştir…Esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlık edinilmesiyle sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bayındır olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumunda yüksek bir işlem için değer taşıyamaz.”
Geçmişi öğrenerek bugünü ve geleceği daha anlaşılır kılmak belki de bu sözlerin altında gizli…
Çünkü dedik ya Anadolu’da var olmak Anadolu’da yaşamak zordur, çetindir…
Mücadeledir bir anlamda bu topraklar…
O yüzden bir daha, tekrar tekrar Gazi’nin sözlerini hatırlayalım…
“Biz haklarımızı ve bağımsızlığımızı savunmak için giriştiğimiz çarpışmanın kutsallığı düşüncesinde ve hiçbir gücün bir milleti yaşamak hakkından yoksun kılınmayacağı inancındayım…
…Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız”
Ben, 1919 senesi mayıs içinde Samsun'a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu millî kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım.
Ben, Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle görüyordum”
Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve aşağılığı kabul etmez
MUSTAFA KEMAL’İ SAMSUN’A HANGİ KUVVET GÖNDERDİ?
Bandırma vapurunun kaptanı İsmail Hakkı Bey kapıda göründüğünde Mustafa Kemal makamında oturuyordu…
“Ertesi gün hareket edeceğiz” dedi İsmail Hakkı Bey’e öğle vakti gideceklerdi…
Yolculuk günü vapur, Sirkeci açıklarında İngilizler tarafından aramaya tabi tutulacaktı.
Rauf Bey, ona yola çıkmamasını işgal kuvvetlerinin takip edeceğini ve vapurun batırılma ihtimalini anlatıyordu…
Mustafa Kemal yolculuğun planlandığı gibi süreceği cevabını verdi…
Vapur Mustafa Kemal ve 18 askerle beraber 16 Mayıs 1919’da öğle saatlerinde hareket ettiğinde
Rauf Bey'in belirttiği İngiliz gemisi, vapuru izlemeye başlamış ancak Karadeniz'deki fırtınalı hava takibe müsaade etmemişti…
Dalgalı denizde yol alan gemi 17 Mayıs günü gece saat 23.00 civarında İnebolu Limanı'na girecek, 18 Mayıs’ta ise Sinop Limanı'na yanaşacaktı…
19 Mayıs’ta ise Samsun’a ulaştılar…
O günden bugünlere Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışına müsaade eden güç aranıp durdu…
Manipülasyonlar, spekülasyonlar, milli mücadeleyi -bugünlerdeki gibi- itibarsızlaştırmaya çalışanlar hep var oldular… Her milli mücadele vurgusunda öne çıkmaya çalıştılar, milletin mücadelesini ve kurucu liderini yok saymak istediler…
Ama olmadı…
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk onu milli mücadeleye başlatan gücü anlatıyordu
“Ben, 1919 senesi mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde, maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım…”
Onu Samsun’a gönderen kuvvet, milletin ta kendisiydi…
****************
TARİH BİLİNCİ TOPLUMU BİR ARADA TUTAN BAĞLARDIR
"Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Buluşmaları" kapsamında İstanbul Üniversitesi rektörlük binasında düzenlenen çalıştay Milli Mücadele'nin üzerinden bir asır geçmiş olsa da alınacak derslere ayna tuttu…
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği çalıştayda iki önemli mesaj vardı…
Kültür ve Turizm bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli mücadelenin sorumlulukla, bilinçle donanımla mümkün olabileceğini vurguladı. Toplumu bir arada tutmanın gerekliliğine bu bağlarla işaret ederken, aksi halde çıkacak sonuçların 1990'ların başından başlayarak, Avrupa'dan Orta Doğu'ya, bazı ülkelerin yaşadığı süreçlerin incelenmesiyle, yeterli olacağını söylüyordu…
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ise tarih şuurunun daha da derinleştirilmesi ve güncel meseleleri anlayacak şekilde zenginleştirilmesi gerektiğine işaret ederken, milli kültür bilincinin önemine vurgu yapıyordu…
Bu toprakların hamurundan anlam alan, değer katan bir Türk kadını, akademisyeni ve sanatçısı olarak Milli duruşun bir mücadeleden öte, bir duruş, emek, süreç ve liyakat olduğunu bilirim.
Bilirim ki bu vatan bundan sonra ilim, irfan ve erdem mücadelesi gösterecektir….