Yeni Zelanda'da 50 Müslümanın katledildiği günün ardından Almanya'nın en çok okunan ama bence "en kalitesiz" gazetesi Bild'in manşeti "Yeni Zelanda'daki katliam" değildi.
Bild gazetesinin manşetinin konusu Mesut Özil’in Haziran ayında gerçekleşecek olan düğünüydü! Bild, Mesut Özil’i Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı düğününe davet ettiği için eleştirmekteydi. 50 Müslümanın katledilmesinden daha önemliydi Bild gazetesi için bu haber.
Mesut Özil, Alman kökenli ünlü bir futbolcu olarak ABD’de ya da Şili’de yaşıyor olsaydı ve düğününe Alman Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’i davet etseydi tüm Alman medyasında “olumlu” bir haber olarak konu olurdu.
Ama Mesut Özil, Türkiye kökenli bir Alman milli takım oyuncusu olunca ve düğününe gayet doğal olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı davet edince konu değil sorun oldu! İşte çifte standart!
Yıllarca Almanya için top koşturdu. Almanya için gol attı ve attırdı. Hatta Türk Milli Takımı karşısında da oynadığında gol atan futbolcu Mesut Özil’di. Aslında Mesut Özil’in Almanya ile bir sorunu da yok. Ama Almanya’da bazılarının maalesef Mesut Özil ile büyük bir sorunu var. Aslında onların sorunu biz Türkler ve Müslümanlarla.
Almanya’yı kendilerine ikinci vatan olarak kabul etmiş ve onlarca yıldır Almanya’nın kalkınmasında büyük payı olan Türkiye kökenli Almanyalıların suçu “özlerini yitirmemek” ve “kökenimiz gururumuzdur” demek! Yurtdışında yaşayan bir Alman “kökenim gururumdur” dediğinde “iyi bir Alman”, ama eğer Almanya’da yaşamakta olan bir Türk “kökenim gururumdur” dediğinde ise “kötü bir Türk” oluyorsa burada bir terslik var demektir.
Benim, annesi Alman ve babası Türk olan büyük oğlum doğduğu, büyüdüğü ve yaşamakta olduğu Almanya’da günün birinde sol koluna kocaman bir dövme yaptırıp, “kökenim gururumdur” yazdırıyorsa bunun üzerine düşünmek gerekiyor.
Almanya’nın başka hiçbir derdi kalmadı mı? Günlerdir medyada ana konu “Mesut Özil ve düğününe davet ettiği Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”!
Almanya’da neo naziler ve PKK terör örgütü mensupları camilere ve Türk derneklerine saldırıyor. Müslümanlara yönelik saldırı ve tacizlerin sayısı arttı. Buna karşın Alman medyası “Mesut Özil ve davetiyeleri ile meşgul”.
İlk önce hemen belirtelim. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan 25 Kasım 2018 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen düğünümüze katılarak eşimi, beni ve tüm misafirlerimizi onurlandırdılar. Biz Türkler Cumhurbaşkanımıza çok değer vermekteyiz. Mutlu günlerimizde onu aramızda görebilmek bizim için büyük bir onur. Düğünlerimiz bizim özel yaşantımızın bir parçası ve istediğimiz herkesi çağırabiliriz. Örneğin ben düğünümüze Türkiye’deki Alman Büyükelçisini ve bazı Alman gazetecileri de davet ettim. Türkiye’de bundan dolayı kimse rahatsız olmadı.
Mesut Özil’de, Almanya’da siyasi bir miting organize etmiyor. Sevdiği insanla hayatını birleştirdiği gün onun için çok özel bir gün. Kimi isterse onu davet eder. Bild gazetesi örneğinde olduğu gibi Alman medyasının “Türklerle ve Müslümanlarla ve de Türkiye ile sorunlu” gazetecileri hadlerini bilseler iyi olur. Bu manşetleri ile sadece yabancı düşmanlığına hizmet etmekteler.
İlk önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının demokratik seçimlerine saygı göstermeleri gerekir. Hiçbir Alman ya da Belçikalı gazeteci Recep Tayyip Erdoğan’ı “sevmek” ve “övmek” zorunda değil. Ama Türk milletinin tam desteğine sahip Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sevdiği ve desteklediği gerçeğini attıkları “manşetlerle de” değiştiremeyeceklerini kavramaları iyi olacak.
Alman medyası Mesut Özil örneğinde sınıfta kaldı. Biz Türkler “vefa” kelimesine çok önem veririz.
Örneğin ekmeğimizi kazandığımız ve “ikinci vatan” olarak benimsediğimiz Almanya’ya karşı her zaman bir “vefa borcumuz” olduğunun bilincinde gerektiğinde Almanya’ya sahip çıkar ve “haksız eleştirilmesine “ izin vermeyiz. Ancak bu “vefa” sözcüğü Mesut Özil için de geçerli. Futbolda Almanya’nın başarılarında imzası olan bir futbolcu bu “vefasızlığı” ve “medya lincini” hak etmiyor.
Mesut Özil’e yapılanlar Almanya’da ve hatta birçok Avrupa ülkesinde doğmuş olan Türkiye kökenli Avrupalıların yaşadıkları ülkelere olan sevgi, sempati ve güvenlerini yitirmelerine de neden olmakta.
Yeter artık Mesut Özil’i rahat bırakın.