Şu an da Türkiye'de dış müdahaleye ve askeri bir darbeye zemin olmadığını bildikleri için toplumsal kutuplaşma ve keskin bir ayrışma konusu üzerinde duruyorlar.
Gezi kalkışması, 17-25 Aralık ve son olarak 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ başarılı olamayıp kendilerini kabul eden ülkelerde, gerçekle ilgisi olmayan toplumu ayrıştırma yönteminden hiç vazgeçmediler. Psikolojik harp yöntemlerini kullanan FETÖ’cüleri Türkiye’ye iade etmeyen ABD dahil birçok ülkede teröristlerin arkasında durmaya devam ediyor.
Bir örnek verecek olursak 2019 yılında tetikçi FETÖ elemanı hain Emre Uslu, “Diktatörlerin uluslararası müdahalelerle gittiği örnekler söylemiştim. Saddam Hüseyin, Kaddafi. Türkiye’ye uluslararası müdahale gelir mi? Erdoğan uluslararası müdahaleyi zorluyor gibi durum söz konusu. Türkiye’yi uluslararası müdahaleye götürüyor. Eninde sonunda dış müdahaleye kalmak tehlikesi görüyorum. Umarım Türkiye dış müdahale olmadan Erdoğan belasından kurtulur. Azrail yardımcınız olsun.” demişti.
Aslında Türkiye’ye uluslararası müdahale yapılamayacağını onlar da çok iyi biliyor ancak algı yönetimi yaparak ülkemizin güçsüz olduğunu göstermeye çalışıyorlar.
Şu an da Türkiye’de dış müdahaleye ve askeri bir darbeye zemin olmadığını bildikleri için toplumsal kutuplaşma ve keskin bir ayrışma konusu üzerinde duruyorlar.
Aldığım bazı duyumlara göre de şu an tek umutları bu.
Mafyacı şahıs ile eşzamanlı olarak uygulanan ayrışma denemeleri bu kez farklı bir boyuta taşındı.
Ezelden beri ideolojik bataklıkta yaşayanların aksine iktidarı destekleyenlerin de kafaları çok karıştı.
Kafası karışık olanlar elbette batakta yaşayanların safında yer almaz ancak daha önceden AK Partili gibi davrananların yolundan giderler ise bu kez toplum üçe bölünebilir.
Şahsımı endişelendiren bu üçüncü gruptur.
Bu süreçte toplumsal algı iyi yönetilmelidir.
Gezi girişimleri başarısız olduğundan bu yöntem ile iktidar ve vatandaş arasında kullandıkları ayrıştırma metodunu hafife almamak gerekir.
Ne yazık ki bunda da bir nebze başarılı olduklarını söyleyebiliriz.
Keskin ayrışmanın temelini atmak isteyenlerden biri de HDP’den istifa ettikten sonra TİP’e geçen İstanbul Milletvekili Ahmet Şık oldu.
Ahmet Şık, katıldığı bir programda “Devleti yıkmamız gerek”, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti katildir” diyerek bir alçaklığa imza attı.
Peki, insanları sokağa dökmek için hangi yöntemleri kullanabilirler?
İlk yöntem tanıdık, provokasyon ile sokaklar karıştırılır. Fakat bu eskisi gibi olmaz. Çünkü kendini iyi saklayan kriptolar dışında FETÖ kadroları temizlendi. ( Gezi kalkışmasında FETÖ’cüler devrede olduğu için kontrol zor sağlanmıştı.)
İkincisi Millet İttifakı tabanlarını sokağa çağırırsa bu zorlu bir sürecin başlangıcı olabilir.
Millet İttifakı ile birlikte, bu kadar da olmaz diyeceğimiz isimler de sahnede olabilir. Hep birlikte sokaklarda Selahattin Demirtaş gibi birileri sazı eline alarak propaganda yapıp, nutuklar atarak erken seçim çağrısında bulunabilir.
Türkiye’de dünyada olduğu gibi salgın dönemi içerisinde de çok zorlu günler yaşadı maalesef yaşamaya da devam ediyor. Bu da vatandaşı yanlarına çekme konusunda kullanabilecekleri argümanlardan biri olacaktır.
Herkes şunu iyi bilmeli ki bir ülkede kutuplaşma kimsenin işine yaramaz. Bundan tek çıkarı olacaklar vatan hainleridir.
Uzlaşı yerine kutuplaşma hangi ülkede başarıyla sonuçlanmış, tek bir örnek veremezsiniz.
Sizi kim sokakta kargaşa ortamına çağırırsa bilin ki onlar vatan bildiğiniz toprakları size dar etmek isteyenlerdir.