Bu satırların yazıldığı anda (Pazar Günü saat 12:39) Dolar Kuru 3,99 TL ve Avro Kuru da 4,93 TL idi. Çapraz kur ise 1,23 civarında idi.
Bu düzeyde kurlar piyasalarda belli bir miktar endişe doğurdu. “Ya dolar 4 TL’yı ve Avro da 5TL’yı geçerse, biz ne yaparız?” gibi tartışmalar yapılmaya başladı. Haziran öncesinde bu düzeydeki kur seviyeleri beeli bir spekülatif şişkinlik içermektedir. “Pekiyi Hocam, siz ne dersiniz?”, diye soranlara şimdilik geçici kur tahminlerimi vereyim.
Öncelikle reel efektif döviz kuru endeksine bakılırsa 2018 başı için TÜFE bazlı endeks 84-85 seviyesinde dalgalanmaktadır. Bu da reel anlamda Türk TL’sinin yabancı paralar cinsinden satın alma gücünün olması gereken değerden %15-16 daha düşük olduğu anlamına gelir. 2007 yılında 110-130 arası dalgalanan endeks 2017 ‘de 85-90 arasında dalgalanır hale gele. Bu 10 yıl içinde TL’nin yabancı paralar cinsinden %25 – 40 arası reel değer kaybına uğradığı anlamına gelir. Gelişmiş ülkelere karşı TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru ise 2007 yılında 120- 140 arasında dalgalanırken 2017 yılında 95 – 105 arasında dalgalanır hale gelmiş. Gelişmiş ülkeler ürünlerine göre Türk tüketicisinin reel satın alma gücü %25-35 arasında bir değer kaybına uğramış. Gelişmekte olan ülkeler ürünlerine göre ise, TÜFE bazlı TL’nin reel değeri 2007 yılında 80 -100 arası dalgalanırken 2017 yılında 58-62 arası dalgalanır hale gelmiş. Buradan da kabaca Türk tüketicisinin gelişmekte olan ülke ürünlerine göre reel satın alma gücü %32-38 arasında değer kaybına uğramış. 10 senede reel efektif döviz kurunun yaklaşık %32’lik bir değer kaybına uğradığı söylenebilir ki, bu da genel ortalamada kabaca yıllık %3,2’lik bir düşüş anlamına gelir. Ancak, TL’nin reel değerindeki bu düşüş 2015 yılından itibaren görülmektedir. Eğer trendi bu yıldan başlatırsak ortalama küçülme hızı yıllık %4,2 ye tekabül etmektedir. 2017 sonu 2018 başı 84,73 olan TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru eğer bu trend devam ederse 2018 sonunda 80 alt sınırına ulaşacaktır. Bu durumda Dolar ve Avro kuru ne olur?
2018 yılı için %15 enflasyon ve bizim dünyadan satın aldığımız ürünlerin dolar fiyatlarındaki 2018 yılı enflasyonu da %3 kabul eder, ülkemizin 2018 yılında %7 büyüyeceğini varsayarsak, kaba taslak hesapladığım ve şimdilik geçici Dolar ve Avro kur tahminlerim aşağıda verilmiştir:
MEVCUT TRENDE GÖRE GEÇİCİ KUR TAHMİNLERİ
PARA BİRİMİ
HAZİRAN 2018 SONU
ARALIK 2018 SONU
DOLAR
4,13
4,49
AVRO
4,95
5,38
Görüleceği üzere mevcut Dolar ve Avro fiyatları bugün için yüksek seyretmektedir. Bugün için Dolar Kuru 3,96 TL olması gerekirken 3 kr fazla ile 3,99 TL fiyatındadır. Ancak Avro fiyatlarındaki şişme çok daha fazla aşırılık içermektedir. Bunun sebebi 1,23’lük çapraz kurun yüksekliğidir. İdeal değeri 1,20 olan çapraz kurun 1,23 olması bugün için 4,75 TL olması gereken Avro kurunun 4,93 TL’ya çıkmasına neden olmaktadır. Bu da 180 kuruşluk bir fazla anlamına gelir.
Bir kez daha hatırlatayım. Yukarıdaki Dolar ve Avro Kuru tahminlerim geçici tahminlerdir. Reel efektif döviz kurunda 10 senelik veride açıkça görülen 20-25 aylık düzenli çevrimler ve 2015 yılında başlayan düşme trendiyle birlikte ele alındığında ortaya çıkan teknik analize dayalı tahminlerdir. Ancak kısa zaman sonra, temel makro iktisadi verilere dayalı modelimi çalıştırarak esas kalıcı tahminlerimi siz okuyucularımla paylaşacağım.
Pekiyi, bu kurlar tahmin ettiğim gibi oluşursa Türkiye’nin Cari Açık Problemi çözülecek midir? Cari Açık Problemi uzun dönemde kur uyarlamaları ile çözülemez. Ancak kısa dönemde ateşi düşüren bir etkiye sahip olabilir. Bu bağlamda, 2018 yılında, yukarıdaki tahminlerimde kullandığım varsayımlara bağlı olarak Türkiye’nin cari işlemler dengesinin sağlayacak kur tahminlerim de aşağıda verilmektedir?
CARİ İŞLEMLERİ DENGESİNİ SAĞLAYACAK KURLAR
PARA BİRİMİ
HAZİRAN 2018 SONU
ARALIK 2018 SONU
DOLAR
4,32
4,92
AVRO
5,18
5,90
Tekrar hatırlatmakta fayda var ki, çapraz kuru 1,20’den hesaba dahil ettim. Bununla birlikte, bütün bu bahsettiğim veriler bize üç temel sonuç sunmaktadır:
1. Türkiye “yüksek faiz – düşük kur” modelinden “düşük faiz – yüksek kur” modeline geçmelidir.
2. Türkiye ya üretimde iş gücü verimliliğini arttırmalı ya da reel ücretleri düşürmelidir.
3. Türkiye gelişmekte olan ülkelere daha çok mal ihracat edecek şekilde ticaret politikasını değiştirmelidir.
Bu konularla ilgili önümüzdeki günlerde kapsamlı bir tahlil yapacağım.