Bu kez kalmasın! Çünkü her ne olduysa gözlerimizin önünde oldu.
Bu kez kalmasın! Çünkü her ne olduysa gözlerimizin önünde oldu. Her şeyi gördük. Kana susamış alçakların acımasızlıklarıyla karşı karşıya kaldık. Sırtlan sürülerinin ağızlarında kardeşlerimizin kanları vardı. Gördük. Bu nedenle kol kırılır yen içinde kalır diyemeyeceğiz. O sürülerle birlikteliği aşikâr olan seçkinlerin salıverilmesi için söylenebilecek tek şey var: Mızrak çuvala sığmıyor.
Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar 15 Temmuz edebiyatı yapan televizyonlarımız, gazetelerimiz, radyolarımız, haber sitelerimiz konuya kör ve sağır kalabilir. Kör ve sağır kalmanın en basit tabirle riyakârlık olduğunu bile bile meselenin üstünü kapatmanın derdine düşebilir. 15 Temmuz akşamını 16 Temmuz'a bağlayan gece gösterdiği onurlu duruşu, birkaç seçkinin, -suçlu olduğunu bile bile- salıverilmesine sessiz kalarak heba ediyor da olabilir. Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları sessizliğe gömülerek bu büyük ayıpta buluşabilir. Ama bütün bu görmezden gelmeler, güçlülerin/zenginlerin, suçlu da olsa yargıdan sıyırabilecekleri, olanın garip gurebaya olacağı kanısının insanların kafasında, kalbinde yeniden belirmesine engel olmuyor.
***
Halkın her kesiminden bu tahliyelere tepki var. AK Parti tabanının da, açıktan açığa dile getirmese bile bu durumdan rahatsız olduğunu, dost sohbetlerinde görüyoruz. Şehit ailelerinin meseleye yaklaşımını tahmin etmekse güç olmasa gerek. Çoğu açıklama yaparak o tahliyelere tepki gösterdi zaten.
Şehit Mustafa Cambaz abinin oğlu Alpaslan Cambaz, "Ülkede yalnızca parası olanlar adalete güveniyor. Emeği geçenlere teşekkürler, ahirette başarılar." ifadeleriyle tahliyelere tepkisini dile getirmiş. Aslında bu ifadelere tepki bile denemez. Tepkiye tenezzül etmemiş belli ki, kalbinin sızısını kelimelere dökmüş sadece.
Tahliyeler üzerine açıklama yapan diğer bir isim de Şehit Halil Kantarcı’nın eşi Ayşe Kantarcı'ydı: "Her yere çöreklenmiş ama siyasete ve siyasi yakınlarına bulaşmamış olan FETÖ’yü ve onlara mensup hakiki zalimleri İlahi adalete bırakırız, önümüze bakarız. Tutmayacağınız ya da tutamayacağınız sözler vermeyin, yaramıza tuz basmayın, gözümüze soka soka canımızı yakmayın, kanatmayın, acıtmayın artık, yakmayın yüreğimizi...
En nihayetinde "Kavurmacılara özgürlük" dillerde şarkımız olarak kalır bizim ...”
Hemen hemen her şehit ailesi bu tahliyelere karşı açıklama yaptı. Dileyen internetten tarayarak o açıklamaları okuyabilir...
***
"Filanca adam öldürdü" diye şikâyete giden kişiye Papa'nın şöyle cevap verdiği söylenir: "Bizim yasalarımız avam içindir, dahiler için değil" Fakat biz farklı bir inançtan ve kültürden geliyoruz. İddiamız ise “Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer” diyen sahabeyi örnek almak. Buna karşı, yaşadıklarımız, maalesef birinci durumla daha uyumlu.
15 Temmuz'un birinci hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı. Pazar günü AK Parti kongresinde yaptığı konuşmada kimseye iltimas geçilmeyeceğini ifade etti; "Kendi ülkesine, kendi milletine karşı ihanet içine giren kim olursa olsun gözünün yaşına bakmadan gereğini yerine getirmek milletimize karşı sorumluluğumuzun icabıdır. İsterse babamın oğlu olsun, kimin yanlışı varsa karşısında yer alırım." dedi.
Artık mesele, şehit aileleri ve gazileri inciten, milletin adalet duygusunda gedik açılmasına sebebiyet veren, vicdanları kanırtan tahliye kararlarının düzeltilip düzeltilmeyeceği meselesidir... Zengin ve güçlü olan suçluların ellerini kollarını sallayarak dışarıda dolaşmaları, en az 15 Temmuz kadar büyük bir kırılmadır. Bizden söylemesi...