Tam bir yıl geçmiş...
Dün, günün ilk saatleri, Sabah Gazetesinde yer alan “Unutmadık Seni Şaban” başlığının yanındaki o 'muzip' ifade beni eski günlere götürdü...
Zihnimde yaşanmış kareler, gözümde yaş…
Sevgili Şaban Arslan, geçtiğimiz yıl geçirdiği kalp krizi sonucu çalışma masasında hayata gözlerini yumdu.
Sorsalar, 'gazetecilik mesaisi doğarken başlayanlardan' diyeceğiniz kişilerdendi.
Yaşamının tamamında mesaide, son nefesini verdiği o gün de…
80'li yılların sonunda tanıdığım, dostluğa, arkadaşlığa son ana kadar ara vermediğimiz Şaban'la, pek çok anıyı sığdırdık, sıkıştırdık şu kocaman görünen, kısa mı kısa yaşama.
2013 yılıydı mesela...
Nikah davetiyemi göndermemin ertesi günü arattı beni.
Telefonun diğer ucunda Sevgili Gül Kireklo, “aşk hikayemizi” haberleştirmek için aradığını söylüyordu.
25 Mart 2013'te, “Aşk bir kez daha tesadüfleri sevdi” başlığıyla çıktı haberimiz, Sabah Gazetesinde.
Haber değerinin yanında, ben ve eşim için inanılmaz bir sürpriz, çok hoş da bir anı oldu.
Bir başka anımız var ki, gün gibi hatırımda…
1997 yılı...
İktidar ortağı Doğru Yol Partisi’nde Basın Müşaviriydim..
Mart ayında, önce Hürriyet Yazarı Oya Berberoğlu'nun “Elif, Kohl'e gelin oluyor” başlıklı yazısı, ardından da 28 Mart 1997 günü Milliyet Gazetesinde manşete çıkan “Elif, Kohl'ün gelini olacak” başlıklı haber ortalığı karıştırdı.
Her ne kadar Alman resmi haber ajansı DPA haberin Almanya'da Başbakanlık tarafından yalanlandığını duyursa da medyamız doğruluğundan son derece emindi.
Önemliydi; aynı yıl aralık ayında Lüksemburg Zirvesi’nde, AB’ye üyelik başvurusunda bulunan aralarında Türkiye'nin de olduğu ülkelerin adaylık statüleri görüşülecekti.
Önemliydi, yıllarca, “Türkiye’nin AB’de yeri yok” diyen ve Türklerden çok da hoşlanmadığı düşünülen Almanya Başbakanı Helmut Kohl’ün bir Türk gelini olacaktı.
Nedense; sevgili Şaban başta olmak üzere, hemen tüm basın organlarında çalışan arkadaşlarımız haberin kaynağı olarak beni görüyor, bundan da son derece emin bir tavırla hareket ediyorlardı.
Kimseyi ikna edemiyordum...
Sabah Gazetesi ve ATV'nin yoğun baskısı, yanı sıra neredeyse tüm medya...
Başkaca bilgi ve detay almak üzere nerdeyse 24 saat beni takip eder olmuşlardı.
Oysa haberin kaynağı, pandemi döneminde kaybettiğimiz, can dostum Berna Nuri Süer'den başkası değildi. Sevgili Berna durumdan son derece memnundu. Telefonu bunun için çalmıyor, kafası da son derece rahattı.
Tüm olan bitenin sebebi ise, Kohl'ün dünürü olan ve o günlerde Kale Kalıp Makina AŞ’nin Genel Müdürlüğünü yürüten Kemal Sözen'di.
Kemal Bey, iş adamı kimliğinin yanı sıra Çanakkale 2. Sıradan Milletvekili Adayı olmuş, siyasette de anılır hale gelmişti.
Dolayısıyla, medyadaki arkadaşlarıma göre, kaynak benden başkası olamazdı.
Kara kara nasıl kurtulacağımı düşünürken, imdadıma Sefaköy'de bulunan fabrikaya yapılacak gezi yetişti.
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Kale Kalıp Makina AŞ'yi ziyaret edecek, öğlen de fabrika çalışanları ile yemek yenilecekti.
O gün, sevgili Kemal Sözen'e durumu anlatıp, beni kurtarması için de epeyce dil dökmem gerekti.
Bir tek röportajı kabul etti, o da ATV ile yapılacaktı.
Yemek sırasında röportaj gerçekleşti, akşamında da ana haberde yayınlandı.
Telefona sarılan Şaban'ın kızgınlığını anlatamam.
Sonradan çok defa gülerek ansak da, o günler epey bir süre haberi atladığı için kızgınlığı sürmüştü.
Sevgili Gül Kireklo'nun ifadeleri ile sonlandırayım:
"Yokluğunu yazmak zor be usta"