Cumhurbaşkanı Erdoğan elinde kocaman bir tohum ile 2021'e girdi...Biliyorum!
Cumhurbaşkanı Erdoğan elinde kocaman bir tohum ile 2021’e girdi...Biliyorum!
Yeni yılın ilk gününe dualar eşliğinde başladık. Malum 2020 ağzımızdan girdi burnumuzdan çıktı zehir etti koca bir yılı tüm dünyaya! Bu sebepten gidişi olsun da dönüşü olmasın diye arkasından taşlar dökerek 2020’yi uğurladık ve gelen aşıların müjdesiyle, yüreğimizdeki umutlarla merhaba dedik 2021’e. Merhaba...
Yeni yılın ilk yazısını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türkiye’ye ayırdım çünkü ‘biliyorum’ ki Erdoğan’ın şimdilik kimselere söylemediği muazzam bir tohum var elinde... Ve o tohum ile Türkiye’nin miladı sayılacak önemli değişimlere vesile olacak. “Yeniden inşa” gibi bir şey bu... Olur mu demeyin! Olmak zorunda çünkü dünya hızla değişirken liderler de kendisini, ülkesini, yönetim kadrolarını, vizyonlarını güncellemek zorunda!
Bir süredir paylaşımlarımda, söylemlerimde ve köşe yazılarımda ‘ben değil biz olmak’ modundayım. Bu modun sebebi de hem bendeki ruh hali hem de gezip gördüğüm şehirlerin bana yansıması! Türkiye sayısız kültürün birlikte huzurla yaşadığı bir ülke... O halde işleyişimiz, söylemlerimiz, vizyonumuz, misyonumuz, açtığımız kollarımız da kurumsal köklü devlet duruşuyla ‘her kültüre’ hitap etmeli...
Cumhurbaşkanı Erdoğan içte sırtladığı bunca yükle birlikte yıllardır Ortadoğu üzerinden kopan fırtına sürecinde de hem Türkiye’nin hem de komşu ülkelerin menfaatinin gözetilmesi konusunda fazlasıyla efor sarf ediyor! Komşu ülkelerdeki kaoslar, mülteciler, terörle mücadele, ekonomi kumpasları, siyasi çekişmeler, çok kirli FETÖ oyunları, Libya, Kıbrıs, Ermenistan, pandemi ve daha nicesiyle bir oturup bir kalktık... Her oturduğunda daha güçlü kalkmayı da bildi Türkiye! Hatta sık sık yazdığım ‘Diyarbakır Anneleri’ Sincarlı Annelerin ilhamı ve gücü olup seslerini yükseltmelerine vesile oldu. Ve Sincarlı Annelerin sesi Irak’ın terörle mücadelesini gerektirdi. İmzalanan ‘Sincar Anlaşması’nın başarısını bile Türkiye’nin desteğine odaklamış durumda Sincarlı Anneler ve Iraklılar....
Evet Türkiye, son yıllarda dış politikada pik yaptı. Sahadaki ve masadaki güçlü, kararlı, tuttuğunu koparan, usulünce lafı gediğine koyan, hızlı ve insan odaklı elçilik işleyişine kavuşan dış politikamız hem muhatabı olduğumuz ülkeye hem de o ülkedeki vatandaşlarımıza gücümüzü fazlasıyla yansıttı... Ve bu yansıma ile pek çok ülkenin güveni kazanıldı. Sanırım şimdi sıra ‘içerideki güvenlerin’ sağlanmasına sıra geldi!
Öncelikle şunu söyleyeyim; Erdoğan çok zeki bir adam! Gören-duyan-bilen fakat sabrını ve sükunetini kaybetmeden zamanı gelene kadar beklemeyi bilen, bir adım atmadan onlarca yıl sonrasını düşünen, karşısındakine bakışıyla bile güç ve güven veren, iyiliği de nankörlüğü de asla unutmayan, eksiyi ve artıyı doğru tartan bir adam...
Şimdi gelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde tuttuğu ve ekmeyi sabırsızlıkla beklediği tohumun ne olacağını tahmin etmeye.
Erdoğan Türkiye adına ‘hep birlikte’ güçlü kapılardan geçmeyi sağlayacak ‘yeni ve güçlü bir nefes’ alıp haydi bismillah diyecek... Belki de onlarcasına gerek duymadan yanına alacağı üç beş yeni isimle ilerlemek kendisine yeterli olacak... Tüm ihtimalleri masaya koyup değerlendirmek adına kendisine söylenenleri dinlemekle kalmayıp bizzat işin mutfağına girecek ve detayları görmek isteyecek! Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç ay önce Türkiye tablosunu gördü! Ve gördüğü tablo karşısında elindeki rotaya yeni yeni koordinatlar yükledi.. Erdoğan siyasetin hitabet dilinden tutun da tüm işleyişe ve isimlere format atması gerektiğini anladı!