Seçim propagandası tarihi boyutlara geldi. Kimsede akıl mantık kalmadı. "Benden değilsen öl!" felsefesiyle dönen bir propaganda baskısı var ülkenin üzerinde. Aklınıza gelen her şey propaganda konusu.
Seçim propagandası tarihi boyutlara geldi. Kimsede akıl mantık kalmadı. “Benden değilsen öl!” felsefesiyle dönen bir propaganda baskısı var ülkenin üzerinde. Aklınıza gelen her şey propaganda konusu. Bundan en son dizi sektörü de payına düşeni aldı.
AK Partili bir aile ile CHP’li ailenin kapışması
Kızılcık Şerbeti adında bir dizi var. Bilen bilir. Muhafazakar bir ailenin çocuğu ile modern bir ailenin kızının birbirine aşık olmasıyla başlayan sıradan gibi gözüken bir proje dizi. Bu dizi Show TV’de yayınlanıyor. Dizi hakkında ilk ciddi yazıyı ben yine bu köşemde yazdım ve “seçimlere doğru bu dizi daha da popüler olacak” dedim. Diziyi fırsat buldukça da izledim. İlk başlarda gayet güzel gidiyordu. Dozunda bir ton vardı. Ancak garip bir şekilde Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili Erdoğan’ın geride olduğunu iddia eden anketler yayılmaya başladıkça dizinin senaryosunda bir hareketlilik başladı.
Dizinin senaryosunda muhafazakâr aile İstanbul’un Fatih ilçesinden, yani Cumhur İtifakını temsil ediyor. Bu aile dizide diktatör, yobaz ve orta çağ kafasında bir aile gibi. Modern aile ile ise İzmirli bir aile. Tanım tam Millet İttifakına hatta daha çok CHP’ye uyuyor. Yani etiketler konmuş.
Dindar kesimin madara ediliş hikayesi
Dizi de en yobaz ailenin dahi yapmayacağı şeylere şahit olduk. Mesela ailenin modern gelini eve bir köpek alırken dindar kaynana Pembe hanım köpek beslemenin günah olduğu iddiasıyla köpeği evden dışarı attı. Bir diğer bölümde gelin doğacak bebeğin odasına duvar kağıdı alıyor ama Pembe hanım bu duvar kağıtlarında domuz figürleri var diye onları söküp çöpe atıyor. Bir başka bölümde oruç tutan bir adam iftar açtığı yerde birkaç masa ileri de içki içen insanların üstüne yürüyor, garsonu çağırıp uyarıyor. Bunlar ilk aklıma gelen basit şeyler. Dindar kesimi küçük düşüren o kadar çok sayıda diyalog ve sahne vardı ki dizi de buna sosyal medyada ilk tepkiyi ben verdim. Bu tepkime karşı sektörden bir iki tanıdık bana bu diziyi televizyon kanalının özel bir siparişle yaptırdığını iddia etti. Dizide senaristler dindar aileyi rezil ettikçe dizinin reytingleri de yükselmeye başladı. Geldiğimiz noktada dizi kutuplaşmaya malzeme oldu.
Trajik bir gerdek sahnesi
Dizinin zirve noktası dindar ailenin kızları Nursema’yı istemediği bir kişi ile evlendirmesi ile yakalandı. Çok dramatik bir bölüm hazırlandı, dindar aile kızlarının sevdiği erkekle evlenmesini istemediği için bir aile dostlarının oğlu ile evlendirdi. Dizide kız evden kaçarken ağabeyleri tarafından kapıda yakalanıyor ve hemen salonda onu bekleyen hoca ile ailenin yanına götürülüp imam nikahı ile evlendiriliyor. Bir sonraki bölümde nikah yapılıyor ve dizi gerdek gecesi sahnesinde Nursema ile evlenen adamın “sen kusurlu musun ulan” sözleriyle daha da alevleniyor. Nursema yatak odasında gelinliğini çıkartmak ve adamla bir cinsel birliktelik yaşamak istemediği için pencereye doğru kaçıyor, pencerenin kenarına çıkıyor ve adamın yaşanan arbedede onu itmesiyle pencereden düşüp yaralanıyor.”
Bu bölüm muhazakar kesimi rahatsız ederken, muhalif kesime bir siyasi pas oluyor ve sosyal medyada büyük kavga başlıyor. RTÜK bu bölümden sonra bir inceleme başlatıldığını açıklıyor ve inceleme sonrasında diziye 5 bölümlük yayın cezası, kanala da bir buçuk milyon liralık para cezası veriliyor. Tüm bunlar yaşanırken RTÜK ve başkanına aklınıza gelen tüm küfürler sallanıyor. Dizi aldığı ceza sonrasında tamamen siyasetin kirli propagandasına malzeme oluyor.
Seçim döneminin şanslısı: Ciner Medya
Dizi ile ilgili yayıncı kuruluş “Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmıştır” ibaresini kullanarak inandırıcılığını da arttırmaya çalışıyor. Dizinin seçim döneminde özellikle depremin yaşandığı şubat ayında hard-muhalif yayınlarla dikkat çeken Habertürk’ün kardeş kanalı Show TV’de yayınlanması bir tesadüf mü bilmiyorum. Aynı dönemde Kemal Sunal, Güldür Güldür Show’da deprem ile ilgili bir konuşma yapıyor ve başta Kızılay başkanı olmak üzere istifa etmeyen devlet yetkililerine göndermede bulunuyor. RTÜK cezasının uygulanmasından sonra yine aynı grubun eski yandaş kalemi Nagehan Alçı bu cezayı “eleştiren” bir yazı yazıyor. Bütün bu olayların Turgay Ciner’in medyasında gerçekleşmesi de garip bir tesadüf.
Hiç unutmam 2013 yılının haziran ayında yaşanan Gezi Parkı eylemlerinde muhalifler Habertürk’ün Taksim’deki binasının önünde toplanmış ve kanalı yandaş yayınları nedeniyle protesto etmişti. O dönem muhalifler kanala gıcıkken şimdi durum tam tersine döndü.
Medya işletmeciliği ve medyanın ekonomik politiği böyle bir şey. İktidarlar değişiyor ama patronlar bir sonraki iktidarlara kendilerini yakın göstermeye çalışıyorlar ki faaliyetlerine devam edebilsin. Medya Türkiye’de 30 yıldır böyle çalışıyor. Bu konuyu başka bir gün konuşuruz. Şimdi dönelim diziye.
Olay Nursema’nın ötesinde
Kızılcık Şerbeti dizisi masum bir dizi mi? Şüpheliyim. “Reyting için her şey mubahtır” diyebilirsiniz. Ama bunun da bir limitinin olması gerektiğini savunanlardanım. Din, milli bütünlük, kadın – erkek ilişkileri ve çocuklar konusunda medyanın kendisini frenlemesi gerekir. Bu dizi kutuplaşmaya bodoslama daldı. Olay sadece Nursema’nın yaşadıklarına vurgu yapmak olsaydı diziye kadınların sorunlarından birine değindiği için ‘helal olsun’ derdim. Ama olay o kadar basit değil. Dindarlığın şeytanlaştırılması ahlaki değildir. Bu bırak etiği vicdanen yapılmamalı.
Bu dizi ile ilgili aslında yazacak o kadar çok şey var ki. Dizide kimin gönlü kimde belli değil. Modern kızın annesi dindar oğlanın amcası ile aşk yaşıyor. Dindar kızın babası modern kızın teyzesine aşık oluyor. Modern kızın babası dindar oğlanın amcasının eski eşini tavlamaya ve evlenmeye çalışıyor. Modern kız ve kız kardeşi okulda eskortluk yaparak geçinen bir kızı tavlıyorlar, kızı Nursema’nın zorla evlendirileceği adamın üstüne salıyorlar, adam kıza yazıyor, kız adamla birlikte olup fotoğraflarını çekiyor. Modern kız Nursema’nın bu adamla evlenmesini engellemek için onun ofisine gidiyor ve fotoğrafları göstererek şantaj yapıyor. Yani iğrenç olaylar silsilesi. Maalesef tüm dizilerde bu tarz iğrenç ilişkiler var. Bu da ayrı bir rezillik.
Bu diziyi eleştirme nedenim dini değerlere karşı saygısız ve duyarsız sahneleri. Şunu da eklemem lazım dizi RTÜK incelemesine girdikten sonra birkaç bölümün senaryosunda gözle görülür bir yumuşama oldu ama iş işten geçmiş dizi çoktan kutuplaşmaya malzeme olmuştu.
Bu diziye verilen ceza her ne kadar üzücü olsa da “haklıdır”. Öyle demokrasi, özgürlük palavrasıyla da olayları ört bas etmeye çalışmasın kimse. Eğer özgürlükse o zaman karşınıza çıkan ve size küfreden birinden şikâyetçi olmayın, oda size ‘demokrasi var’ desin. Bu işler o kadar kolay değil.
Şimdi ne olmalı?
Yine söylüyorum, “Ceza” asla hoş bir şey değil. Bu dizinin yapımcısı ve senaryo ekibi bir basın toplantısı yapsın ve “Türk milletinden farkında olmadan dini değerlerine yönelik bir istismar veya kırgınlığa neden olacak bir sahnemiz olduysa özür dileriz” desin. RTÜK veya üst mahkeme de cezayı yumuşatsın iş tatlıya bağlansın. Senaryoda da iki aile arasındaki gerginlik azaltılsın ve dizi finalinde bir barış sağlansın.