Bu anlattıklarınıza bakınca, beni Allah kurtardı diyerek şükretmeniz gerekir.

Tamam anladık.

09 Temmuz 2016 evlenmişsiniz, 2019 yılında ayrılmaya karar vermişsiniz.

Evliliğiniz 2 sene sürmüş.

Çok kötü günler geçirmişsiniz, dava açmışsınız ve boşanmışsınız ve 600 bin TL boşanma tazminatı almışsınız.

Konu kapanmış aslında.

Ama olmaz anlatacak.

Anlatıyor..

İsmail Küçükkaya saçımdan sürükledi,

Tırnakladı,

Yumruk attı,

Yüzüğü gözüme denk geldi...

İzi yok etmek için yüzüme soğuk kola şişesi tuttu,

Gittiği ortamlarda yalnız fotoğraf çektirdi, beni fotoğraf karelerine almadı.

Sorduğumda "ne o ünlü mü olmak istiyorsun" dedi,

Evlilik süresince başka kadınlarla mesajlaştı, fotoğraf yolladı,

Gittiği festivallerde kadınlarla samimi fotoğraf çektirdi,

Beni tahrik etti, "oooo eskiler coştu" dedi,

Otel görevlilerinin yanında kötü davrandı, hatta kovdu,

Evlilik öncesi satın aldığım evin taksitlerini ödemeye kendim devam ettim,

Benim sadece kredi kartımı ödedi,

Kredi kartım 3 000 TL ile limitledi,

Eğer bu limiti geçersen kendin ödeyeceksin diye baskı yaptı,

Kendini bireysel emeklilik yaptırdı bana yaptırmadı,

Evlendik, hiçbir eşyayı yenilemedi,

Bekarken oturduğu eşyalara hiçbir düzenleme yapmadı,

Yeni yatak odası bile almadı,

Bana eşyalarımı koymam için sadece bir gardırop aldı,

Evde ki bütün düzen, İsmail'in sağlığı ve huzuru için düzenlendi,

Dinlenecek müzik, uyuma ve uyanma saatleri İsmail'in istek ve arzularına göre planlandı,

Annesi evliğimizin 12.gününde bize geldi ve 3 gün kaldı,

Annesi bu gardırobu niye aldın, sığamadın mı dedi, beni azarladı,

Annesi defalarca çocuk yapmayın dedi,

Annesi defalarca her ay geleceğim sizi boşatacağım dedi,

İsmail bu nedenle kasıtlı davranarak doktora gitmedi,

Bir gün evde otururken gece aniden rahatsızlandım, kistim patladı, acı içinde bütün gece koltukta yattım, beni doktora bile götürmedi,

Evde tek kalmamam gerektiği halde, beni yalnız bırakıp müzik festivaline gitti,

Eda Demirci hanım, anlattıkça anlatmış, boşanma dilekçesine tek tek yazmış.

Bakın Eda hanım, eğer şu altta yazdığım iki palavra şikayetinizi anlatmasaydınız, kayıt altına alıp yazdırmasaydınız, inanın tek satır yazmayacaktım.

Bulaşık makinası bozuk olduğu için elde bulaşıkları yıkadım,

Yemek yapamadı, bir önceki günden kalan yemekleri yemek zorunda kaldım.

Bakın;

Ben elde çok bulaşık yıkarım, hatta çoğu zaman hep elde yıkarım,

Bakın;

Yemekler hep dünden kalır, yanına bir salata ve bugün bir şey daha pişip ilave edilir, bugünkü ilave edilen yemeğin birazı yine yarına kalır.

Yani, biz bir gün önceden kalan yemekleri hep yeriz.

Yani bunlar hiç olmamış.

Bu anlattıklarınıza bakınca, beni Allah kurtardı diyerek şükretmeniz gerekir.

Ve dahası bu kötü günleri kapatıp, yeni hayatınıza bakmalısınız.

İsmail'i ağzınıza almamanız lazım.

Ben sizin ne yapmak istediğinizi çok anladım, hiç anlamadım.

İsmail'i yok etmek istiyorsunuz.

Yaşadıklarınızı bilemem.

Kalbiniz kırık besbelli.

Kendi sırtınızı kendiniz sıvazlayın, en sağlam omuz kendi omuzunuz yaslanın ona.

Ama böyle anlattıkça, susuz kalmış gibi hep canınız susar, ruhunuz kurur.

Anlattıkça, kendinizi ele veren şifreleri çoğaltırsınız.

Yapmayın.

Funda'nın aklındakiler..

... İskele hikayeleri 1..

Dede, kızı ve 10, 12 yaşlarındaki torunu ile iskeleye geldi.

Eşyaları şezlonglar bıraktılar, dede hemen denize girdi.

Hevesle torunu denize çağırdı, hadi yüzelim.

Önce nazlanan torun sonra denize girdi, sanırım 4 kulaç attı atmadı yüzerek denizden çıktı, iskeleye ters taraftan döndü.

Dedesi hayal kırıklığı ile, hani yüzecektik neden çıktın dedi.

Torun şımarıkça ben eve gideceğim dedi, suratını on karış sallamış, eşyalarını bile toplamadan ayak topuklarını vura vura yürümeye başladı.

Dede kızına, ne oldu dedi.

Kız dertli, bilmiyorum baba! bilmiyorum baba! Bir şey oldu baba! çıkmamız lazım baba diye diye toparlandı.

Dede yüzemedi, anne denize ayağını bile sokamadan, esir oldukları çocuğun arkasından koşturdular.

Âciz halleri şımarık çocuğun, kaprisinde telaşa düştü.

Dede ve anne! Şımarık kadere teslim olup sıcakta koşturuyorlardı.

... Trump.

Su içerken bardağı iki eliyle tutuyor diye eleştiriyorlar.

Trump bozuluyor, kravatıma su sökmek istemedim diyor ve su içtiği bardağı yere fırlatıyor.

Boyalı saçları bozulmasın diye rüzgara yumruk atan adam bu.

Delidir ne yapsa yeridir hali.

Hem sevimsiz,

Hem kafadan tam kontak.

Sen zaten yaptıklarınla çok kirlisin be adam, kravatına su dökülse ne olur.