Belediyelere kayyum olarak atanan başkanlar, üç açıdan eksiklik yaşayabilir.
Farklı tasnifler olmakla birlikte, yerel yönetimle ilgili analizlerimde, bugüne kadarki Türkiye’deki belediyeciliği, zaman ve tarz bakımından, bürokratik belediyecilik, hizmet belediyeciliği, kültürel ve sosyal belediyecilik olarak üçlü tasnife tabi tutmaktaydım. PKK terör örgütüne destek sağladığı için bazı HDP-BDP’li belediyelere ‘kayyum başkan’ atanmasıyla birlikte şimdi ‘kayyum belediyeciliği’ modelinden de bahsetmek durumundayız.
Konuya çok yönlü mercek tutmak mümkün olmakla birlikte, bu yazımda, “Kayyum
belediyeciliği başarılı olacak mı?” sorusu üzerinde duracağım. Bu
soruya ikinci bir soru ile cevap aramaya başlayalım. Örgütün seçimler
sonrasında belediye başkanlarını PKK
kayyumu olarak yönlendirmesine bakarak, devletin belediye başkanı olarak görevlendirdiği
kayyumların her şartta başarılı olabileceğini düşünebilir miyiz?
Öncelikle şu tespiti yapmalıyız. Kayyum atanan illerdeki HDP’li
seçmenler başta olmak üzere tüm halkın belediyeden hizmet beklenti eşiği artmış
durumdadır. Kendi seçtiği belediye başkanının başarısızlığına, kızsa bile,
ideolojik ve psikolojik gerekçelerle fazla ses çıkarmayan seçmen kayyum
başkandan hizmet, yatırım, halka ilişkiler, yardım, ulaşım gibi pek çok alanda
daha fazla beklenti içinde olacaktır. Çünkü onlara göre, kayyumun arkasında
devlet ve hükümet vardır; hizmet için engeli yoktur, maddi sorun yaşamayacaktır.
Dolayısıyla, hükümet, devlet ve kayyumlar, beklenti yükselmesinin farkında
olması gerekir.
Belediyelere kayyum olarak atanan başkanlar, üç açıdan eksiklik yaşayabilir.
Birincisi: Başkan olarak
görevlendirilenler genelde bürokrasi kökenli. Hepimiz biliyoruz ki, belediye
başkanlığı ile bürokratlık, halk nezdinde farklı algılara sahip olduğu gibi bu
iki grubun yönetim, ilişki, hizmet etme refleksleri de farklı. Bu farklılık,
otoriterlik bakımından işe yaramakla birlikte hizmet eksikliğine ve halka
ilişki hatalarına yol açabilir. Daha açık ifadeyle kayyumların yerel yönetim ve
siyasi tecrübe eksikliklerinin farkında olunmalı, bunun telafisinin nasıl
olacağı üzerinde düşünülmelidir.
İkincisi: Belediyelere
kayyum atananların, bölge insanı olmaması, yerel dinamikleri yeterince
bilmemesi, yerel kültüre vukûfiyetinin az olması, yöresel aktörleri tanımıyor
olması da bu süreçte, bir şekilde, giderilmesi gereken bir eksiklik olarak
gözüküyor.
Üçüncüsü: Belediye
personelinden bazılarının halen örgütle devam eden ilişkileri, hem güvenlik
sorunu oluşturacak hem de bazı hizmetlerin aksamasına, yanlış raporlanmasına,
bilgi gizlenmesine yol açacak niteliktedir.
“Kayyum
belediyeciliği başarılı olacak mı?” sorusuna “Üç konuda telafi mekanizmaları oluşturulursa mümkün” diye cevap
verebilirim. Şu aşamada, halkın hizmet taleplerini, beklenti eşiğini aşacak
biçimde karşılamak önemlidir. Bunu sağlamak devlet olarak Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın, hükümet olarak Başbakan Binali Yıldırım’ın öncelikleri
arasında olmalıdır. AK Parti genel merkez yönetimi ile AK Partili belediye
başkanları da süreçte dayanışma sorumluluklarını yerine getirmeli, kayyum
başkanlar ile tecrübe ve hizmet paylaşımı yapmalıdır. Çünkü bölge insanının
gözünde, kayyum belediyeleri, AK Parti belediyeciliğinin temsilcileri olarak
kabul görecektir. Başarısız olunursa, sadece kayyum değil, hükümet ve AK Parti
de başarısız sayılacaktır. Başarılı olunursa, başarı, devletin yanı sıra AK
Parti’ye de yazılacaktır.