Adana'mızın önemli hizmet erlerinden biri olan Emin Çevik Ağabeyimiz de dünya sürgününü tamamlayarak ebedi yurda yola çıktılar. Rabbim rahmetiyle kuşatıp, kavi mümin ruhlarla beraber olmayı lütfeylesin.
Efendimiz (as)’a komşu kılsın. Yüz yüze, göz göze olabilmeyi nasip eylesin inşallah. “Çevik” ailesini İmam Hatip Orta kısmında okuduğum 1968-69’lu yıllarda tanıdım. O vakitler Küçük Saate yakın bir mahalde züccaciye dükkânları vardı. Rahmetli babamla ara sıra uğrar, hal hatır eder, çaylarını içip muhabbetlerini dinlerdim. Tarihi Taş Köprü’ye yakın sayılan “Şefika Hatun”, daha sonra “Şeyhoğlu”, her iki camide de görev yaptığı yıllarda İl Müftüsü tarafından Tepebağ Kur'an Kursunda “Kur’an-ı Kerim, Tecvit, Din Dersleri ile Siyer-i Nebi” derslerini vermek üzere görevliydi Ahmet Garip Hoca babam. Hem camide sabah, akşam ve yatsı namazlarını kıldırıyor, öğle ve ikindi namazlarında müezzinler idare ediyorlardı.
Tepebağ Kur'an Mektebinde görevi uzun yıllar devam etti. O yıllarda Tepebağ Kur'an Kursunun başında ilim, irfan ehli Mehmet Baysal Hocam bulunuyordu. Ben de derslere gidip geliyordum. Henüz on iki, on üç yaşlarında olmalıyım; haftalık izin günü sayılan Cumartesileri çoğunlukla kullanmasa da nadiren kullandığında birlikte Ulu Camiye, Büyük saat civarındaki Okullar Pazarı Kitap Kırtasiye evine ve yine babamın kıymet verdiği özel dostlarına uğrardık. Beni onlarla tanıştırır, sohbet ve muhabbetlerini dinlerdim. O yıllarda rahmetli Mustafa Çevik Ağabey’e de uğramış, Emin Ağabeyle de orada tanışmıştım. Ne vakit uğrasam, mütebessim bir çehre ile “Gel Recebim gel, gel Garip Hocamın oğlu” diyerek beni mekânın içinde oturturlar ve mevsime uygun içeceklerle hal hatır ederler ve ayrılırken kucaklayıp babacığıma selam gönderirlerdi. 1970’li yıllarda babamla gittiğimiz ve tanıştığımız sekiz on isimden biri de “Çevik” ailesiydi.
Sonraki yıllarda kıymetli dost Mehmet Değirmenci’nin de İmam Hatibi bitirdikten sonra emekli oluncaya değin “Çevikler” de çalıştığını ifade edeyim. Babamdan öğrendiğim ifadeyle; “Kavi Müslümanlardır bunlar oğlum”; bu tanıştırdığım kişilere gidip gelebilir, bunlara güvenebilir, sohbetlerinde bulunabilir, sofralarına oturabilirsin dediği isimlerdendir. Mehmet Baysal Hocam, Odacı Mehmet Emmim, Faruk Karabucak Ağabeyimiz, Ali Yaşar Hocam, Mustafa ve Emin Çevik, Bekir Küçükoğlu, Mehmet Aydın, Mehmet Ali Dölekova, Şalvarcı Ali Kaya, Hattat Ahmet Fatih Andı, Ulu Cami İmamı Muhiddin Taş, Süleyman Çalışkan, Hüseyin Coşkun, Ziyaeddin Yağcı gibi isimlerden müteşekkildir.
Elbette isimlerini unuttuğum birkaç kişinin daha var olduğunu da ifade edeyim. Bunlar, “Kavi Müslümanlardır”. Hak vaki olduğunda, ölüm kapıyı çaldığında ne bir saniye öncesine ne de bir saniye sonrasına bırakılmadan “Asli Vatan”a dönmek Allah'ın emridir. “Her canlı ölümü tadacaktır” emri yerine gelir. Anne karnından dünyaya gelirken meleklerin korumasının ve yedirip içirmesinin bittiğini ağlayarak anlatan bebek, ömrünü tamamladığında ardında ağlayanlar bırakarak gider asli vatanına. Asli vatan, ruhlar âlemindeki vatandır. Oraya yalnızca ruhlarımız geri döner. Bedenler ise toprağa geri verilir. Babaların ödevlerinden biri de; evlatlarına kıymet verip dostum dediği şahsiyetlerle tanıştırmalı ve ömür boyu onları ihmal etmemelidir. İstikametleri doğru olan, mümin ve mücahit olan, ümmetin dertlerini dert olarak gören, yaşayışlarıyla, giyim ve kuşamları ile, hal ve davranışlarıyla güzel ahlak sahibi olan müminlerdi bunlar.
Vefakâr, fedakâr, cömert, müşfik, nazik ve mücahittirler. Ömürleriyle çevrelerine, şehirlerine örnek olmuşlar, katkıda bulunmuşlardır. Kur’an hizmetlerinin sürükleyicileri olmuşlardır. İmam Hatip Liselerinin, Kur'an Kurslarının, öğrenci yurtlarının yapılmasında her zaman öncü olmuş şahsiyetlerdir. Müslüman gençliğin her zaman yanında, dergi, mecmua ve gazete çıkarılması konusunda da desteklerini esirgememişlerdir. Emin Çevik Ağabey’in hayatı ticaretle geçmiş olsa da hayır hizmetlerinin bizzat içinde yer almıştır. Özellikle ömrünün elli yılı Tepebağ Kur’an Kursu’nun hizmetlerinin yürütülmesinde, yurtların yapılıp, eksikliğinin giderilmesinde öncü rol oynamıştır. İlim, irfan sofrasını her zaman açık tutmuştur. İsmini saydığımız birkaç isim genel itibariyle birbirleriyle koordineli olarak ahiret azığı olan hizmetlerde bulunmuşlar, görevi yarı yolda asla bırakmamışlardır. Şeyh Mahmut Sami Ramazanoğlu Üstadımız Adana’dayken ona intisap etmişler, yolunu yol eylemişlerdir. Kur’an ve sünnet yolundan gayrısına sırtlarını dönmüşlerdir.
Sami Efendi Hazretlerinin Adana Halifeleri Hacı Hasan Efendiyle, Mehmet Baysal Hocaefendiyle, Faruk Karabucak Hocaefendi ile Odacı Mehmet Emmimin hizmetlerinde bulunmuşlardır. Dünyanın içinde ahirete hazırlanmışlardır. Onlar biliyorlardı ki bu dünya geçicidir. Geçici olanla meşgul olmak akıl kârı değildir. Asıl kazançlı olanın ahiret azığını hazırlamak olduğudur. Bu kıymetli büyüklerimizden bunu gördük. Onlar ahireti özler gibi yaşadılar. Elbette Müslümanların durduğu yer belliydi. Yönümüz Mekke’ydi, Medine’ydi, Kudüs’tü. Bu sebepten dolayı Türkiye’de ve dünyadaki İslami hareketlerle ilgileniyorduk ve bizim bu ağabeylerimiz bu konularda son derece duyarlı olduklarını yanlarına gidip geldikçe görebiliyordum. Güzel sözlü, güzel yüzlü ve güzel ahlak sahibi insanlar: dürüst, çalışkan ve toplum içerisinde örnek şahsiyetlerdi. Yanlarına gittiğinizde huzur bulur, gönülleriniz genişler, ihtiyaçlarınız görülürdü. Ne vakit bir ihtiyaç için kapılarını çalmış olsak elimiz boş dönmezdik. “Alemara, Büyük Akın ve Yeni Sıla” dergilerini hep desteklemişlerdir.
Tepebağ Kur’an Mektebinin hizmetleri, Ramazanoğlu’ndan bir emanettir. Emaneti her vesile hissettirmiştir Emin Çevik Ağabey. İslam’ın yasak edilmeye çalışıldığı ve ezanın Türkçe okutulduğu dönemlerde bir yolunu bulup Kur’an’ın hıfzına ve anlaşılmasına gayret edilmiştir. Emin Çevik Ağabey, yarım asırdır, Kur'an eğitimine, Kur'an'ın anlaşılmasına, binlerce hafızın yetişmesine, talebelerin ihtiyaçlarının giderilmesine, yurtların yapılmasına, İmam Hatip öğrencilerinin takviye kurs ve iaşelerine önderlik etmiştir. Tepebağ Kur’an Kursu Derneğinin Başkanı ve İslam’a Hizmet Vakfı’nın yükü de omuzlarındaydı. Ruhu şad olsun. Kur'an'a hizmet, hafızlıkla birlikte ayet ayet anlaşılmasıdır. Arapça, tefsir ve hadis ilminin öğrenilmesidir. Tepebağ Kur'an Mektebinde; hafızlığın yanında Arapça, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Dini Bilgiler, Peygamberler Tarihi ile Siyer-i Nebi Dersleri verildi, veriliyor elhamdülillah. Elbette bu görev devam edecektir. Rahmetli ilim ve hikmet sahibi Mehmet Baysal Hocam ile Ahmet Garip Hoca babamdan görevi devralan hocalarımız görevlerini devrederek sürdürdüler. Rahmetle andığımız Mehmet Arıcı, Kemal uzun, Bahattin Uygur, Recep Acar, Veli Topaloğlu, Feyzi Doğru ile ömür ve hizmetlerinde bereket temennilerimle Bekir Kurt, Niyazi Yuvalı, Cumali Akar, Süleyman Topaloğlu, Nuhi Karababa, Sami Mazlum, Mesut Aytekin, Sami Mazlum ve Halim Garip, Duran Çapaklar, Turgut Emrecik, Ahmet Esat Okçu, bunlardan birkaçıdır.
Buhari’deki bir kudsi hadisi şerifte şöyle buyruluyor: “Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim.” İlim ve hikmet yolunda öncülerimiz bu yolun böyle devam etmesini sağladılar. Onlar hiç durmadan yürüdüler ve Rabbimiz her zaman yardım etti. Bizlere de düşen bu yolu devam ettirmektir. Kendilerini üç yıl kadar önce Tepebağ Kursunda ziyaret etmiştik kardeşim Halim Garip Hocayla. Tarihi Mektebin avlusunda asırlık hizmet çınarını orada oturuyor görünce aklıma şu Hadisi şerif gelmişti; “Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da bunları seven ol. Sakın beşincisi olma, yoksa helak olursun.” Emin Çevik Ağabeyimle önceden huzura ulaşan ecdadımızı, Kur'an hizmetinde emek verenleri bir kez daha rahmetle anıyorum. Yarım asırdır ömrünü Kur’an hizmetine adayan, hafızlarımızın hamisi asırlık çınarımız ve büyüklerimiz için Üç ihlas ile bir Fatiha okuyalım, vesselam.