Türkiye'nin milli mücadelesi işgal ve sömürü altındaki tüm Müslüman coğrafyada ilk karşı çıkış olarak yakından takip edilir. Dönemi içerisinde böyle bir hak arayışı vaki değildir.
Batı ekonomilerinin sahip olduğu teknoloji ve sahip olmadığı vicdan sayesinde kurduğu emperyalist düzen karşı duruş lüksü bırakmamıştır. Hürriyet beklentisi güçlü olan toplumlar için Türkiye’nin mücadelesi ve bu mücadeleye destek verilmesi fikri yeni ve heyecan vericidir. Bu yüzden önemlidir. Muhammed İkbal bu mücadelenin yakın takipçilerinden birisidir ve Hindistan’daki Müslümanları benzer bir duruşa davet etmektedir. Bir taraftan da Türkiye’ye yardım amacıyla kaynak geliştirmeye çalışmaktadır.
İşte Pakistanlı kardeşlerimizle yakınlığımızı temsil eden zor zamanda karşılıklı olarak kadınların ziynet eşyalarıyla dahi katıldığı dayanışmanın gerisinde bu dönem vardır.
İkbal’in gayretleriyle bir fon toplanır ve bu fon Türkiye’ye doğru yola çıkar. Yollar kapalıdır. Ancak Rusya üzerinden geçiş mümkündür. Bu kanaldan toplanan fonlar Türkiye’ye aktartılır. Fakat Türkiye’de bu paranın kaynağının Rusya olduğu düşünülür.
Hâsılı Türkiye’nin ele geçen her kuruş kaynakla faydalı olacak işler yapması gereklidir. Bunlardan birisinin finansal piyasaların örgütlenmesi olduğu açıktır. Bankacılığın önemi Osmanlı içerisindeki yabancı sermaye bankaların niyetlerini ortaya koymaları ile iyice anlaşılmıştır. Bir bakanın istifa ederek genel müdürü olacağı ilk ve tek örnek, Celal Bayar’ın genel müdürlüğü ile milli banka İş Bankası’nın kurulması olmuştur. İşte rivayet odur ki bankanın ödenmiş sermayesi kadar kısmı İkbal’in gayretleriyle toplanan bu fondur. (Bugün sermayenin tamamı ödenmek durumundadır.)
Türkiye’de nerdeyse çakılı çivide katkısı olan Banka bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bugün bu Bankanın sermayedar yapısı üzerinden yapılan tartışmalarsa hemen her konuda gündeme gelmektedir. Seçim sandığı konusunda dahi mevzu edilmektedir. İş Bankası’nın veya herhangi bir finansal kurumun adının anılması biçimi kanunla düzenlenmiştir. Tartışmaların çok hoyrat olduğunu, finansal kurumları marjinalleştirme gibi yanlış bir eğilim olduğunu görüyorum. Türkiye’de iyi işleyen az şeyden birisi İş Bankası’dır. Bunu bozmamak gerekir. Tartışmaların gerekçesi ayrı, üslup ve ele alış biçimi ayrı olmalıdır. Yapılması gereken Bankanın Türkiye’ye yaptığı katkının artırılması için yapıcı tartışmalardır.
Diğer taraftan bankanın kuruluş döneminin faizle ilgili yaklaşımının bugünkünden farklı olduğunu not etmek gerekir. Son dönemde ise ilk faizsiz sigorta pencereleri gibi uygulamalar İş Bankası iştirakince gerçekleştirilmiştir. Bankanın faizsizlikle ilgili yeni açılımları Türkiye’ye katkısını güçlendirecektir.