Halit Kıvanç denildiğinde akla ilk gelen isim şüphesiz efsane futbolcu Pelé oldu daima…

“En başında ne olmuştu?

Televizyon nasıl gelip de evin baş köşesine kurulmuştu?

Ülkemizin ilk televizyon kanalı hangisiydi?

Hayır TRT değil; ilk televizyon yayınının tarihi de 31 Ocak 1968 değil…

TRT'nin yayınından tam 16 yıl önce; bir avuç bilim insanının kış ayazında anten dikmeye çalıştığı için hasta yatağına düştüğü, 6 kat boyunca sırtlanıp koli taşıdığı, bir çatı katında 40 dereceyi aşan spot ışığı altında yayın yaparken ceketini çıkardığı için izleyicilerden azar işittiği ve bu uğurda daha 36 yaşında yaşama veda ettiği bir öykü başlamıştı…

Türkiye’ye televizyon, bir üniversitenin sınırlı bütçesi, sınırlı olanakları ama sınırsız vizyonu sayesinde geldi.

Öyle amatörce başlayıp öyle profesyonelce devam etti ki en başta her şeyi ithal edilen o TV kanalı; 20 yıl sonra kapatılırken kameralar hariç kullanılan tüm cihazlar artık yerli üretimdi; üstelik hepsini İTÜ’lü genç mühendisler bitirme tezi olarak tasarlamıştı.

Ve TRT İstanbul yayınları, onların yaptığı ilk kurgu cihazını, onların yaptığı vericiyi ve İTÜ’deki stüdyoyu kullanarak başlamıştı.

Safiye Ayla’dan Zeki Müren’e, İsmail Dümbüllü’den Haldun Dormen’e Erol Evgin’den Erkan Yolaç, Fecri Ebcioğlu ve Halit Kıvanç’a bir ‘yıldızlar geçidinin öyküsü…’”

***

Zeynep Şahin Tutuk ve Burak Barutçu, Prof. Dr. Mehmet Karaca editörlüğünde o günleri bir kitapta topladı. “Televizyon Diye Bir Şey Varmış”, İTÜ Vakfı Yayınları’ndan 2018’de çıktı…

Türkiye’de televizyonculuğun başlangıç öyküsünün, 1951 – 1971 İTÜ TV döneminin anlatıldığı bir anı – İnceleme kitabı…

Kimler yok kimler kitapta…

Münir Nurettin Selçuk’tan Alpay’a, Peppino di Capri’den Vedat Okyar’a, Tanju Okan’dan Göksel Arsoy’a, Engin Cezzar’dan Özdemir Asaf’a, Gönül Yazar’dan Yasemin Kumral’a, Ajda Pekkan’dan Esin Afşar, Lili Inova’ya…

Ve tabii ki hepsinden ayrı bir yerde, Halit Kıvanç’a..

O İTÜ’de yaptığı işlerle ve başlattığı yeniliklerle televizyonculuk tarihimiz için eşsiz bir isim.

Spor basını içinse tartışmasız bir duayen, ilham veren bir meslek büyüğü:

“İTÜ TV’nin 20 yıllık serüveninden geriye ilklerle dolu unutulmaz günler kalmasında, çekirdek ekibin dışında 2 ismin emeği ve ortaya koydukları vizyonun büyük etkisi var. Halit Kıvanç ve Fecri Ebcioğlu. Zaten iyi arkadaşlarmış, o sinerji de yayınların başarısına yansımış.”

Halit Kıvanç denildiğinde akla ilk gelen isim şüphesiz efsane futbolcu Pelé oldu daima… Pelé ile dünyada ilk röportaj yapan da, Papa ile röportaj yapan ilk Müslüman gazeteci de o oldu. Hatta o günlerde sırf bu yüzden epeyce tepki aldığını da anlattı, ne zaman bahsi açılsa.

200’den fazla ödül alan, Dünya Kupasını televizyonlardan sunan ilk spikerimiz…

Ülkemizde TV başlamadan önce yayın dünyasının büyük kuruluşu BBC’de bir yıla yakın çalışan; radyoda spikerlik, yapımcılık, programcılık yaparken eş zamanlı TV alanında staj gören, sadece o günlerin değil bugünün Türkiye’si için bile çok ayrıcalıklı deneyim edinmiş biri…

BBC tarafından kendisine teklif edilen 5 yıllık kontrata rağmen, "Ben öğrendiklerimi memleketimde uygulamak için gitmek istiyorum." diyerek Türkiye'ye dönen bir vatan aşığı...

İTÜ TV’de, Türkiye’nin ilk magazin programlarından “Tatlı Perşembe” ve “Tatlı Cuma”yı yapan bir üstat…

Ateriks, Hopdediks ve Toptoriks..

Bir Türkçe gönüllüsü olan temiz ve akıcı anlatımıyla spikerlik duayenleri arasında yer alan Halit Kıvanç’ın adı futbolla, dünya kupalarıyla, olimpiyatlarla özdeşleşse de aslında o bu kariyerden çok uzak bir eğitime sahip. Birkaç ay hakimlik yapmış bir hukukçu.

Fakat aklı hep yazmakta ve sporda. Daha öğrencilik yıllarında gazete ve dergilerde görevler üstlenerek adım atar mesleğe…

Mesela Asteriks’i Türkçeye o çevirir; içindeki Hopdediks, Toptoriks, Dertsiziks isimlerini de o bulur…

“Adnan Menderes, Türkiye – Rusya ilişkileri”

Birçok gazete ve dergi için röportajlar yapar, haber ve köşe yazıları yazar.

Spikerliğe adım attığı yer ise Rusya olur:

“Adnan Menderes, Türkiye – Rusya ilişkileri düzelsin istiyordu. Fenerbahçe’nin -Dinamo- maçı için takımla Rusya’ya gittik. Maçın spikerliğini Fenerbahçe’den Niyazi abi yapıyordu. Bana devre arasında ‘İkinci yarıda sen de bir konuşma yap’ dedi. Devre başladı, o gelmedi. İkinci devreyi anlatmak bana kaldı. Spikerliğim de öyle başladı.”

“23 Nisan armağan”

Sonraki yıllarda futbol karşılaşmalarına ek olarak onunla özdeşleşen bir başka spikerlik macerası daha eklenir kariyerine, 23 Nisan törenleri.

Öyle ki, çalışma odası, farklı tarihlerdeki törenlere dair anılar; plaketler, fotoğraflar, gazete-dergi haberleriyle doludur.

Hatta bu özdeşlik zamanla espri konusu dahi olur:

“Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu, 23 Nisan’ı Halit Kıvanç’a armağan etti.”

İlk Sponsorluk Anlaşması

İTÜ TV’de ilk bilgi yarışması da Halit Kıvanç’ındır. “Talih Kuşu”nu Vural Tekeli ile birlikte hazırlarlar.

Programın önemli bir özelliği de, İstanbul Serinofil Derneği’nin desteğini alarak, televizyonun ilk sponsorluk anlaşmasını yapan yarışması olarak tarihe geçmesi olur.

Ve Kitaplar

"Konuşur" yanıyla hep ekranda olan Kıvanç, “yazar”yanıyla da yaşadıklarını, anılarını paylaşır…

Yedi kitabı içinde, “Telesafir - Anılarla Türk Televizyonculuğu” ve Telesafir "Bizde TV Böyle Başladı"diğerlerinden ayrı bir yere sahiptir:

“Dileğim ileride, ‘Türkiye’de Televizyon Tarihi’ni çok derin bir araştırma ile daha geniş şekilde yazmayı amaçlayanlara minnacık bir ışık tutmak.”

Yazılacak sözlenecek çok şey olsa da son söz de kitaptan gelsin:

“Tamamen gönüllülükle yürüttükleri çalışmalarla tarihimize zamansız bir ilham ve başarı öyküsü bırakan, -başta Halit Kıvanç olmak üzere- İTÜ TV ekibine hayranlık ve saygıyla…”

Mekanın cennet olsun Halit Kıvanç...