Konumuz, Netflix'te yayınlanan dizi Pera Palas'ta Gece Yarısı.
Konumuz, Netflix'te yayınlanan dizi Pera Palas'ta Gece Yarısı.
Çok konuşulan, çok dolduruşa gelen hiçbir şeyi izlemem ve okumam ve hatta yemem ama, hava çok soğuk evdeyim.
Ben de diziyi seyretmek üzere çayımı, kahvemi aldım oturdum.
İlk bölümü nasıl bitirdiğimi hatırlamıyorum.
Dizinin kurgusunu, hikayenin şimdiki zaman ve geçmiş zaman içindeki yolculuğunu, Hazal Kaya'nın oyunculuğunu.
Hiç beğenmedim.
Oyunculuk olarak Pera Palas koridorlarında zıp zıp koşan küçücük kızı yerleştirecek fiziksel bir yer bulamadım.
Uzatmayacağım.
Benim, beğenip beğenemem de çok önemli değil.
Ama bence olmamış.
Ve dizinin diğer bölümlerini seyredemedim.
İçim sıkıldı, sarmadı ve bıraktım.
Hiçbir diziye ya da konuya o kadar anlam yüklemem, bana ne, ben sevmedim seyretmedim yarıda bıraktım bu kadar.
Önünde sonunda bir dizi ya da bir film.
Mesela Kulüb'ü çok sevdim, severek izledim. Oyunculuklar nefesimi kesti.
Ama işte konu.
Bu kadar.
Ahmet Hakan köşesi olan bir gazeteci.
Bu dizi ile ilgili yazı yazmış ve aslında yazısını Hazal Kaya "oyunculuğundan" nefret etmemin 5 nedeni diye sıralamış.
Dikkat edin. Hazal Kaya'dan nefret etmemin 5 nedeni dememiş, yani kişisel bir durum yok burada.
Ülkede herkes birbirinden nefret ederken, adamın nefret kelimesine takılıp, amanda ne kadar naif insanlarmışız gibi, bu kelime kullanılamaz diye kıyamet kopardılar.
Vay arkadaş sen misin bunu söyleyen, Ahmet Hakan'dan nefret etmemenin 5 sebebi diye aklınıza kim gelirse maddeleri sıraladı.
Kavram karmaşasından bi hal olanlar, Ahmet Hakan'ın yazılarından nefret etmemin 5 nedeni diye sıralama yapmadılar..
Bayılırsın bayılmazsınız, okursunuz okumazsınız ama yapmak istediğini anlamıyor musunuz?
Ahmet konuşulmaktan hoşlanan bir adam.
Magazini çok seven bir adam.
Şeyma ile ilgili demediğini bırakmayan bir yazı yazdıktan sonra Acun ile bir yemek yedi.
Sonrası yelkenleri indiren, yağ çeken ona göre yazı yazan bir adam oldu.
Bence güç seviyor.
Bence paralı, zengin insanları seviyor.
Yine her zamanki gibi, konuyu yine siyasete döndürmek isteyenler oldu ve hiç gayret sarf etmeden bu işi başardılar.
Hazal kalktı, “vasat" dedi, "herif" dedi.
Vasat demesinin altındaki bilinç altı nedenler çok açık.
Elitler var.
Vasatlar var.
Öylesine övgüye alışmışlar ki, olmamış dediğinde kıyamet koparıyorlar.
Herkes olmuşun yanında yer almak, yer kapmak için uğraşıyor.
Olmamış diyene, o kadar hırslanıyorlar ki o insanların kafasına taş atmak istiyorlar.
Zaman öyle bir zaman ki, herkes köpek dışı dışarıda keskin ve birbirini ısırmak için bekliyor.
Toplum kendini, birbirini aşağılamak üzere bu öfkenin içine bıraktı.
Herkes batan geminin mallarının peşinde.
Düşeni kaldırmak sözcüğü lugatta kaldı, tam tersi tanı tanıma kim düştü ise, üzerine bas.
Aman eksik kalma.
Hiç kimsenin kimseye güvenmediği,
Hiç kimsenin kimseyi sevmediği,
Herkesin birbirinden nefret ettiği böyle bir dönem görmedim.
Allah'tan bulaşıcı pandemi var da;
Yalandan sarılmak yok.
Yalandan öpüşme yok.
Ve günün sonunda durum şu hale geldi.
Sıkıysa, sıkıyorsa; şu insanlar ya da bu insanlar hakkında bir cümle söyle.
Yandın arkadaş.
Herkes iki kaşının arasına nefret çakmış bekliyor.
Hayat başladığın beşiğe geri dönmektir derler.
Herkes birbirinin beşiğini devirirken, dikkat edin dönecek yeriniz kalmadı.
Funda'nın aklındakiler..
.... GÜLŞEN, kıyafetleri, sahnede yaptığı dansları, davranışları ile demediğini bırakmayan insanların ortasında kaldı.
Aslında ortasında kaldı demek tam da doğru olmaz, yana çekilmiş seyrediyor diyebiliriz.
Umurunda da hiç değil bence.
Şarkıcılar kısmına baktığımızda, sanki biri soyunsun diye bekleyenler varmış.
Ne kadar heveslisi varmış ve ne kadar gizli heveslisi var aslında.
Öyle böyle anlatıyorlar ya, bakmayın siz soyunmak için fırsatları olsa tamamdır.
Aptal değiliz ki! çok anlaşılıyor.
Gülşen öncülük yaptı yani.
Herkesin derdi oldu.
Başka derdiniz mi yok mu arkadaşlar.
Mesela.
Bana ne de, bize ne de ve geç.
Çünkü Gülşen!
Sana ne! diyor.
Size ne diyor.
Funda'nın aklındakiler..
... Güçlü kadınlar aynı podyumda diye başlık atmış gazete.
08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Toplum Gönüllüleri Vakfı bir defile düzenliyor.
24 ünlü kadın podyuma çıkıyor.
Tamamı dizilerde oynayan popüler genç nesil oyuncular.
Elbiseleri 40 bin 50 bin TL’den satılıyor.
Vakıf yararına para toplanmış oluyor.
Ve vakıf bu paralarla üniversitede okuyan genç kızlara burs veriyor.
Ben kendi adıma.
Güçlü kadınlar cümlesi geçtiğinde bu vakfın okuttuğu güçlü genç kızları, mezun olmuş başarılı güçlü kadınları görmek çok isterdim.
Ünlüler var.
Ünsüz okuttuklarınız yok.
Hepsini oraya davet etseydiniz ya, gözleri parlayan o kızları görseydik.
Okumuş, başarılı olmuş, güçlü kadınlar ortada yok.
Saklamayın onları.
Benim gözüm aslında onları aradı.