TRT, Kurban Bayramı vesilesiyle bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiriyor.
Trafikte can kayıplarına yol açan cep telefonu kullanımı, aşırı hız gibi konularda sorumluluğu vatandaşa veriyor. Hem de çok zarif bir şekilde. Her arabaya bir polis memuru yerleştirerek yapılan bu projenin uygulaması çok kolay. Çünkü arabadaki polis memuru kendi çocuklarımız. Kural ihlalini sezdikleri anda kırmızı düdüklerini çıkarıp öttürmeye başlayacaklar. TRT’nin dizi oyuncularıyla gerçekleştirilen bu sosyal sorumluluk projesi Genel Müdür İbrahim Eren ve ekibinin Türkiye’ye armağan ettikleri yeni bir bakış açısı aslında. Nasıl mı?
Bugüne kadar trafik kazaları ve enflasyon konusunda kullanılan dil farklıydı. İki tane canavarla memleket korkutulurdu: Trafik canavarı olmayın, enflasyon canavarı azdı.
Trafik canavarı diye bir şey yok. Sorumsuz sürücüler var. Onun da müsebbibi biziz. Biz sorumlu davranınca trafik canavarı dediğimiz şey de kalmayacak. Muhayyel bir düşmanla gerçekler gizem sosuna bulanır ve çözüm isterken çözümsüzlüğün girdabına düşerdik. Biz yapmıyoruz ah o kör olasıca trafik canavarı yapıyor.
Enflasyon yüksek olduğu zamanlarda gazetelerde ağzından alevler çıkaran bir canavar arzı endam ederdi. O da sorumluluğu üzerine alır ve Keloğlan’ın boğuştuğu bir masal karakteri gibi üzerimize çullanırdı. Sonrasında Van Gölü canavarı diye bir şey icat oldu. Uzunca süre televizyonları işgal etti. Halkımız herhalde şöyle düşündü: Enflasyon canavarı varsa trafik canavarı varsa Van Gölü canavarı neden olmasın?
Bu trafik canavarı içimizi rahatlatıyordu ama derdimizi çözmüyordu. Televizyon ve gazete haberlerinde bol bol görürdük: Trafik canavarı bu yıl şu kadar can aldı. Bu kadar kişiyi sakat bıraktı. Canavar içimizdeydi, arabanın içindeydi ve bizdik. Bunu anlamak zamanımızı aldı. Sonunda kırmızı düdükle bu canavarı yenmeye karar verdik ve sorumluluğu üzerimize aldık. Dilerim TRT’nin açtığı yolda diğer televizyonlar da yürürler de tıpkı kamusal alanda sigara yasağının başarıya ulaşması gibi ikinci bir başarı hikayemiz olur.
Bu sadece trafikle alakalı değil. Hayatımızın her alanına düdükler lazım. Ev içindeki şiddet için mor düdük mü dersiniz, okullarda akran zorbalığına karşı yeşil düdük mü dersiniz, kurumsal yönetişimdeki hatalara karşı sarı düdük mü dersiniz, israfa karşı siyah düdük mü dersiniz... Hayatımızın her alanında kontrol mekanizmaları üretecek görünür görünmez düdüklere ihtiyacımız var. İçimizdeki canavarlarla boğuşmanın belki de en etkili yolu onların farkında olmaktan ve tehlikenin ortak bir tehdit oluşturduğuna dair görüş birliği oluşturmaktan geçiyor.
TRT bize basit bir düşünce, yalın bir fikir nasıl büyük bir etkiye dönüştürülür gösterdi. Bize düşen sorumluluklarımızdan kaçmadan, üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek. Düdükler ötünce ortada canavar diye bir şey kalmayacak. Düdük sesine ihtiyaç kalmayan günlere eriştiğimizde gelecek nesillere sadece tatlı bir hatıra olarak anlatacağız. Kırmızı düdüğün müşterek değişimimizin sembolü olması temennisiyle…