"Geri döneceğim" demek hemen anladığınız gibi. Amerika'nın 2. Dünya Savaşı'nda Asya-Pasifik Orduları Komutanı Douglas "Dog" Mac ARTHUR, 1942'de Filipinler Savaşı'nda Japon Ordularına mağlup oluşunun ardından Japonya'yı terk ederken sarf ediyor bu sözü ve bu söz tarihe mâl oluyor.
General Mac Arthur muzaffer bir kumandan olarak “geri dönüp” sözünü yerine getiriyor, 1945 yılında savaşı kaybeden Japonya’nın teslim anlaşmasını Missouri Zırhlısı’nda, Amerika adına Mac Arthur imzalıyor.
Benzeri bir geri dönüş hikâyesi de bizim Ülkemizde yaşanıyor şu sıralarda. Emre BELÖZOĞLU, yıllar önce bir mektupla yollandığı Fenerbahçe’ye “Âkil Adam” kontenjanından geri dönüyor. İlerleyen yaşına rağmen hem özgül ağırlığı hem de oyun görüşü ve takımdaşlığa olan adanmışlığı ile kan kaybeden Fenerbahçe’ye “şifa” olmak için İstanbul’un bir yakasından (Başakşehir) diğer yakasına (Kadıköy) dönüş yapıyor. (Acaba, Emre de Samandıra’dan eşyalarını toplayıp Başakşehir’e giderken “I Shall Come Back” diye mırıldanmış mıdır?)
1990 yılında Zeytinburnuspor altyapısına geldiğinde henüz 10 yaşındaydı ve o yıllarda Bakırköyspor ve Zeytinburnuspor Florya’daki komşuları Galatasaray’ın altyapı fidanlığı işlevi görmekteydi. Biraz temayüz eden delikanlılar kapağı Galatasaray’a atmanın hayaliyle daha bir motive oynuyorlardı. Emre de aynı yolu izledi. 1992 senesinde Galatasaray altyapısına kazandırıldı.
İlk profesyonel sözleşmesini de 1996 yılında (16 yaşında) Galatasaray ile imzaladı. Sirkeci-Halkalı Banliyö Treninde idmanlara gidip gelirken uzun süre süründüğüne şahidiz. (o zamanlar aldığı ilk arabasına binmek için 18 yaşını beklerken Florya’daki tesislerin otoparkında duran arabasının paslanmaya başladığı esprisi yapılır olmuştu.)
2001 yılına kadar süren başarılarla dolu Galatasaray macerasının ardından Okan BURUK ile birlikte İtalya’ya İnter’e transfer olarak erken yaşta yurt dışı macerasına başladı. (Bu transferden dolayı Galatasaray bonservis bedeli elde edemediği için üzgündü.)
2005 yılına kadar süren İtalya günlerinde, hırsından dolayı kendisini çok zorladığı için yaşadığı sakatlıklarla boğuşarak hak ettiği yere gelmekte oldukça gecikti. İnter’deki son sezonunda Roberto MANCINI ile çalışan Emre, idmanda denediği rövaşata sırasında sakatlanınca Mancini’yi oldukça kızdırdı ve takım otobüsünde yaşanan nâhoş bir hadise sonucu da satış listesine kondu. 3.8 milyon dolar bedelle İngiltere’ye New Castle United’a transfer oldu. 2005-2008 arası İngiltere günleri de orta karar gittiği günlerdi.
Sonra Fenerbahçe günleri başlıyor Emre’nin. Önce 1. Fenerbahçe Dönemi ardından da 2. Fenerbahçe Dönemi diyebiliriz. 2008-2012 arası birinci dönem, sonrasında yedi (7) maçlık bir Athletico de Madrid macerası ve ardından 2013-2015 arası ikinci dönem. Taraftarı olduğu camia ile bütünleşerek elde ettiği birçok başarıdan sonra dominant karakteri ve kolay yönetilemeyen tarzı ile o günlerin sportif direktörü Giuliano TERRANEO tarafından “çıbanbaşı” olarak değerlendirilip alelade bir mektup ile Fenerbahçe’den gönderildiği günler var. Aziz YILDIRIM’ın da çok sevdiğini söylediği halde sahip çıkmayışı futbolu bırakma aşamasına gelen Emre’yi daha hırslandırıp bir “challenge/ meydan okuma” ile Başakşehir’de Krallığını ilan etmesine sebep oldu dense yeridir.
Abdullah AVCI ile kurduğu olumlu diyalog ve kulüpte gördüğü saygı sonucunda sadece futbola odaklanarak maksimum fayda ile geçen dört sezonda (2015-2019) elde edilen derecelerin ardında emek, ter ve gözyaşı da var Emre’nin.
Şimdi ise 3. Fenerbahçe Dönemi başlıyor bugünlerde. Adeta küllerinden doğan Phoenix/Zümrüd-ü Anka gibi bir durumda. Beklenti; takıma sahip çıkıp karakter koyması ve sahada pes etmeden mücadele etmek için göstereceği liderlik ile yabancı futbolcuları ve gençleri aynı hedefe ortak etmek olacak bu yeni dönemde.
17-25 Aralık sürecinde tarafını belli ederek devletten yana tavır koyduğu halde bu transferin gündeme gelmesiyle harekete geçen bazı odakların eski bağlantılarını –sanki hâlâ devam ediyormuş gibi- lanse etmeye çalışması da aslında bu transferin ne kadar “yerinde” bir transfer olduğunu teyit ediyor olması açısından ilginçtir.
Hazır ol cenge, istiyorsan sulh-u salâh…
Gerek Ali KOÇ’un açıklamaları, gerekse transfer tercihleri saha içi ve dışında her türlü “kavga”ya hazır bir Fenerbahçe olacağını hissettiriyor. Zaten oldukça gergin olan futbol iklimimizde ilave başka gerginliklere ihtiyacımız olmasa da bu durumu anlayabiliyoruz. Yoksa Ali Başkan kendisine verilen üç senelik mühletin dolduğunu göremeden “erken emekli” olma ihtimaliyle karşı karşıya kalacak. Elindeki tek mermiyle (sezonu) hedefi 12’den vurmak (şampiyon olmak) dışında başka çaresi de kalmadı.
Hepimize güzel bir hafta dileriz.