Cezaevindeki Selahattin Demirtaş'ın dışarıya gönderdiği mesajla başlattığı üçüncü ittifak ve erken seçim tartışmaları…
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi, gözaltına alınması, serbest bırakılması…
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı kapatma davası, Anayasa Mahkemesi’nin dosyadaki eksiklikler nedeniyle iddianameyi iade etmesi…
İttifak senaryoları, İYİ Parti ile kan uyuşmazlıkları…
Cezaevindeki Selahattin Demirtaş’ın dışarıya gönderdiği mesajla başlattığı üçüncü ittifak ve erken seçim tartışmaları…
Türkiye haftalardır HDP’yi tartışıyor.
Ülkemiz dahil tüm dünya yeniden koronavirüs salgınıyla boğuşurken, pandemi süreci ve sonrasına dair dünyada yeni güç senaryoları konuşulurken, güney sınırlarımızın dibinde terör devleti girişimleri sürerken, içerde de yığınca mesele varken Türkiye’nin enerjisinin büyük bölümünü terör örgütü PKK’nın siyasi organı ile ilgili tartışmalara harcaması büyük bir kayıp.
Bilerek ya da bilmeyerek medya organlarımızın büyük bölümünde HDP’nin PR’ı yapılıyor.
İttifak içinde tutmak uğruna muhalefet partilerinin bir kısmının HDP’yi temize çıkarma çabaları kuşkusuz ülke açısından büyük bir talihsizlik ancak karşıt görüşteki kesimlerin de sürekli bu tartışmalar içinde yer alıp bu partiyi ülke gündeminde tutmasının yanlış olduğunu söylemek gerek.
PKK’nın da HDP’nin de bu tartışmalardan ziyadesiyle memnun olduğu aşikâr.
Kuşkusuz PKK da HDP de bu ülkenin bir gerçeği.
PKK terörü, HDP ise terörizmi temsil etmektedir.
O nedenle bu konu, seçim ve siyaset tartışmalarının dışında terörle mücadelenin unsurları olarak ele alınmalı.
Güvenlik güçlerinin PKK’lı teröristlere karşı yürüttüğü amansız mücadele, siyaset düzleminde de tüm partilerin bu örgütün unsuru olan partiye karşı ortak mücadelesiyle desteklenmeli.
Terör ve terörizmle mücadelede sonuç alınması için bu bir zorunluluktur.
Güvenlik güçleri teröristleri etkisiz hale getirmeye çalışırken siyasi partiler de aynı şekilde bu partiyi etkisiz hale getirme uğraşı vermelidir.
HDP’yi etkisiz hale getirmenin tek bir yolu var o da bu partiye oy veren kesimlerin gönlünü kazanmak, onların oylarını almak ve adım adım bu partiyi zayıflatarak bitişe doğru sürüklemektir.
Televizyon ekranlarında bu partiyi eleştirmenin böyle bir sonuca yol açmadığı görülmelidir.
Aksine bu yaklaşımların tümü bu parti tabanının HDP’nin etrafında konsolide olmasına yol açmaktadır.
Seçmenlerinin büyük kısmı, bunların politikalarını doğru bulduğu için ya da PKK’yı desteklediği için değil kendini diğer partilerde görmediği için, “kötü de olsa bizim parti” yaklaşımıyla HDP’e oy vermektedir.
Çözüm, ülkeyi yönetmeye talip partilerin bu kitleye nüfuz etmesinde, onların talep ve beklentilerine yanıt üreten politikalar üretmesinde ve nihayetinde bu kitlelerin bu partiyle aralarına mesafe koymalarını sağlamalarındadır.
Bu anlamda AK Parti’nin, 7. Olağan Büyük Kongresi’nde bu kitleyle kolay temas kurabilecek, onların gönüllerini kazanabilecek ve nihayetinde oy tercihlerinin değişmesini sağlayabilecek Abdurrahman Kurt, Abdurrahim Fırat, Alaattin Parlak, Burhan Kayatürk, Resul Kurt, Kasım Gülpınar, Cüneyt Yüksel ve Murat Çiçek isimleri MKYK’ya dahil etmesi oldukça doğru ve yerinde adımlar olmuştur.
Bu isimlerin halkla teması kadar, bunların parti yönetimindeki etkinlik oranları ve AK Parti vitrininde görünürlükleri de HDP’ye oy veren kesimlerin iktidar partisine yönelmelerinde etkili olacaktır.
Dolayısıyla sözünü ettiğimiz isimlerin çabalarını, sadece partilerinin yeniden daha güçlü şekilde iktidarda kalmasını sağlamasının ötesinde ülkenin birlik ve beraberliğinin güçlendirilmesi Türkiye’nin bekasına yönelen tehditlerin bertaraf edilmesi ve de terörizmle mücadelenin bir parçalı olarak değerlendirmek gerek.
Muhalefet partilerinin de, HDP ile ittifak arayışları yerine benzer şekilde bu parti tabanından oy olabilecek arayışlara yönelmeleri, Türkiye’nin terörizmle mücadelesine güç katacağı gibi, demokratik sistem içerisinde iktidara gelme çabalarında da en doğru yol olacaktır.