Bu sene Mayıs ayında mevcut naklen yayın havuzumuza ait sözleşme tamamlanacak.
Bu sene Mayıs ayında mevcut naklen yayın havuzumuza ait sözleşme tamamlanacak. Bu sebepten dolayı Federasyon ve Kulüpler Birliği yeni döneme ait şartnameyi hazırlayarak ilgililerinin bilgisine sundu.
Bize asırlar kadar uzun gelen bir süre önce, Katarlı Bein Medya 500 milyon dolar yıllık bedelle maç naklen yayın hakkını aldığında hepimizin yüzüne geniş bir gülümseme yayılmıştı. Hatır-gönüle binâen bu rakamın verildiğini bilmemize rağmen sanki “mal”ımız bu kadar değerliymiş zannına kapıldık hepimiz bir anda.
Ülkedeki toplam kalite neyse, insan kalitesi, alt yapı kalitesi, sevk ve idare kalitesi neyse futbolumuzun da kalitesi oydu aslında ve bu kalitenin karşılığı değildi o bedel. Piyasa şartlarının kaçınılmaz tecellisi ile bu 500 milyon dolar düşe düşe zaten 150 milyon dolara kadar düştü neredeyse. Bakalım yeni dönemde bu “havuzcuk”a kaç paraya alıcı bulabileceğiz?
Futbol zevki ve seyir kalitesi olarak vasat bir futbol ortamına sahibiz ne yazık ki. Öyle çatır-çatır oynanan maç sayısı bir sezonda üçü-beşi geçmez. İlk yarı geride kaldı ikinci yarıdan da birkaç haftayı geride bıraktık hatırlayın bakalım kaç tane maç kaldı Premier Lig, La liga seviyesinde hatırınızda bizim sahalardan. Öylesine nadir işte bizde bu seviyede karşılaşma adedi.
Fatih Terim, Sergen Yalçın ve Mustafa Denizli gibi markaların bile sezonluk kontratlarını tamamlamalarına imkan vermeyen bir kaos hakim futbol ortamımızda. Yerliler böyleyken yabancı hocaların zaten tutunması, sisteme bir şeyler katması için sabır gösterilmesi yıldızlar kadar uzak ligimize.
Federasyonu seçen delege sisteminden, Dernekler Kanunu ile yönetilen kulüp yapısına kadar onlarca sorun içerisinde gene iyi ayakta duruyor futbol âlemimiz. Ayrık otlarının işgal ettiği tarladan biz ürün elde etmeye çalışıyoruz o da ancak bu kadar olabiliyor.
Bein Spor’dan gelen sinyallerin olumsuz olması üzerine Amerikalı danışmanlık şirketi naklen yayın havuzunun tek bir paket olarak değil birbirinden farklı içeriklere sahip sekiz-dokuz paket olarak satışa sunulmasının yararlı olabileceğini önerince “havuzcuk” demekten başka ne diyecektik ki bu duruma?
Üç büyüklerin maçları, hafta içi maçları, özetler, A, B C, D kategorileri gibi bazı ürün segmentleri oluşturulmuş ki Avrupa’da özellikle İngiltere ve Almanya’da buna benzer bir pazarlama stratejisi yürütülüyor yıllardan beri. Birden çok platform veya kanal tarafından herkesin bütçesine göre bir tercihle naklen yayın işine girmesi bizde ilk kez denenecek ve bakalım nasıl sonuç verecek.
Mevcut yayıncı kuruluş o kadar altyapı yatırımının gereği olarak gene pastadan büyücek bir dilime daha cüzi bir maliyetle kavuşmuş olacak bu satış yöntemiyle. Belki daha küçük bir operasyon maliyeti ile daha kârlı bir kazanç sağlamış olacaklar bu sâyede. 20 takımlı ligde haftanın üç günü o şehir senin bu şehir benim gezip durmayacaklar, ağırlıklı olarak İstanbul’dan bütün operasyonu sevk ve idare edebileceklerdir.
Uluslararası yayıncılar için de Türkiye piyasasına siftah etmek için girmek bu yeni sistemle daha kolay olabilecektir. Belki yerel ortaklıklarla onlar da bir iki paket alıp yumurtaların hepsini aynı sepete koymamış ve kâr edemezlerse bile zararlarını sınırlı tutmuş olacaklardır.
Elbette yerli ve milli yayıncımız TRT’nin de eli armut toplamayacaktır. İster açık kanaldan isterse dijital platformlardan en büyük kapsama alanı her zaman TRT’nin olduğu için ve yılların getirdiği yayıncılık deneyimiyle bakmışsınız pastanın aslan payını TRT lüpletivermiş ne güzel olur değil mi?
Neyse bu hamur daha çok su kaldırır, bekleyelim görelim.