Son yıllarda etrafınızda sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum,; 'haberleri pek izlemiyorum', 'haberlere ara sıra bakıyorum', 'haberler psikolojimi bozuyor' vb. gibi söylemleri daha sıkça duymaya başladık. Bende haberciliğin içinde olan birisi olarak, bir yere kadar 'eyvallah, tamam' diyorum… Ama bazen de öyle şeyler görüyorum ki; 'artık bu kadarına da pes yahu' diyorum.
Şahsen bazı güncel haberleri özünü bozmadan -ama biraz terbiye ederek- öyle bir formatta okuyucuya sunmak gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir habercilik anlayışı için bir altyapı oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Böylece okuyanlarında ruh sağlığını düşünen bir habercilik anlayışı ortaya çıkmış olur. Sonra bunun haber anlayışına, haberciliğe, demokrasiye müdahaleyle falanda bir ilgisi olmaz. İnsanların ruh sağlığını bozacak türdeki habercilik anlayışına müdahale etmek, zaten edenler/edecekler açısından da gayet demokratik bir davranıştır…
Günümüzde artık şu biliniyor; “aşağı yukarı birçok haber insanların zihnini karıştırmak, bazı düşünceleri manipüle etmek, bilinç sektirmesi oluşturmak, bazı düşüncelere okurları yöneltmek için yapılıyor.” Bu işi yapanlar bunda da epey başarılı oldular gibi açıkçası. Bugünlere bakarak, bunu net bir şekilde ifade edebilirim.
Bu bağlamda ülkemizde ve yurt dışında medyaya dair neler yazıldığına, çizildiğine, yapıldığına dair görüşleri biraz da meslek psikolojisi ile takip etmeye çalışırım. Medya dünyasına, haberciliğe dair ilginç görüşleri olan bazı yazarların tespitlerini, fikirlerini, önerilerini ara sıra buradaki köşemden sizlerle paylaştım. Daha çokça da; sıra dışı fikir ve önerileri olanları. O dünyanın perde arkasını, mutfağına dair olan bitenleri. Kendi tespit ve görüşlerimi de karınca kararınca yazdım…
Bu hafta da öyle yapacağım. O dünyaya ait bazı görüşlerini hayli dobra ve ilginç bulduğum bir kitap yazarının, bu minvaldeki fikirlerinden bahsedeceğim.
İsviçreli bir yazar olan Rolf DOBELLİ’nin görüş ve tespitlerinden… Dobelli’nin yayımlamış olduğu medya ile ilgili bir kitabında bulunan (tercüme bir makalesinden) önemli bazı notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dobelli; “… İyi gazeteciler, bu işe zaman ayırırlar, olguların sağlamasını yaparlar, bir konunun karmaşıklığını yansıtmaya, süreçleri sonuna kadar düşünmeye çalışırlar. Fakat birçok gazeteci de haberlerini başka yazarların yazdıklarından devşirirler. Bu kopya çekme ve kopyadan kopya çekme işi haberlerdeki hataların çoğalmasına, önemsizliğin büyümesine yol açar. (…) Haberler bizi manipüle eder, haberler bizi edilgenleştirir. Hikayeler bizim üzerlerinde etkili olamayacağımız şeylerden söz eder. Bunların her gün tekrarlanması bizi edilgen hale getirir. Sonuçta kötümser bir görüş biçimi ediniriz. Haberler yaratıcılığı öldürürler. Sözde bilgi yaratıcılığımızı kısıtlar. Tanıdığım dahi akıllı bir şeyler yapan kafalar arasında haber oburu olan tek kişi yok; ne yazar ne bilimci, ne de müzisyen… Haberler bize duygudaşlık gösterdiğimiz yanılsamasını verir. Ne zaman haber perhizi yaptığımı söylesem ardından bana hemen suçlamalar gelir; ‘Dünyanın, zavallıların acısını paylaşmıyorsunuz!’. Cevabım; ‘Medya tüketimiyle paylaşmaktan, daha büyük bir aldatmaca olur mu? Sadece haberiniz olur orada. Ya eylem? Gerçek paylaşma eylemdir. İnsanın televizyon haberlerinde depremzedelerin yıkıntılar arasından sürüne sürüne nasıl çıktığını seyredip, kendi empatisinde haz duyması düpedüz iğrençliktir, o kadar…”.
Dobelli, bunun yerine ‘ne yapacağız peki?’ sorusuna da şu cevabı vermiş; (…) Dünyanın karmaşıklığını yansıtmaktan çekinmeyen, uzun makaleler (köşe yazıları), araştırma yazları okuyun. Yatay alana yayılmak yerine, derine inin. Sizi gerçekten ilgilendiren içeriklerle, haberlerle ilgilenin. Zevk alarak okuyun!
Hasıla makale (köşe yazıları) ve araştırma yazılarına diğer haberlerden biraz daha fazlaca vakit ayırmayı bence ihmal etmemek lazım. Dobelli böyle düşündüğü için değil. Orijinal fikirler orada. Daha doğru olan bu. Bizler, yüzeysel sanal alem bilgilerine biraz fazlaca alıştırıldık. Basit, birazda düzeysiz ve yüzeysel olanına. Bunu aşmamız lazım. ‘Haber oburu’ olmamak için belki bir alternatif de bulunmuş olur...
Son cümle; İnşaAllah haftaya bu günlerde RAMAZAN Bayramının 3. Gününü idrak ediyor olacağız. Bu nedenle şimdiden güzel bir bayram diliyorum. Hakkını verebileceğimiz. Sağlıcakla kalın…