İçişleri Bakanlığı'nın 65 yaş üstü kişilerle ilgili almış olduğu sokağa çıkma sınırlandırılması yaşlıları korumak için alınmış haklı bir karar.
Cuma günü akşamı birtakım ihtiyaçlarımı karşılamak için İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bulunan Bağdat Caddesi’ne gittim. Sokaklar bomboş, adeta her yer hayalet şehre bürünmüştü. Günün birinde İstanbul’un trafiğini bile özleyeceğim aklıma gelmezdi…
Sokakta yürürken “I Am Legend (Ben Efsaneyim)” filmini hatırladım. Francis Lawrence’nin yönetmenliğini üstlendiği, Will Smith’in başrol oynadığı filmde virüs sebebiyle herkesin hayatını kaybettiği dünyada tek kalan Robert Neville’nin mücadelesini anlatıyordu.
Bağdat Caddesi’nde yürüyen tek tük insanın yaş ortalamasını hesaplayacak olursanız muhtemelen 30’u geçmezdi ama sanki sokaklara çıkan tek yaşlılarmış gibi toplumda acayip bir “yaşlı nefreti” körükleniyor.
İçişleri Bakanlığı’nın 65 yaş üstü kişilerle ilgili almış olduğu sokağa çıkma sınırlandırılması yaşlıları korumak için alınmış haklı bir karar. Öyle ki açıkçası hafta sonu İstanbul’da gördüğüm sokak manzaraları bazı yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermiş gibi duruyor.
Yaşlılarla ilgili alınmış olan karar “orta yaş soluğu sokakta alsın” demek değil. Fakat İstanbul’un Bebek gibi semtlerinde hem cumartesi hem pazar trafik yoğunluğu had safhadaydı, kaldırımlarda ise iğne atsan düşecek yer yoktu.
Kovid-19 yaşlıları daha fazla etkileyebilir ama gençleri öldürmez diye toptancı bir yaklaşım yanlış. Öldürmese, ayakta atlatsa bile genç kesim, bulaşıcı oluyor, asıl problem de bu, çünkü salgın yayılmaya devam ediyor.
Aşkın ve sanatın ülkesi İtalya’nın halini görüyorsunuz. Ne duruma geldiler, sağlık sistemleri resmen çökmüş durumda, hastaneler kurtarabilecekleri hastaları seçiyor.
İtalya’da koronavirüsten ilk ölümün yaşandığı Vo kasabasında yapılan araştırmanın sonuçları ilginç. Vo’da yapılan deneylerde kasabada bulunan herkese test yapıldı ve testlerde pozitif çıkanlar yüzde 50-75’i herhangi bir belirti göstermiyordu. Bu taşıyıcılar izole edildikten sonra kasabada 7 ila 10 gün içinde 88 olan vaka sayısı 7’ye düştü ve yeni bir vakaya da rastlanmadı.
Vo kasabasında yapılan bu yöntem Güney Kore ve Singapur gibi ülkelerin genelinde uygulanıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıkladığı gibi Türkiye’de de test sayısı giderek yaygınlaşıyor, her tespit edilen vaka salgının yayılmamasını sağlıyor. O nedenle çokça testle birlikte bu çemberi daraltacağımıza inanıyorum.
ÇİN VE DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ SINIFTA KALDI
Belki de Trump’ın “Çin virüsü” söylemini haklı çıkarmak New York Times’in koronavirüsün nasıl yayıldığıyla ilgili yaptığı araştırmayı okumanızı istiyorum. Aralık sonuna kadar birçok vaka olmasına rağmen Çin, Dünya Sağlık Örgütü’ne bu salgını 31 Aralık’ta bildiriyor.
Bildirdiğinde de “önlenebileceğini ve kontrol edilebileceğini” söylüyor. 1 Ocak günü salgının çıkış noktası salt Wuhan’dan seyahat eden kişi sayısı 175 bin. Seyahatin sınırlandırılması öncesinde ocak ayında Wuhan’dan çıkış yapan insan sayısı ise daha korkunç: 7 milyon…
Böylelikle Pekin’e, Şangay’a ve diğer büyük şehirlere koronavirüs yayılıyor. Ancak 23 Ocak’tan sonra Çin içinde seyahat duruyor ama uluslararası seyahat devam ediyor. Her ay yaklaşık 900 kişi New York’a, 2200 kişi Sidney’e, 15000 kişi ise Bangkok’a gidiyor.
Uluslararası ilk vaka Bangkok’ta görülüyor. Sonra bunu Tokyo, Singapur, Seul ve Hong Kong ve Seattle takip ediyor. 31 Ocak’ta seyahat yasaklandığında ise her şey için çok geç oluyor.
New York Valisi Andrew Cuomo’nun feryatları bu sebepten. Medikal malzemelerle ilgili olarak eyaletteki sıkıntıya dikkat çeken Cuoma, tıbbi malzeme satan şirketlerin kamulaştırılması gerektiğiyle ilgili olarak önceki gün federal hükümete müesses nizamı derinden sarsacak olan bir çağrı yaptı. Bu aynı zamanda salgının daha fazla yayılması durumunda ABD’de tıbbi malzeme kıtlığı çekileceği anlamına geliyor. Cuomo’nun tahmin ettiği oranlara göre New York nüfusunun yüzde 40 ila 80 arası koronavirüsten enfekte olacak.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A BİR ÖNERİ
Bu süreçte bence Türkiye almış olduğu hızlı önlemlerle birlikte koronavirüsle daha ülkeye giriş yapmadan tanıştı. Buna göre önlemlerini aldı, yapılacaklarla ilgili yol haritasını belirledi. Vaka sayısı 1000’i geçse de artış hızında azalış var. Elimizden gelen tek çare zorunlu ihtiyaçlar dışında evden çıkmamak ve sosyal izolasyonu mümkün mertebe yüksek tutmak.
Evet farkındayım bu süreçte evden çıkmak zorunda kalan, çalışan insanlar var. “Zorunlu ihtiyaçlar” dediğim kısım tam da burası. Marketleri kastediyorum ya da eczaneyi ya da damacana su aldığımız bayileri. Burada çalışan insanlar var. Bazen “Evde Kal Türkiye” demek kolay olabiliyor ama hayatımızı devam ettirebilmemiz için bizim adımıza çalışan insanlar var. Hatta bu yazıyı bitirip gönderdiğimde gazeteyi baskıya yetiştirmek için koşuşturacak olan gazeteci dostlarım var.
Bugünden tezi yok, kargo, postane, market gibi yerlerde çalışanların alacağı tedbirler devlet ya da özel sektör fark etmez, en üst düzeyde sağlanmalı. Sabah markete gittiğimizde onları gece vakti uzaylılar doldurmuyor, “evde kalamayanlar” dolduruyor nihayetinde.
Ayrıca marketlerde gördüğüm açıktan sebze-meyve satışına da son verilmeli, paket halinde satmak virüs sirkülasyonunu da azaltacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece ulusal çapta değil, dünyanın en güçlü liderleri arasında. Toplumla kurmuş olduğu bağ kategorisinde ise bence dünyada ilk sırada. 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Erdoğan’ın FaceTime çağrısıyla milyonlar bir an bile düşünmeden meydanlara indi. Şimdi ise Erdoğan her seferinde “evde kal” çağrılarını yineliyor. Önerim ise “karantinada yapılacaklar” listelerinin havada uçuştuğu bir dönemde Erdoğan’ın evde dinlenecek müzik, izlenecek dizi ve film gibi öneriler sunması. Güzel olmaz mı?
Başlık*: New York Valisi Cuomo’nun koronavirüsle ilgili yaptığı açıklamada gençlere söylediği "Superman değilsiniz. Size de bulaşabilir" cümlesine atıf.