Futbolumuzda ve spor dünyamızda da bazı gerçek fay hatları olduğu gibi, yapay fay hatları için de uygun ortam bulunmaktadır.
15 Temmuz’dan beri git gide şiddetlenen, toplumun huzurunu bozucu terör eylemleri ve anarşi ortamında hepimizin daha dikkatli olması gerekmektedir. Organize bir şekilde ülkemizdeki hassas konular kanatılmaya çalışılmakta ve birlik-beraberliğimiz hedef alınmaktadır. Yeni yılın ilk saatlerinde Ortaköy’de ve daha sonra İzmir’de yaşanan trajediler ve ardından oluşturulan algı operasyonları ile toplumumuzun önemli bir fay hattını kırıp parçalamak için uğraşıldığı görülüyor.
Futbolumuzda ve spor dünyamızda da bazı gerçek fay hatları olduğu gibi, yapay fay hatları için de uygun ortam bulunmaktadır. İçinden geçmekte olduğumuz hassas dönemin gerektirdiği gibi dikkatli ve uyanık olunursa Devletimizin başındaki bir sürü derde bir de yeşil sahalardan dert eklememiş oluruz.
Spor Bakanlığımız, Futbol Federasyonu ile var olan uyumu ve işbirliğini bu dönemde daha arttırarak adeta Kandilli Rasathanesi gibi en küçük titreşimi takip edip sarsıntı haline gelmeden konulara müdahil olacaktır. Tribünlerdeki gruplaşmadan, deplasman seyahatlerine, yönetici beyanatlarından, tezahüratlara kadar her unsur; tartışma ve kavga konusu olabileceğinden, futbolumuzun bileşenleri ve medyamız sorumluluğunun gereğini yapacaktır.
Federasyonumuz kendine bağlı büyük-küçük tüm takımlara eşit ve adil yaklaşarak, çözüm odaklı bir yapıyı tesis etmeye başladığını, ikinci yarı maç programındaki düzeltmelerle göstermiş oldu. Aynı hassasiyeti MHK ve Hakemlerimizden de bekliyoruz. Başta FIFA Kokartlı hakemlerimiz ve ekipleri olmak üzere tüm hakemlerimiz eyyamcı tavırlardan uzak bir şekilde maçları “idare” etmeyip, her hareketin hakkını vererek sağlıklı bir “yönetim” gösterirlerse gerilim olmayacaktır. Hakemin iyi niyetli olduğunu gören sporcular da itirazlarının dozunu kendiliklerinden düşüreceklerdir.
Kulüp yöneticilerimiz maç öncesi ve maç sonrası beyanatlarında çok daha dikkatli olmak durumundalar. Kullandıkları dil ve üslup, eleştirirken bile centilmenlik ve nezaket kuralları dahilinde olabilmeli. Rekabetin, düşmanlık olarak algılanması bugünlerde özellikle istemeyeceğimiz bir şey. (“hak mahrumiyeti” adı altında hiçbir işe yaramayan cezalar yerine caydırıcı önlemler de değerlendirilmeli.)
Tribünleri dolduran taraftarlarımızın da bakış açılarını daha pozitife çevirmelerinin tam zamanıdır. Sportif rekabetin içinde olan şaka, espri, laf atma gibi unsurları empati ile kullanmaları en doğrusu olacaktır. Kırıp dökmeden, kimsenin gururunu incitmeden, kabul edilebilir toplumsal sınırlar içerisinde kalarak da taraftarlık yapılabileceğini, tribünlerden sahaya olumlu bir enerji yollanabileceğini, dosta düşmana gösterme zamanıdır. Yeri geldiğinde, centilmenlik dışı davranan kendi futbolcusuna bile tepki göstermeye başladığımızı görmek paha biçilmez bir kıymet olacaktır. İyi niyetle elinden geleni yaptığı halde mağlup olan takımlarını alkışlayarak destekleyen taraftarlar bizim ülkemizde de olacak ve bu yaygınlaşarak mahalle maçlarına kadar sirayet edecektir.
Fay hatlarına enerji biriktirmemek ve fayı tetiklememekte başrol futbolcularımıza düşmektedir. Onların bu oyuna yaklaşımları ve kabullenişleri çağdaş rekabete uygun ve olumlu olduğu takdirde, işler daha kolay yönetilebilir olacaktır. Kasti faullerden ve aşırı sertlikten uzak durarak hakemlere yardımcı olunmalı, oyun içinde yaşanacak kasıtlı olmayan hakem hatalarında bile protestoların içine tribünler çekilmemelidir. Oyun saha çizgileri içinde başlayıp bitmelidir.
Elbirliği ve gönül birliği ile bu zor günleri de atlatacağız Evvelallah.