Çocuğunuza harçlık verirken sıfır faizli borç verdiğinizi düşünebilir misiniz mesela?
Faizsiz finansal mimari ve İslam iktisadı tartışmalarında her daim gündem “faizsiz ekonomi olur mu?” sorusu ya da “faizsiz ekonomi mi olur?” sorusu biçimindeki nazire ile meşgul edilmektedir.
Birinci biçime cevap vermek mümkündür ama müsaadenizle ikinci biçim üzerinden “faizli ekonomi mi olur?” şeklinde bir kontra nazireyle cevap vereyim.
Alış-verişlerinizde maliyet+kar yerine anapara+faiz ödemek size absürt gelmez mi? Mesela otobüs bileti için anapara ve faiz ödediğinizi, elbise alırken pazarlık yaptığınızda faiz oranı üzerine el sıkıştığınızı, üretim için hammadde alırken tedarikçi ile anapara+faiz biçiminde anlaşma yaptığınızı hayal edebilir misiniz? (Buradaki işlemlerin bir bölümünde vade olmadığının farkındayım ama son örnek yeterli fikir verecektir. Vermiyorsa erkenden almak durumunda olduğunuz otobüs bileti için faiz iskontosu talep etmeyi gündeminize alabilirsiniz.) Faizli ekonomide alış-veriş bambaşka bir kavramsallaştırmaya ihtiyaç duyar.
Çocuğunuza harçlık verirken sıfır faizli borç verdiğinizi düşünebilir misiniz mesela? Bir ihtiyaç sahibinin sıkıntısını gidermenin mümkün olmadığını? Ne sandınız, elbette faizli bir ekonomide hibeden söz edemezsiniz.
Bir işletmeye ortak olduğunuzu ve sermayeniz karşılığında faiz ödediklerini düşünmek mümkün mü? Faizli ekonomide ortak da yoktur kar da…
Çok rağbet edilen mesela döviz takasında standart bir kur değeri yerine her tefecinin farklı faiz oranlarından işlem yaptığı bir ortamda ne kadar güvende olabilirsiniz? Faizli ekonomide takas (anladığınız manada denk takas) da yoktur hakeza.
Profesyonel hizmetiniz karşılığında ücret alacağınızı sanmaya devam mı edeceksiniz? Büyük ihtimalle yaşamınızı borçlu olduğunuz için hiç bitmeyecek bir faiz ödemesinin karşılığı olarak boyunduruk altında kalırsınız. Borçlu doğarsınız ki tefeci olma şansı hiç bulamayasınız. (Sınıflı toplum gerçeği ne denli içinize siner?)
Faizli bir ekonomi düşünülemeyeceği gibi kabul de edilemez.
Buna rağmen imkânsız görülen faizsiz ekonominin kuramsal yapısının kusursuzluğu bir yana faizsiz ekonomideki muamelelerin ilkeleri evrenseldir; müphemliklerin/muğlaklıkların olmadığı sözleşmeler, kumar yasağı, insana ve doğaya zararsız ürünlerin konu edilmesi ve faizsizlik.
İlkelerin ilk üçü evrensel kabule sahiptir. Peki, ya faiz meselesi? Çokları için sadece ayda yılda bir kurulan belki ömürde bir defa kurulan bir takım kirli-borç ilişkilerinde gündeme gelen faiz konsepti neden bu denli içselleştirilmiştir?
Çaresizlik, sindirilmişlik, terk edilmişlik, umutsuzluk, ruhsuzluk, mücadeleden kaçış, sinsilik, çıkarcılık, ve okumanıza dahi kıyamadığım saygın bir insandan/insana beklenmeyecek/reva görülmeyecek daha bir sürü hal ve duygu durumu veya sürükleniş (kimi dâhili kimi harici)…
İşte bu basit alegorinin yardımıyla faizsiz bir iktisat düşüncesini ve finansal mimariyi mümkün görmek (finans açısından kısaca muamelelerde sadece risk transferi ve kirli-borç işlemlerini model dışına çıkarmak, risk paylaşımı üzerine model inşa etmek), üzerine düşünmek, anlayarak analiz yapmak, fikir üretmek veya bu uğurda çalışmak insana saygınlığını iade etmektir.
Bundan kim geri durabilir? Bu yazı “zorlama” türünde mi yazılmıştır? Hayır, faizsiz ekonomi ya da onun finans cüzü olamayacağı iddiası zorlamadır.