Yaz mevsimi, kış gibi değil.

Daha çok sokaklardasın, daha çok konserlerdesin, daha çok iskeledesin.

Daha çok insanla temas halindesin.

Benim gibi kendine insansız havası, insansız deniz sahası kursan da, ister istemez, birileri ile tanışmak, konuşmak ve hayata ortak olmak noktasında buluşuyorsun.

Dinliyorum.

Kadın anlatıyor kızımın dadısı gelecek, bir hafta gecikti, çok sinirliyim.

Biraz daha gecikirse kovacağım.

Ben diyorum ki

Dadısı derken nereli? İngiliz, Amerikalı profesyonel dadı değil mi?

Yok diyor. Moldovyalı, eh o zaman dadı değil yani, "çocuğunuza bakan" kadın.

Dadı başka bir şey çünkü.

Bana göre evde çalışan kadını, ona göre dadıyı arıyorlar, küçük kızı konuşuyor, aloooo dadıııııııı sen niye gelmedin.

Kadın ne ise anlatıyor, buradan annesi diyor ki, dadıya çok kızgınım uzatma kapat.

Anne kızının bir dadısı olmaktan çok şımarık, alıyor eline telefonu, bana göre evdeki çalışan kadını ona göre dadıyı, eze eze konuşuyor, kızım seni çok aradı burada, ne güzel krep yapacaktın gelmedin cezalısın.

Anne küçük kızdan daha şımarık.

Anladım daha fazla dinlemiyorum, dadı şımarıklığın ortak olamayacağım.

Başka bir anne anlatıyor..

Kızım kolejde okuyor, bu sene okul 68 bin TL oldu, valla ödeyemedik, dedesi arabasını sattı.

Ne münasebet diyorum, kızınızı o okuldan alsaydınız devlet okuluna verseydiniz, ya da daha makul bir okula verseydiniz.

Dedeye yazık değil mi bunca yıl sonra arabasını satmış.

Aaaa arkadaşları var, bırakamaz, ağlar diyor.

Arkadaşlar nedeni, dedenin arabasını satmak için yeterli sebep midir, olmaz ki diyorum.

Üstelik daha 3 senesi varmış, yani son senesi de değil.

Bu arada kadın araya sıkıştırarak, kolejin adını, otuz kere söylüyor.

Çocuklar, paramız bittiyse bittiğini bilmeli, başka okulda, yeni, belki de daha sahici arkadaşları olabileceğini bilmeli, anlatmalıyız diyorum.

Kadın yine kolejin adını söylüyor, anlıyorum ki, o kolejin şımarıklığında olan anası.

Aman diyorum Fufi.

Yeni mi anladın.

Analar şımarık, çocuklardan sana ne.

Beni kör kuyularda merdivensiz bırakma şarkısını söyleye söyleye, kendi sahama dönüyorum.

Funda'nın aklındakiler!

... Kelebek yazarı, Savaş Özbey.

Gerçekten kendisi ile ilgili özel hiçbir bilgim yok, yani ne ön ne arka ne yan hiçbir önyargım yok.

Evli mi, bekar mı, baba mı, hiç bilmiyorum.

Bu hafta köşesine, Seren yine boşanıyor, diye başlık atmış.

Ve Seren'in 19 yılda 4 evlilik yaptığını, kocalarının adını tek tek yazarak, 45 yılın matematiğini çıkarmış.

En uzun evliliği 4 sene, evli kalma süresi ortalama 2.5 yıl diye hesaplamış ve yazmış.

Kafa yormuş yani.

Savaş beye bir şey sormak isterim.

Bir kadının evlilik hayatı ve hesaplarının uzun uzun incelemenin ve yazmanın kime ne faydası var ki.

Ne kadar kısmetli mi ne kadar bahtsız mı, demek bize kalmışmış...

Diye oyalamayın bizi.

Aslında ne demek istiyorsunuz çok açık.

Anladık biz.

... Ömür Gedik, geçen hafta bir AVM’ye gidiyor, o arada stringini şort diye giymiş, bir genç kız görüyor.

Twitter hesabından, "yerine göre giyinmek diye bir şey var, bu kadar küçük şortta giyilmez ki" diye yazıyor.

Beklenen linç gerçekleşiyor, kadına demediklerini bırakmıyorlar.

Ahmet Hakan yazıyor, sert bir dille eleştiriyor, yerine göre giyinmek ne demek yerin dibine batsın diyor.

Kadın en sonunda pes ediyor, "herkes fikrini özgürce söyleyebilmeli, benim fikrimi dile getiriş biçimim doğru değildi, hepinizin zamanını aldım, kusura bakmayın" diyerek konuyu kapatıyor.

Ömür'ü tanırım, çok severim, çok nazik, çok iyi bir kadındır.

Dekolte giyinen, çok dar giyinen, yani oldukça rahat giyinen bir kadındır.

Yani yerine göre kadın giyiminin tanımını yapacak bir kadın hiç değildir.

Nasıl yaptı, nasıl yazdı anlayamadım.

Ahhhh Ömür'cüm ahhhhh, bazen yerine göre yazmak lazım.

Linçsever twitter yeri hiç değildi.