Eleştiriye açık olmak, hoşgörü göstermek bir kültür ve tahammül göstergesidir.
Bazı insanların dokunulmazlığı var sanki. Onlar hiç hata yapmaz, hiç yanlış yapmaz, hep doğru davranırlar, hep iyidirler, hep hep hep… Başkası ne yaparsa yapsın yanlış, onun her yaptığı doğrudur anlayışı.
Eleştiriye açık olmak, hoşgörü göstermek bir kültür ve tahammül göstergesidir.
Günümüzde birilerine körü körüne bağlanılıyor. Daha sonra o birilerinin yaptığı yanlışların yanlış olduğunu bile bile savunacak kadar da kendini kaybediyor insan. Hatırladığımız ve inandığımız her şeyi sorgulamanın dengesizleştirici hissini önlemek için, yaşamımıza entelektüel tevazuyu eklememiz gerek. Kendini boy aynasında değil, dev aynasından bakan zihniyet "Benim doğrularım mutlak doğrulardır." diyen zihniyet hiçbir zaman ilerleme kaydedemeyecek olan bir zihniyettir. Okumayan, sorgulamayan, ezberlenmiş cümlelerle yetişen, kültürü televizyondaki dizilerden, magazin programlarından, saçma sapan sitelerden ibaret sayan bir zihniyet. Böylesi insanların hiçbir şeye tahammülü olmaz.
Siz hiç "Ben eleştirilmekten rahatsız olmam" diyen birini duydunuz mu? Övmek ve övülmek hoşa gitse de her zaman işe yaramaz. Bildiğim tek şey var yanlış gördüklerimi eleştirip doğruları övmek. Fakat bazı siyasetçiler, bürokratlar, makam sahipleri, eleştiriyi sevmez. Eleştiriyi sevmezler ama pohpohlanmaya, övgü dolu iltifatlara bayılırlar. Elbette her insan övülmeyi, takdir edilmeyi, beğenilmeyi sever ve arzular. Kalıplaşmış takdir cümleleri, çoğu zaman hiçbir anlam ifade etmez oysa.
Bilge insanlar, her zaman övenlerden çok, eleştirenleri yanında tutmuşlardır. Eleştirebilmek için bilgi ve tecrübe gerekir, karşındakini kırmadan incitmeden yapılan eleştiri bir sanattır. Hata veya noksanlıklarımız konusunda yapılan eleştirilere tahammül etmek ve o yönde gerekli değişiklikler yapmak olgunluktur. Ne yazık ki eleştiriyi doğrudan kişiliğimize yönelik bir tehdit olarak algılıyoruz. Bizi eleştirenlere çoğu zaman tepki veriyoruz, aramıza bir mesafe koyuyoruz, alınıp kırılıyoruz. Çok güzel söylenmiş bir söz var: "İnsanlar sizden eleştiri isterler ama duymak istedikleri övgüdür.”
Aslında eleştirmekteki amaç, yol göstermek, daha iyiyi bulmak, yanlıştan vazgeçirmek ve mükemmelliğe ulaşmak. Eleştiriye tahammül edememek aynı zamanda bir insanın en büyük yanlışlarından biri. En ufak bir eleştiri ile karşılaştığımızda hemen savunmaya geçip, sinirlenip çok net ve sert bir reaksiyon ortaya koyuyoruz. Neredeyse kendimizi kaybedecek duruma geliyoruz. İyi niyetli de olsa sosyal medyada dahi eleştiriye tahammül yok! Eleştiriye muhatap olan kişi bunu ya yanlış algılıyor ya da kendine bir saldırı olarak görüyor. Ne yazık ki eleştiriyi, yanlışımızı azaltan ya da ortadan kaldıran bir olgu olarak görüp benimsemeyi henüz başaramadık. Hal böyle olunca da herhangi bir kişiyi haklı olarak eleştirdiğimizde bile her türlü sözlü ya da fiziki saldırıya hazırlıklı olmalıyız. Kültürü okumadan, sorgulamadan, ezberlenmiş cümlelerle öğrenen kişilerin hiçbir şeye tahammülü olmaz. Ben sık sık bunu yaşayan biriyim. Hiçbir parti taraftarı değilim. Doğru olanı takdir etmek ve övmek elbette insanlık görevim. Her kim olursa olsun birini biraz eleştireyim hemen yandaşlar vay efendim şöyle vay efendim böyle… O liderler veya yazarlar o kadar sahiplenilmiş ki mümkün değil yanlış yapmaları. Yazımın başında da yazdığım gibi başkası ne yaparsa yanlış, benim her yaptığım daima doğru anlayışı.
İnsanlar aidiyet bağı nedeniyle; yolsuzluk, adaletsizlik gibi pek çok iddialardan etkilenmez, insanın yaklaşık yarısının iddiaları doğru bulsa bile, yine de o kişiyi doğru bulurlar. Bu bir “Bilişsel çelişki”dir. Her türlü yolsuzluklar, adaletsizlikler karşısında, olayın bütünüyle bir komplo olduğuna ve belirli çevreler tarafından “tezgâhlandığına “kendini inandırma çabası içine giriyor. Sorgulamıyor ve düşüncesini değiştirmiyor.
Lütfen biraz eleştiriye tahammül edelim.
Eleştiri eksiklerimizi görüp onları düzeltmemiz için yapılan bir değerlendirmedir. Hatalardan ders alırız, eksiklerimizi görüp onları gidermeye çalışırız. Kimse “eleştiriyi” kötü bir şey olarak görmemeli, eleştiriye açık olmalı. Ne yazık ki çoğumuz yapıcı bir eleştiriyi sahte bir övgüye tercih ediyoruz. Eleştirinin olmadığı yerde övgüler hiçbir değer taşımaz.
Velhasılıkelam, eleştirilere tahammül etmeyi ve hakaret etmeden eleştirmeyi öğrenmemiz gerek. Eleştirileri hoş görüp sindirebilmek, bir erdemdir.
Ne demiş Necip Fazıl:
Ey rakibim sen benim ifadem ve hızımsın
Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın.