Evden çıkıp bir yere gittiğimizde en geç saat 20.00'de evin kapısında içeri girip akşamları en büyük eğlencelerimizden biri olan televizyon başına geçiyoruz.

Yazıma başlarken geçtiğimiz haftalarda zaman zaman buraya aktardığım eleştirilerde asıl yazmak istediğim konuyu bugüne saklamıştım. Ve bu dönemde televizyon yayınlarının iyice ciddiyetten uzaklaştığı konusunu ısrarla vurgulamıştım.

Salgından kendimizi korumak için zorunlu olarak evde kalmak artık alıştığımız durumdur. Ama geçen haftaki yazımda bu konuda örnekler aktarmış, neler yaşadığımızı anlatmaya çalışmıştım.

Evden çıkıp bir yere gittiğimizde en geç saat 20.00’de evin kapısında içeri girip akşamları en büyük eğlencelerimizden biri olan televizyon başına geçiyoruz.

Koronavirüs salgını konusunda en vazgeçilmez önlemlerimizden olan, “evde kalma” konusunda elimizden gelen özeni gösteriyoruz. Hele biz 65 yaş üstülerin kısıtlamalara uyumu konusundaki özeni dillere destan. Buna alıştık. Pandemi döneminde iyice evde kalma kısıtlamasına mahkum edilen biz 65 yaş üstülerin tek eğlenceleri ve meşgaleleri olan televizyon yayınlarını durumu ile ilgili birçok şey yazmıştım. Bir süre önce yazımda, anlatacağım konuya biraz değinmiştim. Bugün malum konuya son noktayı koymak için önceki yazdıklarımdan kısa bir bölümü buraya taşımak gereğini hissettim. Bu konuda birçok şey yazmıştım. Geride sadece bir konu kalmıştı. Bugün yazacaklarımdan önce geçtiğimiz hafta yazdıklarımdan kısa bir bölümünü hatırlayalım;

“Televizyonlar, bu pandemi dönemindeki yayınlarında tam olarak sınıfta kaldılar.

“Pandemi döneminde nasıl olsa evdeyiz ve yapacak fazlaca bir şeyimiz yok, alternatifsiz televizyon izlemek zorundaydık. “Ne verirsek izleyecekler” anlayışına mahkumuz. Buna bir de; reklam yayın kuşaklarına uyma konusundaki özensizliklerini de eklersek, kesintisiz 35-40 dakika süren reklam yayınlarını izlemek zorunda bırakılıyoruz”.

“Bir zamanlar; dizilerde yaşatılan “reklam arası dizi izleme” uygulamasının çok daha kötüsüyle karşı karşıyayız.”

Bir başka dayanılmaz tutkunun peşinde koşunca, işte o zaman salgını unutuyor ve son zamanlarda iyice eziyet haline gelen, keyfimizi kaçıran televizyonda maç keyfini yaşamaya çalışıyoruz.

İşte o zaman eziyetin en ağır olanı başlıyor. Televizyonda maç yayınını doğru dürüst yapamayan, maç öncesi, arada ve özellikle maç sonunda saatlerce yayıncı kuruluş ekranında laf kalabalığı ile aldıkları aylık aidatın karşılığından uzak bir yayın anlayışıyla karşı karşıyayız.. Şişirilmiş yorumlar, maç özetleri yayını sırasında saçma sapan ve dayatma olan pozisyon analizleri iyice dayanılmaz oluyor.

Maç yayınlarındaki özensizlik, maçı seslendiren spikerlerin, kulağı tırmalayan kötü Türkçeleri, tam bir eziyet. Ayrıca; yayıncı kuruluş ile TFF arasında pandemi dönemindeki ödemelerde istenen indirimler nedeniyle yaşanan belirsizliklerin maç naklen yayınlarına yansımaya başladığı çok net belli oluyor.”

Bugün yazacaklarım geçtiğimiz hafta yazdıklarımdan pek de farklı değil. Değişen bir şey yok çünkü. Yayıncı kuruluş hala aynı kafada ve yayın politikasında hiçbir değişiklik yok. Lig sona erdi, naklen yayın yok. Böyle giderse pek de değiştirecek gibi görünmüyorlar.

Şikayet edenler o kadar çok ki!

Söyleyeyim; yeni dönemle birlikte yayıncı kuruluşla aylık ödemesi 149 lira olan anlaşmamın taahhüt süresi sona erdiğinde aboneliğimi gözden geçireceğim.

Pandemi ortamını fırsat bilip, programlara olması gereken özeni göstermemenize, ekranları zayıf kadrolara teslim ederek aklımızla alay edercesine bizi kandırmanıza izin vermeyeceğiz bilesiniz.

Unutmayın ki; bu dönem sona erecek, umursamazlığınızın karşılığı abonelerinize yansıdığında ektiğinizi biçeceksiniz!

BİR TUTAM TEBESSÜM

TEMEL’İN ÖĞRETTİKLERİ

Temel, dönem sonunda oğlunun getirdiği karneyi incelemektedir.

Karneye bakmış, gördüklerini şaşkınlıkla yorumlamaya başlamış;

Karnenin sol tarafındaki notlar; Türkçe zayıf, Matematik zayıf, Vatandaşlık zayıf, Fen bilgisi zayıf, Müzik zayıf...

Sağ taraftaki notlar ise; Arkadaşlarla Uyum pekiyi, Hal ve Gidişat pekiyi, Temizlik pekiyi, Diş Koruma pekiyi...

“Uyyy” demiş Temel; “Şu öğretmene bak! Benim öğrettiklerimin hepsi pekiyi, onun öğrettiklerinin hepsi zayıf!”