Bir konser için plansızca, şehirler arası yolculuğa çıkmak, düşüncelere dalmak için ideal bir durum.
“Haydi gidelim!”
Yola düşüren güdüm ise müzik eğitimi veren bir okulda gençlerin emeğine tanık olmak! Küçücük bir konser ilanının peşine düştüğümde, içeriğini bilmediğim bir müzik ziyafati daha da heyecanlandırıyor. Sahnede, yepyeni genç yüzler ile buluşuncaya kadar, çocukluğuma dair müzik anıları gözlerimin önünde uçuşuyor.
- “Hep yeşildir elbiselerim, ben bu rengi pek çok severim
- İlkbaharı cicim, çok sevdiğim için, hep yeşildir elbiselerim”
Yıl sonu gösterilerinde verilen görevim için sıra beklerken, heyecanım, gururum, sevincim, tatminim, bugünümde adlandıramadığım duygu karmaşası. Hürriyetimi ilan etme hali!
Bir çok büyük binayı içinde barındıran Edirne Hasan Rıza Güzel Sanatlar Lisesi’nin bahçesinde, gençlerimize sunulanları görmeye çalıştım. Çocuklar, konser salonunun merdivenlerinde öğretmenleri ile sohbet halindeydiler. Dik duruşları, özel hikayelerindeki olumlu-olumsuz olağanüstülüğü gözler önüne seriyordu. Hep söylerim: “Müzik ile buluşmak özel insanlara nasip oluyor!”
“Devlet Lisesi” olma özelliğini, her bir köşesinde hissederek ulaştığım koltuğumda, müzik başladığında, bir mucize gibi herşeyin şekil değiştirdiğine tanık olmak her seferinde mutluluk veriyor. Arkadaşlarını dinlemeye gelen gençlerin, ikili üçlü guruplar halindeki hareketliliğini, “genç dinamizmi” olarak nitelendirerek keyfime devam ettim. Piyanoya dokunan ellerden “Kara Toprak” kokusu yayılmaya başlaldı. Fazıl Say bestesini, özel tekniği ile icra etmeye çalışan bir yavrumuzun, sadece bir yıldır piyanoda çalışma imkanı olduğunu öğrenince, duygularım arasından en güzel olanı ön plana çıkardım: “Müziğin Şakuli Genişlemesi” olması gereken yerdeydi. Ruhumda!
Yurdun dört bir yanından gelen anne-babaları sanata, müziğe, spora ve çocuklarına güvendikleri için tek tek tebrik etmek, sarılmak istedim. Gerek kalmadı. Gençler, müziklerine sığdırdıkları ile bizlere sarılmıştı.
Bütün sahneyi dolduran bir topluluk ile icra edilen “Koro Müziği”nin “Armonize” hali, her bir hareketinde ne yaptığını bilen bir öğretmen yönetiminde kusursuz olarak icra edildi. Asırların yıkıcı fırtınalarına karşı, köklerinin sağlamlığı ve derinde olması sayesinde günümüze gelebilmiş Türk Müziği örneklerini, serpilip çabucak boy atmasını sağlamak üzere şakuli, şekli ve ufki yapılmış bir çalışmayı ayakta alkışladım.
Beklemediği bir ziyaretçinin, aniden kapısında belirmesi şaşkınlığını üzerinden atamayan bir tanışma sahnesinden başlayan arkadaşlığımız, bilinmeyen başka kapıları araladı. Öğretmenliğin, öğrencilerini sahiplenmek olduğunu hatırlattı: Onurlandırarak yardımlaşmanın, bilgilendirerek paylaşmanın, hayatın güzelliklerine tutunmanın, müzik ile beslenerek insanlığa dokunmanın ne denli önemli oluduğunun genç yüreklere aktarılmasını gördüm. Öğretmenliğin, öğrenmeye sınırsızca açık olması halini gözlemledim. Yaşadığı şehirde, dünü, bugüne bağlayan her bir tarihi detayın aktarıcılığını seve seve yapan büyük bir yüreği, ancak öğretmenlerin taşıyabileceğini bildim.
“Taş Odalar”ından yayılacak tarihe ışık, yöresel yemeği ve müzik öğrencilerindeki emek ile eşleşti.
Edirne hakikati derin!