Diyarbakır kırsalında Jandarmanın gerçekleştirdiği başarılı operasyonda yaşlı bir teyzenin 'koparmayın o kenevirleri onlarla beni hacca gönderecekler' sitemlerini halâ unutmadım.
“İnsanoğlu; koca koca okyanusları aşıp kara deliklerde sörf yaparken ve uzay boşluğuna çok yönlü metro hatları döşeyip gidiş dönüş seyahat biletlerini şimdiden keserken ardında bıraktığı kurbağalı derelerde boğulmaya başladı...” Çocuklarını, gençlerini ve hatta kendini unutan dünya, çağ atlamaya kendini öyle bir kaptırmış ki ‘bağımlılık terörünün’ üçer beşer atladığı levellerin farkında bile değil. Ta ki tuvaletlerde, partilerde, eğlence mekânlarında, aile içi şiddette karşımıza çıkan trajik karelerle karşılaşıncaya kadar! Bağımlılık yapıcı maddeler mecrasında dünya genelinde durum vahim bir yükselişe geçerken Türkiye mücadele çıtasını yükseltti. Geçmişte üç beş habere konu olan ve hepimizin ‘vah vah çok yazık’ dedikten hemen sonra unuttuğu ‘bağımlılık terörünü’ ve mağdurlarını son birkaç yılda daha fazla masaya yatırıp önlemler almaya başladık. Sahadan aldığım verileri sıklıkla yazdığım ‘Türkiye’nin son yıllardaki uyuşturucu ile mücadeledeki başarısı’ geniş çerçevede devam ediyor. Uyuşturucu transferinin, hammadde ekimi ve stoklamanın yoğun olduğu Doğu-Güneydoğu Anadolu illerimizde geçmişte durumun ne kadar vahim olduğunu kısaca anımsayalım mı? Terörü besleyen en önemli damarlardan biri olan uyuşturucu, Güneydoğu’da kabul gören bir meslek dalına dönüşmüştü! Uyuşturucu hammaddesini ekerek-işleyerek-satarak çocuklarını okutan, evlendiren, iş sahibi yapan vatandaşlar için ‘kenevirin’ pamuktan, arpadan, mısırdan ve bilumum tarım ürünlerinden hiçbir farkı yoktu!
Kenevir ekilen tarlalar evraklarda buğday olarak gösterilip devletten gübre, mazot, tohum desteği bile alındı daha ne diyeyim! Diyarbakır kırsalında Jandarmanın gerçekleştirdiği başarılı operasyonda yaşlı bir teyzenin ‘koparmayın o kenevirleri onlarla beni hacca gönderecekler’ sitemlerini halâ unutmadım. Kısaca uyuşturucu bölgenin geçim kaynağı olmuştu! Bunca hengâme içinde evladının madde bağımlısı olduğunu toplum baskısından gizlemek zorunda kalan ailelerin tedavi ve destek için gidecek ne yönü ne de bilgisi vardı... Ve daha nicelerini gördük, duyduk, kahrolduk, yazdık. Geçmişin bağımlılık yârenlerinin üzerine son yıllarda devletin şefkatle sürdüğü merhemlerle iyileşmeyi de gördük, görmeye devam ediyoruz, edeceğiz... Şimdilerde başarılı operasyonlar ile ele geçirilen tonlarca uyuşturucu maddeyi görünce aklıma ne geliyor biliyor musunuz? Geçmişte terör bulutuyla karartılan, mahrum ve kaderine mahkûm bırakılan Güneydoğu’da kim bilir ne kadar uyuşturucu yetişti, işlendi, geldi, geçti... Kim kime dumduma. Güneydoğu; terör, uyuşturucu, kirli oyunlar, ölümler, kaçışlar, gözyaşları eşliğinde kendi kendine kıyıyordu adeta! Yetiştirme demişken hemen bir parantez açmak istiyorum; şu an itibariyle bölgede kenevir ekimi neredeyse bitti. Operasyonlarda ele geçirilenler uluslararası transfer için bölgeyi kullananlar ve uzun zaman önce bölgeden çıkarılamayacağı anlaşılarak toprak altına zula yapılanlar. Jandarmanın ve emniyetin Güneydoğu’yu doğru okuması, güven vererek dokunması, yerinde kararlar alarak uygulaması sonucu Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadelesi başarılı yolları kat etti. Yeter mi?
Yetmez elbette. Artan nüfus, modern hayatın yoğunluğundan aile ilişkilerinin zayıflaması, toplumun çözülmesi ve benzeri sebeplerden dolayı kurumlarımıza önemli görevler düşüyor. Kurumlarımız gençleri bilgilendiren, motivasyon katan, mantık yeteneğini geliştirmelerine yardımcı olan çalışmaları rutinler halinde gerçekleştirmek zorunda...