"Aslında dostluk, yeryüzündeki ve gökyüzündeki her şeyin karşılıklı iyi niyet ve şefkat hisleriyle uzlaşmasından başka bir şey değildir; bilgelik hariç, ölümsüz tanrılar tarafından insanoğluna bundan daha iyi bir armağan bahşedilmiş midir, bilmem."
İnsanlar dostluğun kıymetini genelde yalnız kaldıklarında anlarlar, daha birçok şey gibi. Eksikliğini hissettiklerinden, eksildiklerinden korktuklarında dostluğu daha iyi tanımlarlar. Yazının başındaki Çiçero’nun sözleriydi. Roma filozoflarından kendisi.
Dostluk üzerine konuşanlardan birisi de Fethi Gemuhluoğlu rahmetlidir. Kendisi şiir gibi bir konuşmayla Çiçero’dan yüzyıllar sonra dostluğu birleştiren bir harç olarak görmüştür. Dertlerin dermanı olmanın ötesinde huzurun anahtarı ve hayatın bereketi olarak görmüştür. Kitap yazmayan birisi olarak söylediklerini kitaplaştırmak dostlarına düşmüş. Ne şanslı dostları varmış ve ne kadar da şanslıymış kendisi.
Dostluk üzerine düşünmemiz için Dünya Dostluk Gününün beklememize gerek yok. Öyle bir günün varlığından haberdar da değilim. Bir dostumuza kırılmamıza da gerek yok. Dostluğun değerini bilmek biraz şükür gibidir. Ondan bugün dostlar arasında bir sohbet olsun istedim.
Dostluk evvela hürriyet gerektirir. Bu yazıyı yazma hürriyetim ve siz değerli okurların okuması bunun parçasıdır. Halbuki yazılarımı okumak mecburi olsaydı orada bir dostluktan söz etmiş olamazdık. Yahut ben belirli zamanlar içinde yazmak zorunda olsaydım. İlk şart hürriyettir bu nedenle. Köle ve efendi arasında bir dostluk ancak sözde olur. Okurların esiri olmuş bir yazar da benzer şekilde dostluk kuramaz. Basınımızdaki sahicilik meselesine de böylece değinmiş olalım.
İkinci şart beklentisizlik. Biliyorum zor bir şeyden söz ediyorum ama beklentinin başladığı yerde ticaret neşet eder. Alacak verecek hanesi işlemeye başlar. Ne dediğinden, makamının neresi olduğundan bağımsız olarak sevdiğiniz kaç kişi var? İkbal günlerinizin ardından hatırınızı soracak kişilerin sayısını sadece hatırınızı sormak için arayan kişilerin varlığıyla ölçemezsiniz, aramasa bile gönül koymayacağınız kim var? Ortada kimse kalmıyor diye hayıflanmayın, belki yanlış yerlere bakıyorsunuzdur.
Üçüncü şart bana vefadır. Vefası olmayanın dostluğu olmaz. Vefa sadece kötü günlerde sahip çıkmak değil iyi günlerde ikaz vazifesini yerine getirmektir. Acı gerçekleri tatlılıkla söylemek ve incitmeden doğrultmaya çalışmaktır. Vefalı kişi ne dünyanızın ne de ahiretinizin mahvolmasına izin vermez.
Sosyal medyadaki dostlarımıza sordum sizce dostluğun diğer şartları nedir diye. Bir dostumuz, gece vakti uyandırabileceğimiz kişi dedi yani teklifsizlik, bir diğeri muhabbet, bir diğeri yanında rahat hissetmek. Dostun yüzü gülmeli. Suratı sirke satandan esnaf olur belki ama dost olur mu bilmem.
Dostluk üzerine bir düşünün derim. Hatta Behçet Necatigil’in şiirini de yanınıza alın.
“Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.”
Çiçero gibi ömrünüzün son demlerini beklemenize gerek yok. Konuşun, yazın veyahut sadece hatırlayın. Dostlukla…