Çok değil.
Daha birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genç Kadın Liderler programında şu açıklamayı yapmıştı: “İslam'ın ılımlısı, ılımsızı olmaz. İslam tektir. Kimse İslam'ı bir zaafın içine sokma gayreti içine girmesin.”
Bununla da kalmamış, bundan yaklaşık iki sene önce şu cesur açıklamayı yapan da Erdoğan olmuştu: “Bizim Şiilik diye bir dinimiz yok. Bizim Sünnilik diye de bir dinimiz de yok. Bunlar birer yoldur. Ama bizim bunların üzerinde tek dinimiz var. O da İslam'dır.”
Son günlerde bakıyorum da bazı “hocaların” saçma sapan açıklamaları yüzünden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a İslam’ı öğretecek kadar haddini aşan yorumlar etrafta dönüp duruyor. Cuma hutbesi arasında Twitter’a girip tweet atacak tiplerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a İslam’ı öğretecek konuma gelmesine ağlanır mı, gülünür mü bilinmez ama meselenin çok çok başka olduğu ortada.
İsmini anmak dahi istemediğim bazı “hocaların” toplumun fay hatlarıyla oynarcasına yapmış olduğu açıklamaları dikkate almak bile zaman kaybı. Onları marjinal bir halde bırakmak en doğrusu olacak ki bırakamıyoruz, çünkü arkasından koşan müritlerinin “en büyük mü’min benim” demediği kalıyor. Her ne kadar kendimi dindar biri olarak görmesem de İslam’da kibrin en büyük günahlardan olduğunu bilenlerdenim. Ayrıca İslam’da her şey bitti de kadın ve erkek ilişkileri, kayınvalide-damat temasları mı kaldı? Bizim malum “hocalarımızın” başka uğraşacağı konu mu yok?
HEDEF ERDOĞAN, AMAÇ 28 ŞUBAT’I HORTLATMAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta bu “hocalara” cevap verirken, “İslam güncellenebilir” diye bir cümle kullandı. Bu cümleden sonra ahlaksız bir kesim Erdoğan’ı “dinde reformcu” olarak ilan etti! Hatta Erdoğan’ı gönülden savunan kimselerin bile bu tuzağa düştüğünü üzülerek gözlemledim. Kötü niyete sahip olmayan herhangi bir kişi Erdoğan’ın ne demek istediğini çok rahat bir şekilde anlayabilir. “İslam güncellenebilir” cümlesinden “Erdoğan İslam’ı değiştirmek istiyor” gibi bir algı çıkaranların ve piyasaya bu malzemeyle girenlerin alıcısı da olmadı değil. Hatta öyle ki, birilerinin en büyük “dindarlığı” taslayıp Erdoğan’ın bu cümlesinden yola çıkarak son zamanlarda özellikle parlatılmak istenen bazı partileri işaret ettiğine bile şahit olduk. Bu kadarı fazla demeyin, Erdoğan’a hiç olmadık yerden yüklenenlerin asıl niyeti böyle zamanlarda ortaya çıkıyor işte.
Onu bunu geçtim, başörtüsüne mecliste karşı çıkan CHP’li Engin Altay “ayetler tartışılmaz” diye bir açıklamada bulundu. Her şey beklenirdi ama CHP’den böyle bir fetvanın geleceğini ben bile tahmin edemezdim. Asıl mesele ise kurguyu oynayanlarda değil, kurgunun ne olduğunda saklı. Son zamanlarda böyle “hocaların” açıklamaları kullanılarak 28 Şubat öncesine benzer bir prova deneniyor ve Erdoğan hedef alınıyor. Bununla birlikte “işte asıl İslam budur” denilerekten resmi ideolojinin sahipleri “irtica tehlikesi” noktasında ağız birliği yapıyor. Buna destek verenler ise “Atatürkçü” görünümlü FETÖ’cüler oluyor.
HEP SUSTUNUZ, ŞİMDİ KONUŞACAK MISINIZ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en haklı çıkışı ise Diyanet’e yönelikti. Sahi diyanet ne iş yapıyor? Dini yozlaştırıcı, “diyalog” dedikleri kepaze bir şeyle İslam’ın içini boşaltma amacı taşıyan FETÖ’yle ilgili Diyanet 15 Temmuz’dan tam bir sene sonra rapor açıklamıştı. Zamanlaması hepimizle dalga geçer gibi hazırlanan bu rapor da Google toplamalarından ibaretti. Oysa FETÖ’nün İslam’dan ne kadar uzak olduğu ve tamamen İslam’ın içini boşaltma anlayışı taşıdığı çok daha önceden belliydi. Bırakın 15 Temmuz’u, Diyanet bunu 17-25 Aralık darbesinden önce bile açıklayabilir, toplumu bu konuda bilgilendirebilirdi.
Şimdi mesele ise dönüp dolaşıp aynı yere geliyor… Son zamanlarda böyle tuhaf “hocalar” türedikçe türüyor ve garip açıklamalarda bulunuyorlar. Diyanet neden sessiz kalıyor ya da herhangi bir açıklama yapma gereği duymuyor? Bu olaydan sonra evet açıklama yapıldı ama cılız kaldı, daha gür sesle olmalı ve Erdoğan’ın demesinden sonra olmamalı. Aynı şekilde 28 Şubat zamanında da İlahiyatçılar gür sesle konuşamamıştı, FETÖ’yle ilgili de vaktinden çok daha önce konuşmamışlardı. E tamam da şimdi bu suskunluk neden? Artık bu suskunluğun bitmesi ve gerçekten işinin ehli olan gerçek hocaların konuşmasının vakti geldi. Çünkü bu zırvalıklara biri dur demeli artık!
Bir fotoğraf paylaştım, başıma gelmeyen kalmadı, soran sorana!
Son zamanlarda ne Twitter, ne de Facebook, en fazla Instagram’da vakit geçiriyorum. Hem gündemde olan tartışmalar canımı sıkıyor hem de Instagram’da toplumu daha iyi gözlemleme şansı buluyorum.
Instagram’da (@ekingunn) çok fotoğraf paylaşan biri değilim. Ara sıra story paylaştığım oluyor. Geçenlerde bir fotoğraf paylaştım, hem Instagram DM’sinden hem de telefonla ulaşan çok oldu. Konu, “ne kadar zayıfladığım ve nasıl zayıfladığımdı!”… Evet, tam tamına 19 kilo verdim. 110 kilo biri olarak 91 kiloya düştüm. Bunu yaparken de bir gün bile diyetisyene gitmedim, bir saat bile spor yapmadım. Sadece yediğim ürünleri baştan sona değiştirerek, öğünlerime sağlıklı takviyeler yaptım. Spora ise vücudumu sıkılaştırmak için yeni başladım.
Haliyle insanlar merak ediyor, kısa zamanda nasıl zayıfladığımı açıklayacağım. Tüm diyetisyenlere de meydan okuyorum, insan asıl kendisinin doktoru olmalı!
Bu haftanın favori Spotify şarkılarım
· Rengin – Aldatıldık
· Edis – Roman
· Cihan Mürtezaoğlu – Saf Kuşlar
· Vera – İnan Bana
· Kaç Canım Kalmış – Söz, Kaçmıycam