Halk arasında "demokrasinin kılıcı" şeklinde söylenişi çok yaygın olsa da aslında bu tanımlama zamanın İtalya'sındaki Syracuse Kralı Dyonisos'un yardımcısı Demokles ile oynadıkları bir taht oyununa dayanıyor.
Halk arasında “demokrasinin kılıcı” şeklinde söylenişi çok yaygın olsa da aslında bu tanımlama zamanın İtalya’sındaki Syracuse Kralı Dyonisos’un yardımcısı Demokles ile oynadıkları bir taht oyununa dayanıyor.
Kralın işinin “ne kolay” olduğunu iddia eden Demokles’in 23 Nisan Şenliklerinde bizim çocuklarımızın da yaptığı gibi “mahsusçuktan” bir günlüğüne Kralın Tahtına oturduğunda gördüğü, tahtın üzerinde sallanan ve incecik bir saç teline bağlı, kafasını uçurması an meselesi olan kılıç için söylenegelmiştir.
Hafta içinde özellikle sosyal medyada yuvalanan bir odak tarafından köpürtülen; Emparatorê’ Terim’in Galatasaray’ın başına geçeceğine (kötü gidişe son vereceği ve Şampiyonluğun ancak bu sayede garanti edilebileceğine) dair dedikodular, Başkan Dursun ÖZBEK tarafından yalanlanmasına rağmen ortalık durulmadı. Asıl ilginç olan ise; Lisecilerin (Lycêe de Galatasaray) Igor TUDOR’dan yana taraf olmalarına karşın Avam’ın Fatih Hoca’dan yana tavır almalarıydı.
14 hafta sonunda 29 Puanla ikinci sırada bulunmak ve Şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olmak normal şartlar altında başarı olarak adlandırılabilecekken Başakşehir ve Beşiktaş maçlarında alınan skorlar ve oynanan kısır futbol camiayı fokurdatmaya yetti de arttı bile. Daha Milli Takım hocalığı zamanından beri adı hep Galatasaray ile anılan ve bundan rahatsız olduğunu açıklamadığı için spekülasyonların ardı arkası kesilmeyen Fatih TERİM, üç defa gittiği takımın başına Süleyman DEMİREL’i andırırcasına dördüncü kez gelmeyi arzu ediyor anlaşıldığı kadarıyla. (yediye kadar yolu var, Süleyman Bey altı kez gitmiş, yedinci kez geri gelmişti)
Geriye kalan 20 haftalık lig maratonunu ve Ziraat Türkiye Kupası’nda ilerleyen turlarda zorlaşacak rakipleri düşündüğümüzde ise; Sarı Kırmızılı takımın yaşayacağı en ufak bir tökezlemede, “tahtın üstünde sallanan kılıç misali Igor TUDOR’un üstünde olan Fatih TERİM gölgesi, baş edilmesi zor bir stres kaynağı olarak işleri daha da güçleştirecektir.
Türkiye Futbol Direktörlüğü’nü bırakma/bıraktırılma sürecinin yıpratıcılığı ve Alaçatı’da yaşanan nahoş hadise dolayısıyla zedelenen imajının onarımı ve geçmişin çar-çabuk unutulması için Fatih Hoca’nın acilen başarıya ihtiyacı var. Galatasaray’ın elindeki kadro ve camiadaki beklentinin yüksekliği Fatih Hoca’yı bu “challange”a mecbur kılıyor. Yurt dışından (Arap Yarımadası ve İran) gelen tekliflere rağmen 64 yaşından sonra bir de gurbet ellerde ekmek parası kazanmak uğruna Türkiye’deki düzenini bozmak istememesi gayet anlaşılabilir.
Şu anda Ligimizde faal olarak teknik direktörlük yapan yerli-yabancı bütün “Hoca”ları (belki Şenol Hoca istisna) “suya götürüp, su içmeden geri getirecek” kabiliyet ve kapasiteye sahip olması bir yana; alt yaş gurupları ve gelecek vadeden gençler hakkındaki engin networkü bile tek başına tercih sebebi olabilecekken, Fatih Hoca’nın boşta olması zaten “kaynak israfı”dır.
Yıldırım DEMİRÖREN Başkan, Emparatorê’nin sözleşmesinde yazılı olan fesih bedeli maddesinin gereğini kamuoyu baskısından dolayı yapmadığı için Hocamız üç-beş kuruş (!) yüzünden (yaklaşık 12 Milyon Türk Lirası) mahkeme kapılarına düşmeyecek ve Igor TUDOR/ Galatasaray camiası da bu kadar gerim-gerim gerilmeyecekti.
Sarı Kırmızılı camia şimdi ilginç bir ikilem içerisinde; bir tarafta Igor TUDORcular, diğer yanda Emparatorêciler. Bakalım kim geride kalacak, kim öne çıkacak? Çok uzak olmayan bir gelecekte hep birlikte öğreneceğiz nasılsa.
İyi bir hafta sonu diliyorum.