Eskiden annelerimiz, aman yavrum kedi bakalım buralarda fare bırakmaz derlerdi.

Sabah her zamankinden daha erken uyanıyorum. 05.30 civarı.

Sessizlik hakim, hayat yeni uyanıyor.

Gökyüzü açık mavi, deniz masmavi ve ipek çarşaf gibi.

Öylesine masum ki her şey.

Terasa çıkıyorum, sonra bahçeye iniyorum, çiçeklere bakacağım.

Yan bahçede bir fare rahat rahat dolaşıyor.

İnsan sesi var, kapı açıldı biri var, hareket halinde, kaçayım falan umurunda değil.

Sanırsın pikniğe gelmiş.

Hayatımda bu kadar şişman bir fare görmedim, o kadar şişman ki kuyruğundan tanımasam fare olduğunu anlamayacağım.

Hemen bir kedi geliyor yan taraftan.

Önce ağacın arkasından bakıyor, görüyor fareyi ağacın etrafında dolaşıyor.

Vücut iskeleti yükseliyor, hah diyorum şimdi saldıracak ve yakalayacak.

Aaaaaaa.

Şaşkınım.

Kedi fareden korkuyor, vücudu aldığı pozisyon ile kalıyor ve farenin yanına bile yaklaşmıyor.

Kedi fareye baka baka uzaklaşıyor.

Sonra içimden korkacak hali yok diyorum, belli ki git şimdi bunu yakala, parçala uğraş falan.

Fare rahat rahat keyfini sürüyor ve bahçe sınırından çıkıp gidiyor.

Ve sanki yürüyüşe çıkmış gibi merdivenlerden inip gidiyor.

Vay arkadaş diyorum.

Kediler de çok değişti.

Eskiden annelerimiz, aman yavrum kedi bakalım buralarda fare bırakmaz derlerdi.

Şimdi kediler de çok avantacı.

Geliyor mutfak kapısına seni rahatsız ediyor yemeğini veriyorsun yiyor, buluyor bir gölge yer, yat aşağı.

Doymak da bilmiyorlar.

Verdikçe yiyorlar.

Yahu fare önüne gelmiş, yakala şunu sana 3 öğün yemek çıkar, olmaz ama neden yorulacaksın ki.

Bir daha kapıma gel kovacağım seni, sana zırnık yok diyorum.

Seni uyanık seni.

Tıpkı rahat rahat para kazanan, hiç yorulmadan avantacı influencer’lar gibi.

Aşağıya link bırakıyorum canlarım, çek yukarı çek yukarı.

Hiçbir iş yapmıyorlar, sıfır efor, geziyorlar, yiyorlar içiyorlar, mekanlar bedava, ürünler bedava ve post başına eşek yükü para kazanıyorlar.

Bu kadar bedava hayat olur mu?

Olmaz.

Onlar bedava hayat yaşarken, bedavadan bu kadar para kazanırken, hiç vergi ödemeden, biz enayiler çek yukarı çek yukarı para harcayacağız.

Bunlara para kazandıracağız.

Geçen hafta bunlardan biri haftalık gelirinin 150 bin TL olduğunu yazmış.

Bir ürün paylaşıyor, linkini bırakıyor, linki açıyorsun, direkt o ürünün önüne çıkması lazım değil mi?

Hayır.

Yüzlerce ürün karşına çıkıyor, tıklattığı ürünü ara ki bulasın.

Neden öyle yapıyorlar, arada önüne çıkanların cazibesine kapıl ve para harca.

İlla cebinden para alacaklar.

Ben yukarı hiçbir şey çekmiyorum ve zaten zırnık almıyorum.

Bunları gören kız ya da erkek çocuklarına, bak yavrum alın teri para nasıl kazanılır diye anlat dur bakalım.

Okumak, eğitim, kariyer çok önemli diye anlat dur bakalım.

Ekonomik durum bu hale gelince.

Bu bedava hayat, para kazanmak için endişe duyan, geleceğin diğer gençlerinin kaderiyle de oynuyor.

Sokakta bir bakın, insanların, gençlerin yüzünden düşen bin parça.

İnsanları umudunu ümidini yok eden, içini çürüten bir hava akımı var.

Çakallar hava akımının dışında, para para diye tutturmuş gidiyor.

Hayatları kıyak.

Arsız arsız anlıyorlar, gülüyorlar.

20 bin TL ayakkabıyı rahat alıyorlar ve giyiyorlar.

Ya diğerleri.

Para kazanmak için takla atıp dursunlar, geleceklerine ümitle bakamasınlar

Yeni bir cisim hızla dünyaya yaklaşıyormuş, keşke insan seçse diyorum.

Bari bir işe yarasa.

Kaç kişiye, kalbimden merhametinden aman kaçın diyebileceğim.

Yani kaç kişi kaldı.

Hiç bilmiyorum.

Funda'nın aklındakiler…

... Genç kadın hastanede yüzü kötü yanmış, sargı içinde, sadece gözleri ve ağzı açık, feci durumda haliyle ana haber bültenine röportaj vermiş.

Bu genç kadın nişanlı, nişanlısı sözleşmeli personel asker.

Kadın bu süreçte bakıyor bu adamla olmayacak.

Öyle ya nişanlılık süreci, evlilik öncesi birbirini tanımak için olan zaman süreci değil midir?

Olur mu, olmaz mı süreci.

Kadın olamayacağını anlamış ve nişanlısına ayrılmak istediğini söylemiş.

Adam, barışmak için başlamış baskı yapmaya.

Ve adama uzaklaştırma almış, zaten asker olduğundan başka şehirde görev yaptığı için kadın biraz daha rahatmış.

İşten eve geliyor.

Kapı çalıyor, kim o diyor, ses yok, kim o diyor bu defa "su sayacına bakmaya geldik" diyor.

Kadın kapıyı açıyor.

Açar açmaz, eski nişanlı adam çantasından bir pet şişe çıkarıyor içinde sarı kimyasal var, kadının suratına atıyor.

Genç kadın hastanelik.

Bir kadının olmazını kabul etmeyen cani adam yakalanıyor.

Bir türlü ayrılmayı bilmeyen bu adam, genç kadını mahvediyor ve gidiyor.

İfade veriyor.

Bana "senin erkekliğine tüküreyim" dedi. "Gururumu incitti, söz ile ifade edemediğimi böyle ifade ettim" diyor.

Ve dahası.

Kadına hakaretten suç duyurusunda bulunuyor.

Kadının yüzü bir daha eski haline asla gelemez.

Utanmaz cani, "6 ay yatarım çıkarım" diyor.

Bakalım ne kadar ceza alacak merak ediyorum.

Bu adamlar adalet ile dalga geçiyor, izin vermeyin lütfen.

Adaletin kestiği parmak daha beter acıyor.

Funda'nın aklındakiler…

... Tüm sosyal medya yıkıldı.

Kadın televizyonda canlı yayında cin çıkarma seansı yapıyor.

Ekrana çıkmış, ne dediği belli olmayan sözcükleri ile avaz avaz bağırıyor ve "Donattttt" diye bağırıyor.

Ne kadar antipatik anlatamam.

Cinci Kadın ful makyaj, kaşlar keman yayı, dudaklar falan sağlam.

Kendisi ile tüm sosyal medya kafa buluyor.

Bu seans olacak, kabul edilecek şey değil.

Aşağılıyorlar, dalga geçiyorlar, benim gibi yadırgıyorlar.

Kadın pişkin.

Geçiyor kamera karşısına, arsızca özgüven içinde, instagram sayfasında açıklama yapıyor.

"Çok memnunum, adımı herkes duydu, reklamın iyisi kötüsü olmaz, benden söz edenlere teşekkür ederim" diyor.

Arsızlık ve pişkinlik sınırını "DONATTTT" diye aşmış ve geçmiş.

Donatt canım donattt.