15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili davalar İstanbul başta olmak üzere pek çok ilde devam ediyor.
“Darbe duruşmalarını kimler takip ediyor?” sorusuna “Avukatlar, gaziler, şehit yakınları, gazeteciler, AK Parti teşkilatları ile bazı dernek-vakıf temsilcileri…” şeklinde cevap vermek mümkün.
Peki, “15 Temmuz darbe duruşmalarını başka kimler izlemeli?” diye bir soru için sizin cevabınız ne olur?
Önceki gün Hukukçular Derneği Genel Başkanı ve İdeal Hukuk Dergisi Sahibi Avukat Cavit Tatlı ile sohbetimizden sonra bu soruya verdiğim cevabı genişletme konusunda emin oldum. “Emin oldum” diyorum, çünkü daha önce “FETÖ'nün Kumpası Bylock Zokası” kitabının yazarı Avukat Ali Aktaş’ın anlattığı ilginç Bylock yazışma örneklerini dinlerken de benzer bir kanaate varmıştım.
Cavit Tatlı, sohbetimizde “Abi, ilahiyat ve sosyoloji eğitimi almış birisi olarak, Silivri’deki duruşmalarını senin de kesinlikle takip etmen gerekir. Oradan çıkaracağın çok ders ve yapacağın çok analiz var.” dedi. Onun bu sözleri, zihnimde çoktandır dolaşan kanaati netleştirmiş oldu.
Evet, Silivri dâhil, tüm darbe duruşmalarını bence siyaset bilimcileri, sosyologlar, psikologlar, psikiyatrlar, ilahiyatçılar, pedagoglar, ekonomistler gibi sosyal bilimciler izlemeli. Darbe, terör, örgüt gibi konularda çalışan akademisyenler darbe duruşmalarını kaçırmamalı. Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bünyelerindeki sosyal bilim meslek elemanlarını (sosyologlar, psikologlar, sosyal çalışmacılar, eğitimciler) ve ilahiyatçıları darbe duruşmalarını izlemeleri ve raporlar hazırlamaları için görevlendirmeli, ihtiyaç varsa bu çalışmalar için yeni ekipler oluşturulmalı. Diyanet İşleri Başkanlığı da özel bir ekiple darbe duruşmalarını takip etmelidir. Marmara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakülteleri de, bilim insanlarından oluşturacağı bir komisyonla, duruşmaları yakından izleyebilir.
Çünkü darbeler ve terör olaylarının arkasında önemli sosyolojik, psikolojik, teolojik motivasyonlar yer almaktadır. Zaten FETÖ denilince akla ilk gelen biri olan “Haşhaşi” ifadesi, hiç değilse beş-altı ilmi disiplini alakadar eden bir sapmayı tanımlamaktadır. Dolayısıyla, darbecilerin duruşmalardaki sözleri, sesleri, vücut dilleri, birbirleriyle ve savcı-hâkimlerle olan diyalogları, savunmadaki yöntemleri, salonlara geliş-gidiş biçimleri karşı karşıya kaldığımız darbe ve örgüt sorununun derinliği, sosyolojisi, teolojisi, psikolojisi, evreleri ve bundan sonrası hakkında ciddi bulgular sağlayacaktır.
Sağlam analizlere, derin çözümlemelere, stratejik planlara her zaman ihtiyacımız var. Çünkü ne darbeler biter, ne ihanetler son bulur dünyada. Şekil, ekip, tarz değiştirse de şeytan aramızda dolaşıp duracak hep.