Yıllar önceydi. Bursa'ya gitmiştim.
Yıllar önceydi. Bursa’ya gitmiştim. Bursa girişten itibaren “Bursa Kent Meydanı”nın açıldığını duyuran ilanları görünce “Kaldırılan garajların yerine kocaman bir meydan düzenlemesi yapılmış olmalı.” diye düşündüm. Eskiden garajlar (otogar) olarak kullanılan yeri biliyordum, çok dağınık bir yapılanmaydı ve Bursa’ya yakışmıyordu. Onun için yeni meydan düzenlemesini merak ettim. Aracımın direksiyonunu, o yöne çevirdim. Eski garajların bulunduğu bölgeyi defalarca turlamama rağmen meydanı bir türlü bulamıyordum. Baktım olmayacak, Bursa’daki bir dostumu telefonla aradım. “Eski garajların yerine meydan düzenlemesi yapılmış. Meydanı görmek istiyorum ama bulamıyorum.” dedim. Arkadaşım, nerede olduğumu sordu. Konumumu söyledim. Telefonla beni yönlendirdi. Bir süre gitmiştim ki, “İşte şu anda olduğun yer meydan.” dedi. Dediği yerde meydan yoktu. “Burada meydan yok!” dedim. “Kafanı kaldır.” diye cevap verdi. Kafamı kaldırdım, baktım. Yeni yapılmış bir binanın yanındaydım. Kaç kat olduğunu saymadım. Üzerinde “Kent Meydanı” yazıyordu. Adı “Kent Meydanı” olan kocaman bir AVM! Şaşırdım. Komik desem komik değil, zekice hiç değil.
2008 veya 2009 yılında yaşadığım bu şaşkınlığımı, 2013 yılında İz Yayıncılık’tan çıkan İnsan Mevsimi kitabımda yazmıştım. Şimdi, yeni yaşadığım benzer bir durumu anlatayım.
Biliyorsunuz, Küçükçekmece Sefaköy’de E5’in kenarında, eski belediye binasının orada bir boşluk var. Belediye binası yıkılınca, mevcut meydan daha da genişledi. Bundan birkaç ay önceydi. Arkadaşlar “Sefaköy meydanı yeniden düzenleniyormuş.” dediler. Haberi duyunca sevindim. Yoldan aracımla geçerken baktım. Gerçekten de inşaat başlamıştı. Ancak inşaat tabelasına dikkatlice bakınca işin gerçeğini anladım. Sefaköy meydanı da, Bursa meydanı gibi, çok katlı beton bir meydan olacakmış.
Adı “meydan” olan bina yapmak… Bu zekâya şaşırdım ama sevmedim. Hiç olmasa meydan demeseydiniz.
Önceki gün Cumhurbaşkanımız Erdoğan "Günümüz şehirleri insana huzur vermiyor. Beton beton beton… Orada ruh yok, huzur yok.” şeklinde konuşunca, benim de aklıma, önce Bursa meydanı sonra Sefaköy meydanı geldi. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın cümlesine bir ilave yapayım. Sadece şehirlerimiz değil, köylerimiz ve yaylalarımız da betonlaşıyor. Anadolu’yu gezerken her dağ başında, her yaylada, her köyde “şehir kaçkını” çok katlı beton apartmanlar görüyorum. Betonlaşma sadece devlet-hükümet kaynaklı bir virüs değil, sanki her birimizin içinde bir gün bir yere beton dikme arzusu var.
Doğrusu, TOKİ’den son dönemde ümitlenmeye başlamıştım. Ancak, beton binaya “meydan” adını verince, ümitlerim kırıldı. İnşallah, benimki yanlış varsayımdır, belki TOKİ ve benzeri kuruluşlar, şehirlerimiz için daha insanî projeler geliştiriyordur.
Bunca yanlış şehirleşme geçmişimize rağmen, son dönemde, Cumhurbaşkanımızın dikey yapılaşma ve betonlaşma ile ilgili çıkışlarını önemsiyorum. İnşallah, geçmişi telafi edecek yeni bir dönem başlar. İyi şehirleşme için kültürel, tarihi ve bilimsel birikimimiz var. Siyasetin bu birikimi, o birikimin ahlakını, belirleyici bir politikaya dönüştürmesi gerekiyor.