"Şu persperktifte, şu düzlemde ve şu coğrafyada ülkemizi güçlü kılan ve karar alıcı noktasında bir konuma ulaştıran ise bu sefer bizim reisimiz (Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan) sayesinde. Onu da vurgulamak lazım. 2002 yılından itibaren bu ülkeye kattıkları gelecek nesillerin altın harflerle anacakları şeyler olacak."
Bir çok şeyin içinin boşaltıldığı bir süreç yaşıyor dünyamız. Buna bakışınız nedir?
Popüler kültürün çıkardığı albümler bir iki dinlemelik, geliyor ve gidiyor. Ama uzun soluklu ve anlam bütünlüğü olan eski parçalar, bugünlere kadar ulaşıyor. Örnek aldığım ve çok sevdiğim Barış Manço mesela. Çağdaş bir Türk ozanı, halk ozanı olarak görüyorum kendisini. Gerçekten sözleri hep hikmetli. Hep deyimler var, Anadolu kokuyor bütün parçaları. Popüler kültür, potasında her şeyi eritiyor. İçerisinde anlam barındıran, içine ruh katılan her şey zaten kalıcı oluyor. Hatta pop kültüründe bile var böyle isimler. Mesela Kerim Tekin. Genç yaşında bir motor kazasında hayatını kaybetti ama ‘Haykırsam Dünyaya’ şarkısı hala söyleniyor. Unutulmadı. Niye? Çünkü içinde bir anlam vardı. Yabancı albümlerde de kalıcı eserler görebilirsiniz. 70-80-90’lı yıllarda özveriyle yapılan işler hala dinleniyor.
Çocuklarınız da seviyor mu ezgilerinizi?
Bana en çok onların katkısı var zaten. Benden çok heyecanlanıyorlar dinlerken. Benden daha iyi söylüyorlar. Albümlerim, onlara bıraktığım en büyük miras. Hakkı, hakikati anlamlı sözlerle vermeye çalışıyorum. Çocuklar bu tür müziklerle kendilerini akli olarak öteye taşıyacak donanıma sahip oluyor. Popüler kültürdeki anlam içermeyen sözlerin çocuklarımıza katacağı bir şey yok. ‘Üsküdar’a Gider İken’ şarkısı beni ninemle birleştiriyor, ortak noktada bir araya getiriyor. Gelecek nesille bizi birleştirecek müziklerin de tohumu bugün atılmalı diye düşünüyorum.
‘AVRASYA TÜNELİ’NDEN HAMİDİYE MARŞIYLA GEÇTİM…’
Albüm satışları nasıl?
Eskisi gibi albüm satışı diye bir şey yok. Herkes internetten indiriyor. Albüm çıkarmanın ticari bir getirisi yok. Eskiden albümler milyonlar satardı hatırlarsınız. Artık öyle bir şey yok. Zaten benim de ticari bir kaygım yok. Bu milletin değerlerini geleceğe taşıma derdindeyim. TRT’de Şubat ayında Abdülhamid Han dizisi yayına başlayacak. Yapımcıları benden Hamidiye marşını tekrar yorumlamamı istediler. Hemen stüdyoya girdik. Marşın özüne uygun olarak, hafif senfoni de kullanarak parçayı yaptık. Bu benim için çok büyük şereftir. Hatta geçenlerde Avrasya Tüneli’nden geçerken son ses Hamidiye marşını çalarak geçtim. Gurur duydum. Abdülhamid Han’ın rüyasıydı çünkü o tünel. İnanılmaz duygulandım. Bu mutluluklar bana yeter. Arkadaşlar da marşı dinledikten sonra “Abdülhamid’i anlatmamıza gerek kalmadı. Sen anlatmışsın” dediler. “Ezmedin ezdirmedin kimseyi. Vermedin verdirmedin bir karış yeri. Halkın hizmetinde hakkın bir eri. Serdarı hakan Abdülhamid Han, Reis-i Cihan Abdülhamid Han” diye devam ediyor sözleri. Albümde de toplamda 4 marş var, gerisi ezgi.
“GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE VARSA O DA BİZİM REİSİMİZ SAYESİNDE”
Cennet mekan Sultan Abdülhamid Han, aynı zamanda bizim gönlümüzün “Reis-i Cihan”ıydı. O dönemde Osmanlı’yı ayakta, diri tutan ve bir karış toprağımızı vermeyen, dik duran bir padişahtı. “Reis-i Cihan” ismine onun yakışacağını düşündük. Bu konuda fikri veren ise İbrahim Eren dostumdu. Geniş anlamda cihan önderi olarak Abdülhamid Han’ı gördük ve bildik. Ama şu persperktifte, şu düzlemde ve şu coğrafyada ülkemizi güçlü kılan ve karar alıcı noktasında bir konuma ulaştıran ise bu sefer bizim reisimiz (Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan) sayesinde. Onu da vurgulamak lazım. 2002 yılından itibaren bu ülkeye kattıkları gelecek nesillerin altın harflerle anacakları şeyler olacak. Meyve veren ağaç taşlanır misali Sn Cumhurbaşkanımız yine eleştiri alacak elbette. İnsanı %100 memnun etmek mümkün mü? Ama haksızlık ettikleri onca şey var ki. Ne der çoğu konuşmasında gözleri var göremezler kulakları var işitmezler. İşte anlamadıkları en önemli şey onun merhameti kıtalar aşar. Dilim dönmez anlatmaya. Hayatımda tanık olduğum en müşfik insan, en merhametli, en ahde vefalı insandır. Yaradılanı sever, Yaradan’dan ötürü, bu sözü boşu boşuna söylemiyor. İnandığını yaşayan, yaşatan değerler silsilesi o ve hayatı. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol şiarıyla sürdürülen bir hayat. Yine musikiye dönecek olursak sözleriyle ona en çok yakışan dinlenesi parça! Dombra. En çok yakışan... Uğur Işılak üstadın güzel sesi ve yorumuyla. Rahmetli Erol Olçok ağabeyin bize kazandırdığını da unutmadan. Allah gani gani rahmet etsin.
Size göre bu coğrafyada çığır açmış olan isimler kimler?
Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Tanburi Cemil Bey, Neşet Ertaş, Aşık Veysel, Bekir Sıtkı Sezgin, Ahmet Özhan. Bunlar gerçekten yakın tarihimizde çığır açan müzisyenlerdir bana göre. Kendime örnek aldığım müzisyenler var, ama son 10-15 senede marş konusunda pek çalışma yok. Yeni isimler katılmadı.
Kendi tarzınız dışında farklı kategorilerden beğendiğiniz isimler kimler?
Hoşuma giden her müziği dinlerim. Daha çok enstrümental müzikler dinlerim, Enigma, Loreena McKennitt, Phil Collins, Barış Manço, Erkin Koray, Cem Karaca, Candan Erçetin dinlerim. 90’lı yılların tüm sound’ları hoşuma gider. Eskiciyim.. 2000’lerden sonrasını pek dinleyemiyorum. Şu anda yapılanlar çok çabuk tüketiliyor. Bir sene sonraya kalmıyor. Eskileri ise hala dinleyebiliyorsun. Ben kıyıda köşede kalmış müzikleri çok seviyorum. Mesela Ahmed Ahmedov diye bir adam vardır, pek gündeme gelmez. Rusya’nın en ince, en altın sesli adamıdır. Yaptığı parçaları çok severim, önemserim.
Müziğinizi dünyaya taşımayı düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Coğrafyamız çok geçişken. Kıtalar arası bir bağlantı noktasındayız. Müziğimiz evrensel olmalı diye düşünüyorum. Uluslararası ilişkilerin 100 senelik mazisi var. Bundan sonraki yüz yıla göç konusu damga vuracaktır. Bu nedenle kültürler arası geçişler de çok fazla olacak. Müziğimiz de geçişken olmalı.
"AYNI TANDANSA SAHİPSİNİZ"
2005 yılında başbakanımızın ofisinde müşavir olarak işe başladım. Beyefendi ‘aynı tandansa sahipsiniz’ diyerek ofiste beraber çalışacağımız arkadaşımı kendisi bizzat tanıştırmıştı. Mert Tepekıran kardeşimle hiç unutmam bir Ramazan, diğer ofis çalışanı arkadaşlarıda alarak Dolmabahçe’nin sahiline çıktık, saatlerce sadece bizim bildiğimiz ortak ezgileri söylemeye başladık. O kadar ortak ezgilerimiz vardı ki bir o söylüyor, bir ben. Diğer arkadaşlar bildiklerine eşlik ediyorlar ama çoğunlukla bilmedikleri ezgiler benim ve Mert’in dilinde Dolmabahçe semalarına yükseliyordu. Söylediklerimiz hep bizim kuşağın 90’larda radyolardan dinlediği ezgilerdi. Uğur Işılak ve Abdullah Işılak, o zamanlar bize gurbetçi diyarı Almanya’dan seslenirlerdi. Eşref Ziya Terzi, Ömer Karaoğlu, Adil Avaz, Arif Nazım, Diriliş Muştuları, Grup Yeniçağ, Grup Haykırış, Abdülbaki Kömür, Taner Yüncüoğlu. Özellikle sesini ve yorumunu sevdiğim ve gençliğe örnek olarak hala çok güzel çalışmalar yapan değerli büyüğüm Aykut Kuşkaya ağabey.
ALBÜMDEN DİKKAT ÇEKENLER
Kehkeşan albümü 10 parçadan oluşuyor. Yusuf İslam, Cem Karaca, Yusuf Nalkesen, Arif Nihat Asya gibi önemli sanatçı, söz yazarı ve bestecinin eserlerinin yer aldığı albümün aranjörlüğünü ve müzik yönetmenliğini Sinan Kayabaşı yaptı. Mustafa Kamacı’nın kendine has tarzıyla yorumladığı eserlerden en dikkat çekenleri şunlar: Dua (Biz Kısık Sesleriz), A Is For Allah, Ehi Ente Hurrun (Kardeşim Sen Özgürsün), Kaside-i Bürde (Mevlaya Salli ve Sellim), Al Habib (Zamanın Yolcusuyuz). Albümde 4 tane marş var, gerisi ezgiler. Arapça, İngilizce ve Türkçe parçalar var.