Türkiye son birkaç yılda bilhassa yurt içinde PKK ile mücadelede çok mesafe kat etti. Bunda çeşitli etkenlerin rolü var.
En önemli unsur PKK ile etkin mücadele etmesi gereken kolluk güçlerinden PKK’ya sempati ile bakan FETÖ’cülerin temizlenmiş olması.
Bu mücadelenin başarısında İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun getirdiği dinamizm ve motivasyonun, çalışma arkadaşlarının gayretlerinin ve Milli İstihbarat Teşkilatımızın, Başkanı Hakan Fidan’ın ve ekibinin terör konusunda çok etkin çalışmalar yürütmelerinin de rolü büyük.
Silahlı Kuvvetlerimizin başarılı operasyonları yanında tabii ki yerli üretim İHA ve SİHA’larımızın PKK’ya vurulan darbelerde rolleri büyük.
Her gün PKK’ya bir darbe vuruluyor. Daha yeni Bulgaristan’ın Filibe kentinde PKK’lıları Türkiye’den Avrupa’ya kaçıran örgüt üyesi “Haki Sedat” kod adlı terörist Hakkı Güven yakalandı ve paketlenerek Türkiye’ye getirildi hapsi boyladı… Aynı gün PKK’nın İsveç sorumlusu gizlice Türkiye’ye girdikten sonra yakalandı ve o da tutuklandı.
Yurt içinde ve dışında başarılarımız ardı ardına geliyor. Lazkiye’de yakalanan bombacı elebaşı, Sincar’da öldürülen ünlü PKK’lı hepsi birer başarı hikâyesi…
Ama PKK ile mücadelenin bir de cezaevi boyutu var. İşte burada çok dikkatli olmak lazım… Bu PKK’lıları bir arada cezaevlerine doldurunca ister istemez aralarında bağlar kuruluyor ve dışardaki örgütlenmelerini hapishanelerde de sürdürüyorlar. Son yıllarda yetkililerimiz bunun farkındalar ve tedbirlerini alıp bu kümeleşmeleri önlüyorlar. Ama yine de bazı cezaevlerinin bölümlerinin hala PKK “mini-akademileri” haline geldiği ve buralarda mini-Kandiller oluşturulmaya çalışıldığı söyleniyor. İşte bu gelecek için çok sakıncalı bir durumu ortaya çıkarma riski var. Buna uyanık olmamız lazım. Bu FETÖ militanları için de geçerli…
Bu arada af söylentilerinin cezaevlerindeki PKK’lıların ve FETÖ’cülerin iştahlarını kabarttığı da söyleniyor…