Şifre veya enigma değil hemen başka şeyler aramayın altında.
Şöyle izah edeyim kısaca; Cengiz ÜNDER, Cedi OSMAN, Çağlar SÖYÜNCÜ ilk üç harfte ifade edilenler, parantez içerisindeki C de Cenk TOSUN’un C’si. (O şimdilik parantez içerisinde bir C çünkü uyum sürecini atlatıp beklenen patlamayı yapamadı henüz.)
Ülkemizi yurt dışında (Avrupa ve Amerika’da) başarıyla temsil eden pırıl pırıl 3-4 Türk genciyle hepimiz gurur duymaktayız.
Cengiz ÜNDER ve Çağlar SÖYÜNCÜ, Altınordu Futbolcu Fabrikası’nın “altın hasat” ürünlerinden. Çağlar iki sezon önce Almanya’nın yolunu tuttu ve Freiburg’da düzenli olarak forma giyiyor. 2 milyon 500 bin €uro gibi ciddi bir rakama hem de Altınordu gibi ne de olsa alt lig takımından doğrudan Avrupa’ya gidebilen ilk futbolcumuz. Serinkanlı duruşu ve oyun-alan görüşü ile hemen fark ediliyor diğer standart müdafaa oyuncuları arasından. Cengiz de Altınordu’dan Başakşehir aktarmalı uçtu İtalya’ya. Abdullah AVCI’nın elinde bir sezon daha geçirebilseydi daha dayanıklı ve güçlü olabilecekti ama Roma’nın teklifi de reddedilemeyecek kadar dolgundu.
Cedi OSMAN ise hepsinden farklı bir hikâye. Makedonya’da yaşayan bir evlâd-ı fatihân ailenin çocuklarının geleceği için Anavatan’a dönüşü ile Merter’de başlayan ve Cleveland’da devam eden bir serüven âdeta. Soyadı gibi Osmanlı cesaretiyle ve gencecik yaşında NBA’de tutunmaya çalışıyor. Son haftalarda takımında ilk 5’te yer alarak bir level daha atladı. Amerikan Basketbolunun yaşayan efsanesi LeBron JAMES ile muhabbeti ve sayı sonrası sevinçlerini gururla izliyoruz. Gidecek daha uzuuun bir yolu var ama iyi başladı Maşallah evladımıza.
Bir de Cenk TOSUN var henüz parantez içinde ama Hocası Big Sam (Allerdeyce) de zor adamdır bilen bilir. Ara transferde Türkiye Rekorunu kırarak transfer olduğu Everton’da henüz uyum sürecini aşamadı. Var gücüyle çalıştığını ve idmanlardaki gayretini muhabir arkadaşlarımız anlatıyorlar ama futbolun beşiği denen İngiltere’de henüz kabuğunu kırıp “ben de varım” diyemedi. Şenol Hoca’nın rahle-i tedrisinde olgunlaşan futbolunu henüz Ada’ya sunamadı ama çok yakında diye ümitle bekliyoruz.
Emre Çolak’ı, Enes ÜNAL’ı unutmuş değiliz, onlar da ellerinden gelenin en iyisini yapıp kendilerini geliştirmeye ve bulundukları ülkelerde tutunmaya çalışıyorlar onları da merakla izliyoruz.
Tüm bu örneklerden de gördüğümüz gibi; Türk Gençleri’nin yetenek problemi yok çok şükür. Problem, yetiştirilme ve kendini geliştirmenin yol-yordamını bilememekte. 1995-1996 doğumlu bu gençler doğru programlama, gerçekleştirilebilir hedefler ve çok çalışma ile akranlarının arasından sıyrılıp ilerleyebilmekteler.
Cenk TOSUN’un altyapısı Almanya Spor Organizasyonu, Cengiz ve Çağlar Avrupai standartlarda organize edilmiş Altınordu Futbol Okulları’ndan, Cedi ise basketbolun efsane altyapılarından Efes Pilsen altyapısı ve Anadolu Efes’ten mezun. Bu spor yuvalarının hepsi kıymetli ve örnek organizasyonlar. Ülke olarak bu gençlerden daha onlarca, yüzlerce yetiştirip dünyaya sunmamız gerekli, bunun için de bu organizasyonların sayılarını arttırmak için bir Devlet Aklı’na ve spor politikasına ihtiyaç var.
Milli Eğitim ile Milli Spor’u birbiri ile koordine ederek, yetişen gençlerimizin hem eğitim hayatlarına hem de spora aynı anda zaman ayırabilmelerini sağlayarak sağlıklı, becerikli ve uluslararası rekabete açık, çağdaş eğitim standartlarında bir nesil yetiştirebiliriz.
(Bu konuya devam edelim…)
Bolluk ve bereket getirecek yağışların hasretiyle, iyi bir hafta sonu diliyorum.