Sıkıntıdan o site senin bu site benim dolanırken önüme bir haber düştü. Instagram fenomeni Büşra Nur Çalar diye bir kadın varmış.
Büşra kızına mevlit okutmuş. Ama o mevlit öyle böyle şaşaalı bir mevlitmiş ki Cüneyt Özdemir’in bile dikkatini çekmiş. Yazmışta yazmış. Ben magazin yazarım, kadının adını da mevlidini de Cüneyt olmasa bilmiyorum. Zaten son zamanlarda bir haller oldu bu adama. Yaz boyu da Şeyma Subaşı’na takmıştı. Şeyma aşağı Şeyma yukarı. Yazın habersizlikten sıkıntıdan sanmıştım, yanılmışım. Nerede o ciddi ciddi haber sunan adam? Efendi efendi haber programını yapan adam… Savaş bölgelerine ilk giden gazeteci… Kimsenin gitmeyi tercih etmediği, haber yapmayı istemediği olayları haber yapan adam. O ağır başlı gazetecinin yerinde yeller esiyor. Bizim 5N 1K Cüneyt Özdemir gitmiş, yerine yeni yetme bir gazeteci gelmiş. Umarım savaş muhabiri zamanlarında ki heyecanını, magazin haberi ile tatmin etmeye çalışmıyordur.
Ciddiyetini takın
Madem konu böyle açıldı benzer bir konudan devam edeyim. Gazetecilerden haber spikerlerine geçeyim. 20’li yaşlarında saçlarını küt kestirip, döpiyeslerini giyip, 40 yaş üstü görselleri ile haber sunan spiker arkadaşlarım sözüm size!… Lütfen bu mesleği seçmeden önce iyice düşünün! Kendinize önden birkaç soru sorun. Sorun kendinize… Ben bu işin ciddiyetinin farkında mıyım? Ve bu ciddiyeti ne kadar taşıyabilirim? Magazine düşmeden bir hayat yaşaya bilir miyim? Yaşım 40 olunca tozutur muyum? 40-45 yaşıma kadar dişimi sıkıp sonra en minisinden eteğimi giyip sahnelere kendimi atar mıyım? “Kanal sahibi amcam var. Önce spiker olayım. Sonra baktım olmuyor sesimde güzel şarkıcı olurum. Hiçbiri olamazsam oyuncu olurum.” demeyin! Sesiniz güzelse şimdiden giyin gece kıyafetlerinizi, şan dersi alın. Döpiyeslere yatırım yapıp, diksiyon dersi almakla vakit kaybetmeyin. Ya da yeni yapımcı bir amca bulun, oyuncu olun.Bana göre bir kere haber spikeri olduktan sonra yazar, gazeteci olabilirsiniz. Ya da ne bileyim haber müdürü. Hatta belki bir üniversitede hoca ama oyuncu veya şarkıcı olmak başka bir şey. İşte o zaman kötü kokular, kötü düşünceler giriyor insanın aklına.
Zor!
“Beni affet!” diyene değil, affedene zor. Tüm acı ve pişmanlığı ile kapına gelene değil, ona git diyene zor. Her hatasını kabul edip boyun bükene değil, gururunu eğip bükene zor. Her kötü anı unutturmak için çabalayana değil, unutamayacağını bilip affetmek isteyene zor. Sözler verip yeminler edene değil, inancını güvenini yitirene zor. Sevgisini ispatlayana değil, hala sevdiği için kendinden nefret edene zor. Hataları ile yüzleşene değil, her yalnız anında kendisi ile yüzleşene zor. Kırdığını döktüğünü toparlayana değil, hayatını tekrar toparlamaya çalışana zor. Gözünün içine bakıp ne düşündüğünü anlamaya çalışana değil, gözü her daldığında gittiği yerden dönmeye çalışana zor. Son bir şans için yalvarana değil, şans eseri kırgınlıklarını hatırlatan şeyleri görmezden gelene zor. Dili özür dilemekten yorulana değil, dilinin ucuna geleni yutana zor… İşin aslı astarı; af dileyene değil, aynı şeyi tekrar yaşamamak için dua edene zor.