Birleşmiş Milletler son süreçte yaptığı çalışmalarda "göçmenler ve mülteciler" ayrımına dikkat etmeye çalışsa da başarılı olacak gibi görünmüyor, zira insanlığın şirazesi fazlasıyla bozuldu…
“Ekonomik” göçmenler ve “zorunlu” mülteciler ayrımı giderek kayboluyor!
Birleşmiş Milletler son süreçte yaptığı çalışmalarda “göçmenler ve mülteciler” ayrımına dikkat etmeye çalışsa da başarılı olacak gibi görünmüyor, zira insanlığın şirazesi fazlasıyla bozuldu…
Geçtiğimiz günlerde BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bu konuya dikkat çekmek için yaptığı paylaşımın altındaki yorumları okudum. Dünyanın her noktasından yorumlar vardı ve hiçbiri BM’nin bu yönde yaptığı çalışmadan memnun değildi… Kimi ‘ülkesini istila eden’ yabancılara göz yumduğu için kimi de fakirlikten, açlıktan, eğitim-sağlık-güven yoksunluğundan dolayı gitmek istediği Avrupa’ya alınmadığından yana sorumlu tutuyordu BM’yi…
Tam da burada adaletle hak vermek gerekiyor bu sebepten çoğu insan gibi ben de “ülkesini yabancıların istila etmesini istemeyenlerden” yana kapıyı aralamak istiyorum…
Verileri tam olarak masaya koymadığımız sürece çözüme ulaşmak imkansız olur. Göçmenler ve mülteciler konusunda hükümetlerin ve BM gibi oluşumların verdiği karardan ziyade ülke vatandaşlarının kararı-onayı öncelik olmalı elbette çünkü hükümetlerin verdiği yanlış kararlar o hükümetler gittikten sonrada ülkelerin kaderinde etkili olabiliyorsa ve o ülkelerin vatandaşlarının çoğu zaman geleceğini karartıyorsa “ölçüt hükümetler değil vatandaşlar olmalıdır…”
BM raporlarına bakıldığında çoğu fayda başlığının “gelenlerin menfaati” doğrultusunda açıldığını görüyoruz, peki ya ev sahibi insanların haklarını kim koruyacak?
Bu rahatsızlık gelecek dünyasının en önemli çatışma sebebi olacak.
Avrupa insanı “ekonomik sebeplerden dolayı gelen göçmen ile zorunlu sebeplerden dolayı gelen mültecilerin” ayrımını talep ediyor çünkü geçmiş yıllardan beri mültecilere ayrı bir özen gösteren Avrupalılar göçmenleri istemiyor…
Şimdi hepinize soruyorum ve objektif cevaplar bekliyorum; haberlerde sıklıkla izlediğimiz denizlerde ve nehirlerde boğulan, karlı dağlarda donup ölen, sınır kapılarına yığılan milyonlarca insanın vebalinde onlara kapısını açmak istemeyen ülkelerin suçu var mı? Ya da aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkeler neden kapısını her gelmek isteyene açsın ki?
Dünya giderek iklim değişikliği ve kuraklıkla yüzleşirken içinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük sorunu olacak göçler! İddia ediyorum şimdi yaşadığımız sorunlar geleceğin sorunlarının yanında denizde damla misali kalacak!
O halde BM her geleni kabul edin politikalarını bırakıp daha kararlı bir şekilde “yerinde çözümler” sunmaya başlamalı göç politikalarına dair. Bu kararlılığın içinde de “göçmen ve mülteci” ayrımına daha ayrı bir önem göstermek zorunda….
Yerinden çözüm triası “eğitim-istihdam-doğum kontrolü” çerçevesinde şekillenmeli. Bilhassa da dünya doğum hızının azaltılması artık bir zorunluluk hali aldı. Açlık ve yoksulluk verilerinin düşük olduğu ülkelerde doğum verilerinin çok yüksek olması günümüz dünyasında sadece o ülkenin değil tüm insanlığın problemi artık. Şimdi Afrika da, Pakistan’da, Suriye’de ve daha nice benzer tabloda dünyaya gelen her fazla nüfus artık hepimizin sorunu… Misal şunu hayal ediyorum; Türkiye’den veya Avrupa’dan bir grup insan çıkıp Suriye, Pakistan, Afganistan yönetimlerini İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava konusu etme hakkına sahip olabilir mi? Neden olmasın!
Yaşlı dünyanın sırtına yüklenen her birey; hepimizin geleceğine, huzuruna, kazancına şerh koyarken iklim değişikliğini de hızlandıran bir sorun haline dönüşmeye başladı…
Evet dünya üzerindeki yaşanan ve önümüzdeki süreçte daha şiddetli bir şekilde yaşanmaya devam edecek olan; açlığın, kuraklığın, savaşların, göçlerin, ölümlerin, acıların, iklim değişikliği sebepli doğal afetlerin temelindeki tek sorun “nüfus artışı” bu sebepten BM ve uluslararası tüm kuruluşların önceliği “kontrolsüz nüfus artışını” önlemek olmalı zira hümanist propagandalar karşılık bulmuyor artık…