Bizler çok özelikleri olan bir toplumuz.
Bizler çok özelikleri olan bir toplumuz. Bazen olur olmaz şeylerde kendimizden geçer, siyaseti bir yöntem olarak kendimize gelecek kabul eder ve siyasetin gölgesinde sosyal yaşamımızın geleceğini planlarız. Odağımızda siyaset vardır. Ancak bu dönemlerde asıl meselelerimiz olan toplumsal ve bireysel ekonomik durumumuzu unutur, bir kenara bırakır ve siyasetin verdiği o karmaşanın etkisiyle toplumsal fikir bölünmelerinin etkisinde kalan bireylere dönüşürüz.
Her zaman yapay bir şey, bizim ekonomik sorunlarımızın unutulmasına neden olan sanal ortamlar yaratır ve gerçeklerden uzaklaşır, öylesine günlük yaşayan bir topluma dönüşürüz. İşte bu dönemlerde var olan sorunlarını unutan, farklı işlerle uğraşan bir toplumuzdur artık.
İşte o zaman bizi her zaman zorlayan o kronik sorunlarımızı unutur, günlük yaşam şartlarının o karmaşık düzenine bağımlı kalırız.
Türkiye; dünyada; gerek ekonomisiyle, gerek stratejik durumu ve dünyanın çok büyük medeniyetlerine ev sahipliği yapan bir bölgede olması açısından çok önemli yeri olan, seksen milyonun üzerinde nüfusuyla çok önemli ülkelerden biridir. Özellikle tarihi özellikleri, az önce belirttiğim gibi, binlerce yıllık geçmişe sahip devlet kültürlerini barındıran, onlardan günümüze yansıyan kültür varlıklarına ev sahipliği yapan, neredeyse tüm dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir ülke. O nedenle; gerek stratejik özellikleri, gerekse kültür ve turizm açısında en çok merak edilen, ziyaret edilmek istenen turistik yerlerin başında olan bir ülke olması nedeniyle, iç ve dış yaşam şartlarımız, devlet yönetimimiz, sosyal yaşamımız ve özellikle ekonomimiz sürekli göz önündedir.
Özellikle iki binli yıllar içinde oldukça başımızı ağrıtan, Doğu ve Güneydoğu sınırlarımız çevresinde yaşanan terör olayları, siyasi değişkenlik ve son zamanlarda yaşanan FETO olaylarının ortaya çıkardığı olumsuzluklardan, hiç şüphe yok ki en çok etkilenen ekonomimizdir. Ekonomimizdeki dengelerin daha çok döviz üzerinde kurulu olması, yabancı paralarda dünyada yaşanan global olumsuzlukların sonucunda hızla etkilenen dünya ekonomisinden bizlerin de toplumsal etkilenmemiz oldukça normal.
İşte bu toplumsal ekonomik olumsuzluklar, zaman zaman hayat şartlarımızı zorluyor. Geçim sıkıntısı çeken dar gelirli, kendine yetecek bütçeyi denk getirebilmenin hesaplarıyla boğuşurken, son zamanlarda sıklıkla dar boğaza giren devlet bütçesine katkı yapmak durumunda kalıyor. Dövize endeksli, ekonomimizdeki dalgalanmalar, doğal olarak devletin genel bütçesi üzerinde etkili oluyor. Bütçe açık veriyor. Zaten zor geçinebilen, kendi bütçesini hiç bir şekilde denkleştiremeyen dar gelirli, artık son yıllarda periyodik hale gelen dolaylı veya direkt vergilerle, sürekli açık verdiği söylenen bu genel bütçeye de katkıda bulunmak durumunda kalıyor.
Bir gerçek var ki; devletin bütçe ayarlamalarını tutturabilmek için başvurduğu yöntemlerden en etkini; dolaylı veya direkt vergilerden elde ettiği gelirlerdir. Uzun süredir gelir dağılımında etkili olan, ekonomik durumdaki olumsuzlukların yarattığı hayat pahalılığı, iyice kontrolden çıkan bu hayat pahalılığının yarattığı geçim sıkıntısının yanı sıra, son zamanlarda periyodik hale gelen zorunlu tüketim maddelerine yapılan zamlar, çok darda olan dar gelirliyi iyice zorlamaya başladı.
Her dönem yeni yıl yaklaşırken “yine zam olur mu?” söylentileri artık söylenti olmaktan çıktı ve neredeyse haftalar öncesinde yeni yılla gelecek olan zamlar çoktan belli artık. Yeni yılla birlikte bir çok kalem zorunlu tüketim maddelerine zam varmış! Bu arada iyice kontrolden çıkan, özellikle USD zaten pek iyi gitmeyen ekonomimiz üzerinde tam anlamıyla bir karabasana dönüştü.
Dar gelirli artık bütçe yapmak gibi bir işle uğraşmayı çoktan bıraktı. Giderek dayanılmaz haldeki işsizliğin yarattığı bu piyasa şartlarında yapacak pek de bir şeyi kalmadı.
Ekonomimizde neler oluyor bir anlayabilsek!