Afrika kökenli yeni bir varyantın etrafımızda dolaştığı ülkemize giriş yapıp yapmadığı ile ilgili söylentilerin giderek arttığını duyabiliyoruz.
Geçtiğimiz hafta pazartesi yayınlanan yazımda başlığı şöyle atmıştım; “Pandemide neredeyiz?”. Başlığın altını doldurmak için ortalıkta dolaşan uzman görüşleri ve özellikle de Sağlık Bakanlığımızdan gelen bilgilere göre bir şeyler anlatmaya çalışmıştım. Aklımızın iyice karıştığını bir süredir yazıyoruz. Normal yaşamlarına dönmüş olanlara baktığınızda yüzlerindeki endişenin, davranışlarına yansıdığını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Bazen ve bazı yerlerde en çok rastlanmaya başlayan davranışlar giderek artmaya başladı bile. Örneğin; kalabalık yerlerde doğal olarak sosyal mesafeyi bozduğunuz olabiliyor. Bu ortamda bazılarının anlık rahatsızlıklarını fark edebiliyorsunuz. Veya o rahatsız olanların yakında olmanızdan duyduğu anlık rahatsızlığını size sözlü olarak ifade etme yerine tepkiyle gösterebiliyorlar. İnsanlar artık endişenin tam olarak esiri olmuş durumdalar.
Rahat gibi görünüyor olsalar da, bir an ne durumda olduklarını hemen vücut dillerine yansıtabiliyorlar.
Afrika kökenli yeni bir varyantın etrafımızda dolaştığı ülkemize giriş yapıp yapmadığı ile ilgili söylentilerin giderek arttığını duyabiliyoruz.
Geçtiğimiz hafta yeni varyantla ilgili yapılan açıklamalarda öne çıkanı;
“Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ilk olarak Güney Afrika’da tesbit edilen koronavirüs varyantı B.1.1.5292 endişe verici varyant kategorisine almış ve yeni varyanta, Yunan Alfabesi’nin 15. harfi olan Omicron adı verilmiş olması ve son gelen bilgilere göre Avrupa’da bazı ülkelerde bu konuda bazı sıkı önlemlerin uygulanmaya başladığı şeklinde”.
Peki bu varyant neden endişe vericiydi;
“WHO, belirlemelere göre bu varyantın hastalığı geçiren kişilerde hastalığın tekrar etme potansiyelinin bulunduğunu açıklamıştı. Örgüt, varyantın özelliklerinin tam olarak anlaşılabilmesinin birkaç hafta sürebileceğini bildiriyordu”
“Yeni varyantla ilgili ilk vaka, Belçika’da kayıtlara geçerken, İngiltere’de de, bir iki vakaya rastlanmış olduğu şeklindeydi..”
Ne yazmalıydım bilemedim. Endişe duymalı mıyız, o konuda da bir yorum yapmayayım ama, durumumuz da, moda deyimle “stabil” gidiyor gibi. Bu belirsizlikle nasıl yaşarız, işte ona hiç yorum yapamıyorum.
Bu durumda, Sağlık Bakanlığımızca duyurulan bilgiler “bizim için en doğru bilgilerdir” diyerek, olabildiğince serinkanlı olmaya ve normal yaşamımıza, dağarcığımızda var olan korku ve endişelerimizi de hep aklımızda tutarak devam etmeye çalışmalıyız.
Sağlık Bakanlığı tarafından son açıklanan verilere göre; Aralık başından beri vaka sayılarında pek de değişiklik yok gibi. Hala 20 binlerin üzerindeyiz. Vefat sayıları ise; Aralık başlarında 200’ün biraz altına 190-200 aralığındaydı ama, son gelen verilere göre,
04 Aralık’ta ani bir artış göstererek 228 sayısına yüseldiği kayıtlara geçti.
Uzunca bir süredir artmayıp aynı seviyelerde takılı kalarak istikrarını koruyor gibi görünen koronavirüs bizleri pek de rahatlatacak durumda değil.
Unutmadan normal yaşama devam, başka çare yok!
BİR TUTAM TEBESSÜM
SOHBET!
Uçağın havalanmasını bekleyen adamın yanında oturan diğer yolcu, adama dönmüş ve:
- Biliyor musunuz, bir yerde okumuştum eğer yolculuk esnasında yanınızdaki ile sohbet ederseniz, seyahat süresi daha kısa geliyormuş insana.
Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça kapatmış ve adama;
- Hangi konuda sohbet etmek istersiniz?
- Bilmem ki, nükleer enerji konusunda konuşmak ister misiniz?
- Olabilir, bu ilginç bir konu olabilir ancak nükleer enerji konusuna girmeden önce sohbete giriş için size başka bir soru sorayım: “Bir at, bir inek ve bir keçi, üçü de ot yiyerek beslenmelerine rağmen, keçi misket şeklinde, inek sıvı şeklinde, at ise kurutulmuş ot şeklinde dışkılar. Sizce neden?
Sohbet etmek isteyen adam, hayretle bakmış ve sonra;
- Bu konuda şu an hiçbir şey aklıma gelmiyor, açıkçası bilmiyorum!...
Kitabını okumak isteyen adam;
- Böylesine gereksiz bir konuda bile konuşacak bilgin yoksa ne demeye nükleer enerji konusunda sohbet etmek istersin be adam!...