Bir klip çekimi için yola düştüğümde, havanın güzelliğini arkama alarak İstanbul Beyoğlu'nun ara sokaklarında yürümeyi tercih ettim.
Yönümü gösteren duygularım, zaman zaman karışsa da insanlardan yardım almanın güzelliği ile yoluma devam ettim. Işıltılı caddelerin dikey kestiği yollarda, binaların birbirine yaslanmasının sebebi, ayakta durabilme çabasıydı. Balkonlarda, görebildiğim insanların neş’eli tavırlarını aramaktan vazgeçtiğimde, yaşama mücadelesinin izleriyle buluştum. Farklılığın en zıt uçlarında gidip gelen duygularıma rağmen huzurlu adımlarım, eski bir binanın renklendirilmiş haliyle buluşturdu. Yolculuğumun, düşüncelerimden taşarak eşleştiği bu ortama gülümsedim. Yine, yeni birşeyler ile buluşmaya çok yakındım.
Ofis çalışanları ile karşılaştırıldığında, ağır işçilik olarak tanımlanabilen bir ortamda, çalışanların her biri işini yapıyordu. Büyüklüğünde kaybolduğum bir koltuktan, ekibin ilişkilerini gözlemledim. Her zaman inandığım, iyi işlerin sevgi ve saygının olduğu birlikteliklerden ortaya çıkarılabilir olduğudur. Pırıl pırıl çocukların, paylaşımcı bir yaklaşım ile hareket ediyor olduğu ilk göze çarpandı. Yıllar öncesinden gelen tanışıklıkların buluşması da kocaman gülümsemeler ile kucaklaşıyordu. Buradan çıkacak olan çalışma, müzik aracılığı ile kendilerinin bile bilmediği, iyi bir şeylere hizmet edecekti.
Türk Müziği ezgilerinin serbest dolaşımını duyduğum, yüksek sesli müzik içine yerleşmiş, tok bir sesle icra edilen şarkı, deneme için çalınıyor olabilirdi. Hayır! Klibi çekilen eser, farklı bir tarz ile ortaya çıkmaya hazırlanılan albüm çalışmasıydı. Annesini tanıyor olmama rağmen, hiçbir bilgi almadan izlemeye gitmemin sebebi buydu:
Ön yargısız, varsaymadan tanık olduklarımı kaleme almak!
Yanıma gülümseyen bir yüz ile ışık saçarak yaklaşan sanatçı kızımıza doğru ilerledim. Gözlerine baktığımda gördüklerimi anlatmam bile yeterli olurdu da, ilerlemek isteğimi durduramadım: Işıldayan bir ırmak gibi insanın içine akan sevgiyi görebildiğime sevinirken, vücudunu saran mahçup davranışlardaki sanatçı mütevaziliğinin tarifi ile yüceldim.
Geleceğin emanetini narin vücudu ile yüklenmiş bir beden, zihnini yeni alanlara akıtırken, ruhuna hizmet eden bir genç kızımız. Gülçin Ergün!
Farklı müzik türleri içinde yoğurulmuş, cocukluğuna yolculuk olarak adlandıramadığı bu çalışmayı, kendine yolculuk olduğunun farkındaydı. Sesinin sınırlarını keşfe çıkarken, Türk Müziği’nin formunu kendine göre esneterek, toplumsal değişimin kontrolsüzlüğünün yüklenebileceği yeni bir tarzı icra ederken hissettiği, öğrendikleri ile de heyecanlıydı. Yakın durmadığım bu tarz müziği ele alan genç bir müzik yolcusuna daha dikkatli baktım. Doğru olanın müziğin ehil ellerde yer alması olduğunu bir kez daha yineledim. “İsyanım var” derken bile naif bir ifadeye yaslanmasını önemsedim. Titiz bir çalışma ve temiz bir yorum ile söylenen müziğin topluma hizmetini hayal ettim. Bir eser ile aktarılan temiz bir duygunun, acıyı, kurban yaklaşımından uzak, erdemli bir şekilde yaşatarak sunulmasını yüreğimden destekledim.
Varlığını dönüşerek sürdüren Türk Müziği, farklı alanlarda kendine yolculukta ilerleyen güzel yüreklerde emin ellerde!