Kapı çalındı.
Kapı çalındı. Evin oğlu, elindeki çantayı bir tarafa fırlatıp “Powerbankım bozulmuş anne ya! Hemen telefonumu şarj etmem lazım.’’ diyerek odasına koştu. O sırada evin kızı tabletten dinlediği müziği “like” ederken, anne elindeki telefondan, görümcesinin yaz tatilinde çektirip Instagram’a koyduğu resimleri parmaklamakla meşguldü.
Muhtemeldir ki evin oğlu da telefonunu şarj eder etmez, herhangi bir sosyal paylaşım sitesinden bir şeyleri like etmeye, kızmaya, gülmeye vs başladı. Bugün dünyanın hemen bir çok evinde yaşanan bu sahneler sırasında aslında ne yapıyoruz? Kısa ve net. Kendimiz hakkında, bizim kendimizin bile kendimiz hakkında bilmediği kişisel bilgilerimizi birer iz olarak geride bırakıyoruz. Bu izlerin ifade ettiği anlamları matematiksel bir temelde analiz edip, her yeni gelen bilgiyle tahmin keskinliğini arttıran algoritmalar aktif olarak çalışıyor. Misal, şöyle bir önermede bulunuyor:
“Ağaçtan düşen komik adam videosunu beğenip aynı zamanda profill resimlerinde mor rengi fon rengi olarak kullananlar, eğer 25 – 35 yaş aralığındaysa ve en az iki haber sitesinde moda haberlerini takip ediyorlarsa, yüzde 74 ihtimalle çevre duyarlılığı yüksek kişilerdir’.”
Yani eğer siz, ağaçtan düşen komik adam videosunu beğenip profil resminizde mor rengi tercih ediyorsanız ve yaşınız da 25-35 yaş arası olup en az iki haber sitesinde moda haberlerini takip ediyorsanız, sizin çevre duyarlılığınızın istatistiki bir veri ile yüksek olduğunu bildirmiş oluyorsunuz. Bu en basit örnek üzerinden gidersek, sizin birbiri ile alakasızmış gibi görünen konularda bıraktığınız izler, size satılacak bir ürüne ilişkin, ürünün çevre duyarlılığı gözetilerek üretildiği bilgisi olarak geri dönüyor. İşin aksak tarafı, şurada: Belki başka bir marka çok daha fazla çevre duyarlılığını gözeterek üretim yapıyor ancak toplum nazarında çok önemsenen bir konu olmadığı için, bunun reklamına önem vermiyor. Oysa bu bilginin kimler için değerli olabileceği bilgisine sahip rakip üretici, geride olduğu bir alanda bile, gerekli bilgiyi, ihtiyacı olana iletebildiği için, öne çıkabiliyor.
Ya da seçimler. Yukarıda bilgiye sahip olan X partisi, diğer Y ve Z partileri sloganlarla size ulaşmaya çalışırken, size X partisinin çevre duyarlılığına ilişkin gelecek projelerini anlatan bir bilgi notunu e-posta adresinize ya da sosyal ağ sayfanıza gönderebiliyor. Belki Y partisi çok daha çevreci. Ama size ulaşamıyor. Yani aslında insana ve topluma ait istatistiki bilgiyi değerlendirebilen, piyasayı da, seçmeni de yönlendirebiliyor.
Kişilerin kendilerinin bile farkında olmadıkları kişisel özelliklerini, değer yargılarını ve ilgi sahalarını, sadece istatistiki algoritmalarla mı tespit etmek mümkün?. Hayır. Bırakalım istatistiki metodları, Cambridge Üniversitesi’nin geliştirdiği bir yapay zeka algoritması, yazacağınız iki yüz kelimelik bir paragraftan yaşınızı, cinsiyetinizi ve kişilik tipinizi belirleyebiliyor. Yani, bugün bir şekilde global şebekeye dahil olmuş olan hemen herkesin aşağı yukarı nasıl bir tip olduğunu kestirebilmek, teorik olarak mümkün.
‘’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.’’ demişti, Yunus. Bugün internet sayesinde sosyal ağlara bağlı milyarlarca insanın sosyal ağlarda, her salise bıraktığı izler, arkada çalışan algoritmaların tahmin keskinliğini arttırırken, kişiler hakkında sonuçlara varıyor. İnsan, ‘’benim gerçekten de bu hayatta ilgi duyduğum şey ne?’’ sorusunu kendine sorup dururken, bu algoritmalar o insanın ilgi sahasını çoktan belirlemiş oluyor ve insanın kendisinin bile bilmediği ilgi sahası üzerinden insanı manipüle edebiliyor. Yani insan kendini bilemeyebiliyor, ancak psikometrik temellere dayanan istatistiki yapay zeka algoritmaları o insanı tahmin edebiliyor.
Buradan çıkarılacak sonuç kanımca, internete bağlanmayalım, sosyal ağlara girmeyelim olmamalı. Nitekim, hakkında bir ton spekülasyon olmasına rağmen internet ve sosyal ağlar hayatımızın bir parçası. İnsan Analitiği konusu biz çok farkında olmadan hayatımıza giriyorken ve bu konu üzerinde çalışanlar, insanımız hakkında bilgilere ulaşabiliyorken, bizim de en azından kendi insanımızı daha yakından tanımamız önemli olabilir.
Ekonomi, hukuk, politika, tarih, sosyoloji kısaca insana ilişkin bütün sosyal bilimlerin temel yapı taşı insandır. İnsan öngörülebilirse, hepsi görünür olur. İnsan analitiği çalışmalarını önemsemeliyiz. Bilineni, bilmek elzemdir.