Ve nihayet seçim günü geldi, çattı.
Liderlerin geçmişlerinde bıraktıkları verilerini oluşturduğumuz bir modele tatbik ederek bir hipotez oluşturacağız. Daha sonra liderlerin gelecek vizyonlarını, dünyanın logoritmik şekilde gelişen teknolojik ve bilimsel kurgusuna ait verilerle oluşturduğumuz modelimize yerleştirerek evlatlarımız için dünyanın gelişimi ile ne ölçüde tutarlı öneriler getirdiklerini ve vizyonlar sunduklarını analiz edecek ve veriye dayalı bütün bu kurguları daha üst bir modelin alt parçaları olarak dercederek oluşturacağımız bireysel modelimiz üzerinden bir karara varacağız. Tanımlanmış güvenlik sınırları içerisinde çok yüksek bir olasılıkla son derece rasyonel bir karara varacağız ve her şey güzel olacak.
Oysa ki yapay zeka sistemleri ile zihni aktive olmayan ölümlüler olarak markete gittiğimizde satın alacağımız sabundan, işe alacağımız mühendise; evleneceğimiz insandan, oy vereceğimiz partiye kadar kararlarımızı rasyonalite ilkeleri ile değil, duygusal tepkimelerle alıyoruz. Düne kadar bu duygusal tepkimeleri irisin büyümesi, küçülmesi gibi sınırlı kaynaklarla anlayabilme gayreti gösterirken bugün Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI) cihazları ile bir insanın kendisine sunulan bir ürüne (aralarında seçim yapmak durumunda kaldığımız canlı, cansız her şey manasında) karşı vemiş olduğu tepkiyi beyindeki kanın hareketinden ve beyin sinirsel aktivitelerinin ölçümlemesinden tespit etmek mümkün. Teknolojik olarak sadece MRI cihazları ile de sınırlı değiliz. Elektroensefalografi (EEG), ağırlıklı olarak yalan makinelerinde kullanılan Galvanik Deri Tepki cihazları veya beyin aktivitesini inceleyen SST cihazları gibi bir çok cihaz mevcut.
Hadi tamam, insanlar olarak yapay zeka gibi sayısal bir modelleme üzerinden rasyonel kararlar vermiyor ve duygusal kararlar veriyoruz. Hiç değilse bu kararları verirken zevk ve keyfi önceliyor, en azından hoşumuza gittiği şekilde karar veriyoruz diyebilsek. Maalesef o da olmuyor. Yapılan bilimsel çalışmalar ve ilgili teknolojik aletlerle yapılan ölçümler gösteriyor ki, insanların karar mekanizmalarında en geçerli duygu korku. Sunulan ürünü satın almazsanız, başınıza geleceklerden biz sorumlu değiliz gibi önermeler. İkincisi yine negatif bir duygu. Suçluluk duygusu. Çocukların yanında olamıyorsun, bari giderken oyuncak götür, kötü baba seni! motivasyonu. Tabi ki beklendiği üzere üçüncüsü ise gurur. Adamsan, alırsın duygusu. Bunlardan fırsat kalırsa da zevk ve keyif gibi motivasyon kaynakları.
Seçim yapılması gereken konu her ne olursa olsun, ürün pazarlamacılarının hitap ettiği bölge beynin limbik sistemi. Yani duyguların depreştiği yer. Sanki insanın bir özgür iradesi varmış da insan özgür iradesi ile karar alıyormuş yanılgısının kaynağı da bu limbik sistem. Rasyonalite gibi kavramların oluştuğu yer olan korteksimiz, yani beyin zarımız, biz her ne kadar bireysel olarak o bölgeyle karar veriyoruz sansak da, aslında karar süreçlerinde son derece pasif bir beyin alanı. Bu bölgenin gerçek anlamda aktive olabilmesi için bireysel çaba ancak bir yere kadar yeterli oluyor. Nesillerden nesillere aktarılması gereken bir çaba ve süreç gerekli.
Yazımıza başlarken belirtmiştik.. Seçim günü geldi, çattı. Hepimiz “özgür” iradelerimizle, ülkemiz ve milletimiz için neyin ve hangi liderin doğru olduğuna ilişkin bir karar vereceğiz. Seçim çalışmaları döneminde sinirsel-pazarlama tekniklerinin enstrümanları olan korku, kaygı, suçluluk duygusu, gurur başta olmak üzere zevk ve safaya ilişkin limbik uyaranlara maruz kaldık. Çok nadiren de olsa, işkence edebilenin işkence edebilme yeteneği ile doğru orantılı olacak şekilde, kortekse yönelik istatistiki veri manipülasyonlarını içselleştirdik. Vardığımız karar her ne ise ve sonuç her ne çıkarsa çıksın, umudumuz ve duamız vatanımızın ve geleceğimizin daha iyi olması.
Korkulara ve endişelere şahsen çok fazla prim vermiyorum. Tavsiyem tarihsel veriye dayalı. Yazılı olduğu kadarıyla 2200 yıldır varız. Bu günler ne ki, mitolojimize göre toptan yok edilip bataklıktaki bir çocukla kurtun çiftleşmesinden nesiller yaratıp demirden dağları mı eritmedik, paramparça hale geldiğimiz Anadolu topraklarından bir cihan imparatorluğu mu çıkarmadık, herşeyini kaybetmiş o imparatorluktan bugün dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinden biri olan Cumhuriyetimize mi evrilmedik? Tarihsel yolculuğumuzda güçlükleri aşmak, bizim soyadımız.
Seçim sonuçlarının milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.