Bana soracak olursanız dünyanın dijitalleşmesine ön ayak olan iki şirketten biri Intel'dir. Diğeri de artık tam olarak ne yaptığını, daha doğrusu ne yapmak istediğini, hedefini anlayamadığım Microsoft'tur.
Bu yıl kuruluşunun 50. yılını kutlayan Intel yöneticileriyle bu hafta başında bir araya gelme şansı yakaladım. Son zamanlarda her sohbette olduğu gibi bunda da konusu döndü dolaştı ve satışlara geldi. Bu konuşma sırasında çok sürpriz bir şekilde 2018 yılının ilk altı ayında ülkemizdeki bilgisayar satışlarında hiçbir sorun yaşanmadığı bilgisini aldım.
Bu veriye şaşırmamın asıl nedeni ise son yıllarda bilgisayar ve tablet satışlarının yavaşladığının biliniyor olması. Daha doğrusu cep telefonu pazarındaki artan talebin bilgisayar satışlarını negatif etkilemesi. Hatta bu nedenle tabletlerin de pazardan silinecek aşamaya gelmesi.
Evet son iki yıldır cep telefonu satışlarında da bir yavaşlama var ama buna rağmen dünya çapında bilgisayar satışları artmıyor. Yani terazinin bir tarafı boşalırken diğer tarafı dolmuyor. O nedenle de içinde bulunduğumuz yılın ilk altı ayında Türkiye’deki bilgisayar satışlarının artmasını yadırgıyorum.
Sonrasında Intel META Perakende Satış Direktörü Ali Rıza Küçük, Intel’in bu yıl geride bırakılan 50 yıla nazaran birçok ürün gamını rekor satışla kapatabileceğini söyledi. Yani genel anlamda “bilgisayar satışı” olarak isimlendirebileceğimiz sektörde dünya çapında bir iyileşme söz konusu gibi görünüyor. Bence bilgisayar satışlarıyla bilgiye ulaşımın, verimliliğin ve daha birçok pozitif göstergenin arasında doğrudan bir bağlantı var. Cep telefonunda ise bu bağlantının epey zarar gördüğünü düşünüyorum. Veya ben daha çok bilgisayar kullanarak iş yapan biri olduğum için de böyle düşünüyor olabilirim, emin değilim. Emin olduğum tek şey bilgisayar satışlarının düşmüyor olmasından mutluluk duyduğum. Her eve bir bilgisayar girdiğinde dünyanın eğitim seviyesinde kayda değer bir yükseliş olacağına inanıyorum.
Son zamanlarda bilgisayar satışlarının ağırlıklı olarak “oyun bilgisayarı” satışı şeklinde gerçekleşmesini de beni bu düşünceden geri çevirmiyor. Öyle ya oyun oynamak için alınan bilgisayarlara oyun bilgisayarı diyoruz ve daha çok oyun oynanmasının dünya çapında eğitim seviyesini yükseltmesi veya medeniyeti geliştirmesi çok mümkün görünmüyor.
Bu tezin doğruluğuna inanmakla birlikte alınan oyun bilgisayarlarının sadece oyun oynamak amaçlı kullanılmayacağını, aksine zaten çok kuvvetli makineler olan oyun bilgisayarlarının kullanıcılarına başka imkânlar da sunacağını umuyorum. Bunu söylerken oyun oynayan gençlerin gelecekte daha sosyal ve başarılı insanlar olacağı konusundaki inanışımdan da bahsedeyim. Bunu gerekirse bir başka yazıda detaylı olarak anlatırım.
Cep telefonunu geçer mi?
Bu noktada sadece bilgisayar değil Türkiye’deki tüm teknolojik cihaz satışlarının yaz ortasından sonra bıçak gibi kesildiğini, özellikle dolarla alışveriş konusuna getirilen sınırlamalar nedeniyle kısa bir süreliğine neredeyse sıfırlandığını da özellikle belirtmek lazım. Sınırlamalar konusunda belli sektörlere kolaylıklar sağlandığındıysa satışların tekrar artmaya başladığını biliyoruz.
Yani kurda yaşanan artış olmasa Türkiye teknoloji alışverişi yaz aylarını da büyük bir darbe yemeden kapatabilirmiş. Burada asıl sorulması gereken soru ülkemizde bir yıl içinde kaç bilgisayar ve kaç telefon satıldığı üzerinden giderek halkın tercihlerini anlayabilmekte. 2017 yılında Türkiye’de 12.5 milyon civarında cep telefonu satılırken bilgisayar satışları bu rakamın yanına bile yaklaşamıyor. Kaba bir şekilde söylemek gerekirse ülkemizde her yıl 1 – 1.2 milyon bilgisayar satılıyor. Ama sanmayın ki dünyanın diğer ülkelerinde bilgisayar ve cep telefonu arasında başa baş bir rekabet var.
Her ülkede neredeyse benzer rakamlar varken Türkiye gibi büyümekte olan pazarlarda rakamlar arasındaki uçurum biraz daha açılabiliyor. 2000’li yılların başında senelik bir milyon bilgisayar satışının aşılmasına rağmen görünen o ki o günden sonra pek de yol alınamamış.
O nedenle pazarda (çoğu) oyuncalar için özel düşünülmüş ürünler bile olsa bilgisayar satışının bu yıl çok kan kaybetmediğini bilmek sanırım başta Intel olmak üzere tüm markaların morallerini yüksek tutmalarına neden oluyordur. Intel’in Türkiye’deki satışlardan şikayet etmemesi de 2019’a duyulan güveni işaret ediyor olmalı. Kurudaki dalgalanmalar yerini daha sakin bir ekonomiye bırakırken gelecek yıl için umudu elden bırakmamak gerekiyor.