Tayvan seçimleri nihayet gerçekleşti, üstelik tüm dünyada seçimler ilgi ile izlendi. Bazı uzmanların iddia ettiği gibi Tayvan meselesi hiç olmadığı kadar uluslararasılaşmış durumda. Bunun temel nedenlerinden biri Tayvan meselesinin ABD-Çin ilişkilerinde bir kontrollü kriz alanı olarak algılanması.
Çin için Tayvan söz konusu olduğunda resmi olarak Tek Çin politikasının dışına çıkmak mümkün değil. Ama Çin, zamanında, “Tek Çin” politikası altında Hong Kong ve Macau’nun anavatan ile birleşmesi için yaratıcı çözümler bulabilmişti yani Tek Çin’den vazgeçilmediği takdirde Tayvan Boğazının iki yakası arasındaki ilişkilerde görece bir esneklik teorik olarak mümkün. Nitekim 1990’larda ortaya çıkan Tayvan statükosu da 1992 Konsensusu da- ki o dönemki Taipei Hükümeti ile Çin arasında gerçekleşmişti- bu tür bir esnekliğe dayanıyordu. Tayvan’ın bağımsızlığını ilan etmemesi, Tek Çin’den ayrılacak radikal siyasi adımları atmaması ve bu amaç doğrultusunda üçüncü ülkeler (ABD diye okuyun) cesaretlendirilmemesi bu statüko/konsensusun özünü oluşturuyor. Statüko pek istikrarlı ve tarafların çok memnuniyet duyduğu bir statüko değil ancak.
Çin’in istekleri
Bir yandan Çin, elindeki ekonomik, askeri, siyasi araçlarla Tek Çin politikasını gerçekleştirebileceğini ve ABD’nin Tayvan’ı bir Çin’i sınırlama alanı olarak kullanmasını engelleyebileceğini göstermeye çalışıyor. Bu amaç Tayvan’dan ve Tayvan’ın kırmızı çizgiye dönüşmesinden öte Çin’in rakip bir güç tarafından rahatsız edilecek stratejik yumuşak karnının olup olmaması ile ilgili bir mücadele. Ada’da serbest seçimler yapıldığından beri kamuoyunun 1992 Konsensusu ile arasına mesafe koyan DPP’yi (Demokratik İlerleme Partisini) ardı ardına sürekli iktidara taşıdığı da bir gerçek. Dolayısıyla Beijing için stratejik yumuşak karın coğrafi olarak çok yakınında duruyor ve siyasi iradesini bağımsızlık taraftarı başkan adaylarından yana kullanıyor. Çin’in üçüncü tarafları Tayvan’ın iç işlerine karışmamaya havuç ve sopa ile daveti dışında Tayvan’da kamuoyunu da “ikna” edebilmek için kullandığı havuç ve sopalar var. Sopalar, Tayvan’ın balıkçılık vb geçim kaynaklarını hedefleyen gümrük düzenlemelerini, yaptırımları, toplum-toplum diyaloğu önüne çıkartılan bazı engelleri, Tayvan’ı tanıyan ülkeler üzerine yapılan baskılarla Taypei’nin “tanınmayan, izole bir varlık” haline dönüştürülmesi gibi çabaları içeriyor. Bu bağlamda kimi zaman- Pelosi’nin 2022 Tayvan ziyaretinin hemen arkasından gerçekleştiği gibi- adanın çevrelendiğini gösteren askeri tatbikatlar da gerçekleştiriliyor. Tatbikatlar bu boyutta olmasa da Çin’in günlük “sopa dozu” olarak Tayvan etrafına gönderedurduğu askeri unsurlar var. Kısaca Çin, zorlayıcılık çerçevesinde hem caydırmayı hem de cezalandırmayı mümkün kılan yöntemler izliyor. Bunun dışında havuçlar da Çin’in Tayvan diplomasisinin bir parçası. Eğer Tayvan seçmeni Çinli yetkililerin deyişi ile “bir hata yapmaz, bağımsızlığı destekleyen siyasi duruşu onamazsa” o zaman Çin-Tayvan ilişkilerinin özellikle iktisadi ve kültürel zeminde gelişebileceği, Tayvan Boğazı’nın iki yakası arasında güçlü bir irtibatın kurulabileceği mesajı veriliyor. Bu irtibat mesajları zaten Tayvan’ın yarı iletken çip teknolojisinde kapladığı yer açısından bir zorunluluk olduğu da malum. Ama bu zorunluluktan daha az riskle daha çok para kazanma şansı da Tayvan’ın yapacağı seçimlerle ilgili mesajı 2024 seçimlerine giderken sürekli verildi. Kısaca seçim sadece Tayvan kamuoyunun üç siyasal aday ve farklı siyasal partiler arasında yapacağı siyasi bir tercihten öte bir anlam taşır hale geldi, Çin’in zorlayıcı ve ikna edici diplomasisinin, caydırıcı, cezalandırıcı ve teşvik edici gücünün sınandığı bir zemine dönüştü.
ABD’nin konumu
Ama itiraf etmemiz gerek Tayvan’da sınama tek taraflı değil. Tayvan için bahsettiğimiz istikrarsız statükonun bir ayağını da ABD oluşturuyor. Tayvan, ABD’nin müttefiklerinden biri ama Washington’un Tayvan’a sağladığı koruma stratejik belirsizlik politikası ile damgalı. Yani, ABD, Tayvan’ı dışarıdan gelecek bir tehdide karşı korumaya söz veriyor ama korunmanın nasıl gerçekleşeceğini (doğrudan ABD müdahalesi ile mi yoksa uzaktan Tayvan’a verilecek destek ile mi) bunu belirtmiyor. ABD, Tayvan’ı Çin’in sinirlerini gerecek, sınırlarını ve reaksiyon hızını test edecek bir alan olarak da kullanıyor; sonuçta stratejik belirsizlik politikası Çin’in askeri müdahalesini caydıran ama Washington açısından da doğrudan Çin ile karşı karşıya kalmasına neden olacak bir savunma zorunluluğu yaratmayan bir ruha sahip. Washington bu açıdan Tayvan meselesini sonuna kadar -kimi zaman Çin’i sıkıştırmak, kimi zaman Çin ile pazarlık yapmak, kimi zaman da Çin’e mesaj göndermek için kullanıyor. Belirsizliğin ya da el yükseltme aracı olarak ABD tarafından kullanılmanın Tayvan’da kamuoyu tarafından hissedildiği de görülüyor. Ulusal Chengchi Universitesi’nin yakın zamanda yaptığı bir kamuoyu araştırması Tayvan halkının sadece %57’sinin ABD’nin Tayvan’ı Çin’e karşı kuvvet kullanarak savunmaya geleceğini söylüyor. Aynı araştırmaya göre Çin’i tehdit olarak görenlerin oranı yaklaşık %83. Çin’in kullanıp durduğu sopaların sunduğu havuçların cazibesini gölgelediğini buradan anlıyoruz. Zaten Tayvan’da gergin bir atmosfer var. Geçen günlerde Tayvan Savunma Bakanı yanlışlıkla (!) Çin’den fırlatılan uyduyu füze ile karıştırmış, Çin füzesi semalarımızda, teyakkuzda olalım tadında açıklama yapıp, halkı paniğe sevk ettiğinden sonra özür dilemişti. Sabaha Çin işgali bekleyen topraklarda nüfusun yaklaşık yarısı ABD’nin yardıma gelmeyeceğini düşünüyor.
Tayvan konu olduğunda, Washington’un yarı iletkenler ve çip meselesi üzerinden de ürküteceği kuşlar olduğu bilinmekte. Bilindiği üzere Tayvan’da iktidarda olan DPP’nin en önemli destekçilerinden biri Tayvan Yarı-İletkenler Üretim Şirketi (TSMC) ve Tayvan’ın yarı-iletken çip üretiminde dünyadaki payı yüzde 60. TSMC, hem Çin hem de ABD için çip üretimi yaptığı gibi üretimini deniz aşırı ve ulusal topraklar arasında dengede tutuyor. ABD, Çin’e yönelik “çip savaşlarını” başlattığında hem kendi yerli-milli çip üretimini destekleyen kararlar aldı, hem de TSMC’yi Çin için ürettiği ürünlerde ABD için ürettiği ürünlerden daha düşük teknoloji kullanmaya zorladı. Ayrıca ABD, TSMC’nin yarı iletken teknoloji ile ilgili çalışma ve faaliyetlerini Tayvan'dan Arizona’ya yani ABD topraklarına kaydırmasını istiyor ki Tayvan’da iktisadi aktörlerin bu “her şeyi okyanus ötesine taşıyalım” yaklaşımından memnun olmadığı biliniyor. Dolayısıyla seçim ABD açısından da Tayvan mevzusunu ne kadar kaşıyabileceğini göstereceği için bir sınama olarak kabul ediliyordu.
Halk ne dedi?
Seçimlerden önce uluslararası kamuoyu derin analizlerden çok sonuca odaklandı. Sonucun bir tarafın kazanacağı, diğer tarafın da tamamen kaybedeceği bir zeminde vuku bulursa ve Çin bu açıdan bir kayıp duygusu içerisine girerse el yükseltebileceği, bir krizin Çin-ABD ilişkilerinde ittire-kaktıra giden yumuşama atmosferini dağıtacağı söylenip duruyordu. Seçimler gerçekleşti ve ilginç bir şekilde Tayvan kamuoyu içinde bol bol mesaj barındıran bir denge kurdu. Öncelikle DPP adayı William Lai Ching-te seçimi 6.5 puan fark ile kamuoyu araştırmalarının gösterdiğinin çok ötesinde bir başarı ile noktaladı. Lai, DPP’nin önceki yönetimlerinin bağımsızlık kadar egemenliğe de yaptığı vurguyu yetersiz buluyor, Tayvan’ın tamamen bağımsız olmasına siyasi kaderini bağlamış bir aday olarak kamuoyunun karşısına çıkıyordu. Dava arkadaşları arasında ABD ile ilişkileri çok sıkı fıkı olan figürler var. Bu çeşit bir başarı Tayvan kamuoyunun 1992 Konsensusu gibi esnek bir ara çözümü şimdilik duymak istemediğini, konu bağımsızlık ise Tayvan kimliğinden vaz geçmediğini gösteriyor. Fakat, gel gelelim aynı kamuoyu DPP’nin parlamentoda çoğunluk elde etmesine izin vermedi. Tayvan siyasetinin köklü partilerinden ve Çin ile ilişkileri iyileştirmekten yana KMT (Kuomintang -ki 1992 Konsensusunun da mimarlarından dı) 2020’de sahip olduğu 38 sandalyeyi 52’ye çıkardı. Nispeten yeni bir siyasi parti olan Tayvan Halk Parti’si de (TPP), KMT kadar olmasa da Çin ile iyi ilişkileri savunuyor ve 8 sandalye kazanmış durumda. DPP’nin 113 sandalyeli mecliste 51 sandalyesi var. Tablo Lai ve DPP’yi kanun çıkartmak ve savunma bütçesi dahil bütçe geçirmek için mecliste KMT ve TPP ile pazarlığa zorunlu kıldı. Kamuoyu burada, “bağımsızlığa vurguya evet bağımsızlık ilanına, kurbanlık koyun gibi Çin’in karşısına atılmaya hayır” demiş gibi. Çin, Tayvan halkının aklını ve gönlünü kazanmayı başaramamış ama ABD’de uluslararası zeminde yaşadığı güven kaybının yansımalarını görüyor. Nitekim Lai, mesajı ve ABD’nin uzun bir süre Ortadoğu’da uğraşmak zorunda kalacağını anlamış olmalı seçim sonrası konuşmasında Çin’e diyalog ve pozitif yaklaşım ile yöneleceğini söyledi. Bol, bol barış, refah, işbirliği kelimelerini kullandığı konuşmasını bitirirken, Tayvan’ın milli çip teknolojisinin gelişmesi için çalışacağını ve bu teknolojinin küresel ekonomi için bir artı olduğunu söyledi yani çip savaşı ile çok fazla ilgilenmiyoruz mesajı verdi. Tayvan, kendine özgü bir denge politikasıyla Ukrayna gibi olmak istemediğini, kurban olmak için fazla iri kıyım olduğunu söyledi. Sorun şu ki, bu mesaj ve korunmaya çalışılan denge Tayvan’a ABD-Çin rekabetinde sınama alanı olma konusunda bir rahatlama getirmiyor.