Hayatta her şey bizim davranışlarımızın etkisi ile şekillenir.
Hayatta her şey bizim davranışlarımızın etkisi ile şekillenir. Her şey demekle belki çok büyük sözler etmiş olabilirim. Bir noktada kabul edebilirim. Ama her şeyi değiştiremesek bile değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirmek için kendimize inanma gücünü kullanabiliriz. Çünkü hepimizde bu güç var. Bu gücü fark edebilmek ve bu gücün potansiyelini mümkün olan en etkin bir şekilde kullanmak bizim elimizde. İnsanın her şeyi işte bu potansiyel güçtür. O elimizde, onu iyiliğe, güzelliğe, doğruluğa kullandığımızda her şey değişir. Başarı ne ki! Başarı insanın kendine inanması kendiyle barışık olması ve yaşamak için elindeki bu gücü insanlık adına kullanmasıdır.
İnsanlık adına
Ütopik bir kahraman veya hayal dünyasının karakteri olmak değil, kendimiz olmalıyız. O yüzden de başka kişiliklere, kahramanlara öykünmek yerine kendi potansiyelimizi açığa çıkaran kimliğimizi bulmalıyız. Bu kimlik bizde kendi iç dinamiklerimizde saklı ve ortaya çıkarılmayı bekleyen bir cevherdir. Hayatta hepimizin rolleri vardır. Anne, baba, eş, evlat, patron, öğrenci olmakla birlikte mesleklerimizle de başkalarının gözünde bambaşka kimliklerimiz vardır. Ama tüm bu meslekler içindeki rollerimiz veya kimliklerimizi oluşturan değerlerimiz bize şahsiyet kazandırır. Yaratılışının özelliklerinin farkında olan, iyi taraflarını hizmete dönüştüren, yanlış taraflarını da halka zarar vermemek için terbiye eden kişi şahsiyet sahibidir. Bu yüzden şahsiyetli insan kendisini halk için sigaya çeker.
Başarının ölçüsü
Başarının ifade ettiği bir kavram var ancak bugün popüler mahiyetteki başarıdan bahsetmek çok yerinde olmayacaktır. Matematikte iyi notlar almak öğrencilik için iyi bir kriter gibi gözükse de müzikte iyi olmak başarı açısından bir kriter olmayacaksa başarı kavramının nerede tıkandığını anlamalıyız. Başarı, insanın kendisi ile barışık olarak doğru yerde doğru şekilde ifade edebilme şeklidir. İstatistiklerin sürekli olarak gösterdiği veriler her zaman doğru olan değildir. Gerçekler her zaman doğru olacak diye bir şey yoktur. Gerçekler yere ve zaman göre değişkenlik gösterebiliyorlar. Başarı, insanın değişkenlik gösteren bu sayısız seçenekler arasında huzur bulabileceği yerde varlık gösterebilmesidir. Neon ışıkları takip etmek değil yıldızları takip etmek huzura götürecektir. Başarı kesinlikle huzurun içinde saklıdır. O yüzden kendimizi tanımak, anlamak ve ne istediğimizi bilmek nereye konumlanmak istediğimizi ifade edebilmek ve hatta itiraf edebilmek önemlidir.
Başarısızlığın bahanesi mağduriyet
Başarısızlığın temellerinden biri de mağduriyet psikolojisidir. İnsanların büyük çoğunluğu başarısızlıklarına bahane olarak dış faktörleri gösterirler. Bunlardan en çok karşılaştığımız bahanelerden biri de başarısızlıkların altında yatan mağduriyet psikolojisidir. Hayatımızın her anı iletişim temellidir. Monolog bile bir iletişim şeklidir; kendimizden kendimize dahi olsa. O yüzden iletişim temelli tüm tartışmalar gözlem alanımız içerisindedir. Hayatında, ilişkilerinde sürekli sorun yaşayan insanların sürekli öne sürdükleri bahaneleri incelemeli ve ona göre doğru soruları sorabilmeliyiz. Kurban veya başka bir ifade ile kendini sürekli mağdur gören birinin sağlıklı iletişim kurabilmesi mümkün değildir. Mağduriyetler karşımıza çıkan engeller değildirler. Kolu olmayan, bacağı olmayan nice insanlar var ve çok başarılı olmuşlar ama bunu mağduriyet konusu haline getirmiyorlar. En büyük mağduriyet kendi kendimize koyduğumuz engellerdir. Sürekli başka kişileri bahane etmek, ortamı sorun olarak görmek, imkânsızlıklar ortaya koyma gibi daha bir sürü şeyi buraya yazabilirim. Artık mağduriyete bir son verelim. Babam veya annem, eşim bana hep böyle davrandı ve ben hiç anlaşılamadım gibi bir sürü mağduriyet şekillerini oluşturmak yerine ayağa kalkıp kendimize gelmemiz lazım. Artık mağduriyete bir son vermezsek kurban olarak kendimizi başkalarının sofrasına sunarız. Bu başkalarını suçlu yapmaz. Kısacası mağduriyet kendi potansiyelimizi görememek ve kendimize sürekli mağduriyetler için bahaneler bulmak, insanın kendisine çıkarabileceği en büyük engeldir.
KURBAN
Her dinde ve inanışta kurban kesmek vardır ve bunun da psikolojik temelleri mevcuttur. İnsan yaratılışı itibariyle kadim çağlar öncesinden beri tanrılara sunaklarda hayvanları kurban etmişlerdir. Hatta kimi inanışlarda insan bile kurban edilmiştir. İnsanı bu isteğe iten nedenler yaratılışından kaynaklanan sebeplerden gelmektedir. Bu konuda rahmetli Prof. Dr. Ali Murat Daryal’ın Kurban kesmenin psikolojik ve metafizik temelleri isimli bir kitabı vardır. Daha derinlemesine anlamak ve incelemek isteyenler bu kitabı okuyabilirler. Öte yandan Kurban Bayramı’nı iğrenç bulanlar hayvan hakları meselesine indirgeyenler kendi yaptıkları vahşetleri hatırlamaları gerekir. Tarihlerinde gladyatörlerin sadece arenaya çıkan hayvanları değil insanları da kanlar içinde parçalara bölüp nasıl toplu bir zevk seansına girdiklerini hatırlasınlar. Boğa güreşlerini filan söylemiyorum. Ya da ıstakozların kaynar suya atılarak pişirilmesini. Mesela Kur’an-ı Kerim bu yüzden kabuklu deniz hayvanlarının bu şekilde pişirilmesi ve görünümleri ile birlikte bazılarının denizi filtreledikleri için yenmesi konusunda tam bir cevaz vermemiştir. Ancak kurban; dana, koç gibi hayvanların belirlenen usullerde kesilmesini (can yakılmadan) ibadettir. İnsan eti tadında burger üretince bu vahşete çağrı olmuyor da kurban etini yemek, dağıtmak ve böylece sosyal bir birliktelik mesajı vermek mi çağ dışı kabul ediliyor!
Cumartesi idrak edeceğimiz Kurban Bayramı’nın layıkıyle anlaşılmasını Cenabı Hakk’tan niyaz ediyor, kutlu bayramlar diliyorum.
GÖNÜL TERZİSİNİ BUL
Kasap eti bıçak ile, ormancı odunu balta ile keser. Terzi kumaşı makas ile keser. Ne de güzel eder. İnsanı örtüye büründürür. Kimine kaftan, kimine don, gömlek kimineyse yerlere kadar etekler keser. Kimi terzi şipşak daha ölçmeden biçmeden beden giysisini hayalinde diker, giydirir bile. Kimininse eli mi ağırdır ne? Bir kumaşı kesip biçip dikene kadar bayram gelir geçer, kalır çocuk kursağında hevesiyle. Bir de gönül urbasını diken terziler vardır ki onlar gönüllere nakşederler; sözleriyle, tebessümleriyle. Kıyafet şimdi herkese aynı dikiliyor. Ancak herkesin gönlüne girilemiyor. Yavan giysiler üzerlerimize oturmuyor. Maharetli terzilerin ellerinden çıkan, tüy gibi kesen makaslardan biçilen giysiler yok artık. Varsa yoksa koca makinalarda hepimize biçilmiş kılıksız şeyler. O yüzden hepimiz birbirimize benzedik surette ama içimiz çıfıt çarşısı sırrı surette. Bir gönül terzisi bulmalı, bulan bırakmamalı; o bize vermeli ölçümüze göre bir giysi. Baştan aşağıya edep, tevazu, ilim, haya ve sevgiden biçilmiş bir örtü ile yeryüzünde dost olarak dolaşmalı insan. Terzisini bulan Allah’a şükretsin, bulamayan aramaya devam etsin.
SİNEK KÜÇÜKTÜR AMA
Köy çocukları tabiatla iç içedir. Biti, pireyi, keneyi ve deveyi iyi bilir. Arıyı, kelebeği, sineği ve envai çeşit börtü böceği hayatında yer verir. Hepsiyle ilgili anlatılacak bitmeyen anıları vardır. Alınacak bir sürü ibretlik dersler vardır. Bir keresinde komşumuz Hüseyin ağabeyin kırmızı bir motosikleti olmuştu. Köyde ilk motosiklet. Java. Sonra bir alt segment olan CZ'ler piyasaya sürüldü. Yıl ellinin sonları Hüseyin ağabey bir gün bomboş yolda hız yaparken beklemediği kötü bir sürpriz yaşamış. Motoruyla o hız yapıyorsun, karşı yönden de türünü bilmediği bir sinek de hızla gözünün içine girer. İşte o an olan olur. Dengesini kaybeden Hüseyin ağabey kendini şarampole sular. Bereket saçını taşa çarpmamıştır ama kolu alçıya alınır. Birinci hareket ehliyeti yoktur. Köylerde şimdi bile ehliyetsiz motorsiklet kullananlar vardır. İkinci hareket hız yapmıştır. Aşırı hız tehlikelidir. Üçüncü hareket gözlüksüzdür. Gözlük tozdan, çerden çöpten ve uçan sinekten böcekten gözü korur. Bu olay kulağa küpe olmuştur.
ARTI EKSİ
Artı
Evlilik masraflarına destek
Evliliklerde en büyük sorun düğün ve ev düzme masraflarının evli çiftlerin sırtlarına bir kambur gibi çökmesidir. Ama ailede biri veya birileri bu masrafları üstlenmek için daha sonra ödenmek üzere faizsiz borç verirse büyük rahatlama olur. Tam da böyle bir durumda kardeşine faizsiz borç vererek daha sonra taksitle ödenmek üzere destek olan bir ablayı tanıyorum. Malum artık herkes çalıştığı için ebeveynler bile damat halletsin veya ikisi de çalışıyor canım birlikte ödesin diyen aileler ne yazık ki çoğunlukta. O yüzden bu takdire şayan davranışı burada paylaşmadan edemezdim.
Eksi
Yapım, bakım ve onarım
Belediyelerin işleri, sadece bir ihtiyacı yerine getirip, halkın hizmetine bırakmak değildir. Üst geçitten geçerken önümdeki yaşlı adam korkuluklara tutunarak yürüyordu. Bir an sendelediğini fark ettim. Meğer korkulukların inerkenki kısımlarından bir tarafı kopmuş. Yanından geçen kişi adamı son anda kolundan tuttu. Sonucun ne olabileceğini hepimiz tahmin edebiliriz. Dolayısıyla bir yapıyı imar ettikten sonra belirli periodlarla bakımını sağlamak ve ortaya çıkan arızalarda da tamiratını yapmak gerekiyor. Bakımın amacı zaten olası büyük faciaları önlemek içindir. Her şey bir plan ve program dahilinde olmalıdır. Yaptık, bitti ile olmaz.
İNSAN ETİ TADINDA MI?!
Avrupalı bir gıda şirketi bitki bazlı insan tadında bir hamburger üretti ve bu bir yarışmada gümüş madalya aldı. Veganlığın geldiği bu noktaya dikkat çekmek isterim. Psikologları buraya davet ediyorum. Son yıllarda veganlık propagandası aldı başını gidiyor. Hayvana zarar vermemek ve endüstriye kurban giden hayvanları kurtarmak gibi masum bir amaçtan yola çıkanların tetikleyicisi bu kadar masumsa bu insan eti tadındaki burgerin anlamı ne? Nereye varılmak isteniyor? Hayvanlarla duygusal bağ kurduklarını söyleyen insanlar acaba inekle, koyun ile nasıl bir bağ kurabiliyor? Bu akım adım adım dini bir kisveye bürünüyor. Her şeyi dengeli yapmak lazım. Ne delice et yenmeli ne de sadece bitki ile beslenmeli. Bilim de yarın öbür gün veganlara teslim olur. Teslim olan başka marjinal akımlar gibi.