Merhaba sevgili okuyucularımız. Ne mutlu bize ki size dünyanın dört bir yanından selamlar verebiliyoruz. Aslında o kadar güzel yerler görüyoruz ki hepsini anlatamıyoruz. Ama işte bu haftanın süzgecinden geçen bir dünya şehrini size anlatmak için sabırsızlanıyorum. Önümüzdeki ay inşallah size Güney Amerika ülkelerini ve şehirlerini anlatmak istiyorum. İsterseniz bugün gelin size dünyanın başka bir yanı olan Avusturalya'dan notlarımı sunayım. Hazırsanız hadi başlayalım.

İlk olarak şu bir gerçek hiçbir ülkeyle karasal sınırı yok. Ada Ülkesi. Ama ada deyince küçük bir yer sanmayın. Dünyanın altıncı büyük ülkesi. Siz zaten gezmeye meraklıysanız coğrafyadan da beş üstü puan aldıysanız bilirsiniz ya benim ki de.

Avustralya’nın resmî adı “Avustralya Milletler Topluluğu” dur. Güney Yarım Kürede yer alan kıta ülkesidir. Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus arasında bize göre “taaaa orada”. Okyanusya kıtasında bulunur ve kıtanın çok büyük bir bölümünü kaplar. Kara komşusu yok ama tabii ki bu güzel ülkenin de komşuları var. Endonezya, Doğu Timor, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Vanuatu, Yeni Kaledonya ve Yeni Zelanda'dır. Tahmin edilen başkent Sidney. Ama gerçek başkenti Canberra’dır. Fakat en meşhur en büyük şehri ise Sidney'dir.

Aborjinler

Hepinizin bildiği gibi Aborjin’ler adanın gerçek sahipleridir. 50.000 yıldır yerli Aborjinler bu adada mutlu mesut yaşarlarmış. Ta ki Avrupalılar gelene kadar. Garibim bu saf yerlilerle, Avrupa’dan kaçan kanunsuzların birleşmesi pek hakkaniyetli olmamış. Yönetim Avrupalıların eline geçmiş. Aborjin’lerin konuştuğu diller ise modern araştırmalar sonucu yapılan hesaba göre yaklaşık 250 farklı gruba ayrılmıştır. Bu konuşulan dil gruplarının içinde de Türkçe kelimeler de var. Ben duyunca çok şaşırdım. Mesela Kafa, Katafalk, Atilla, Ulu ve ruh kelimeleri birleşmiş, onların en değer verdiği Kaya dağı olan ULURU ’da kullanılmış. Fakat gerçek şu ki 1770 yılında James Cook Okyanusya’ya yelken açtığında Aborjin’lerin rahatı bozulmuş ve Avustralya adasının büyük bir kısmının İngiliz olması adadaki yerlilerin batı ile mücadelesini başlatmış ama kendilerini anlatamamışlar ki. Bu gariban yerlileri öldürmüşler kala kala Aborjin’lerin 25 milyonluk koca adadaki toplam nüfusu şu anda 700 bilemedin 800 bin olarak kalmış. Avustralya hükümeti işi kontrole alınca geçmişte olan tüm bu soykırımları 2008 yılında tanıdı. Aborjinler ’den özür diledi. Fakat asimile olmuş Aborjinler bile insan hakları konusunda beyazlarla aynı şartlarda hala yaşayamadıklarını savunuyorlar.

Uluru

Avustralya'nın en büyük doğal simgesi olan Uluru, yaklaşık 60.000 yıldan fazla bir süredir burada yaşayan Aborjin halkına kutsal olan 348 metrelik tek parça kaya dağı olarak çok kutsaldır. Aslında ULURUH da dedikleri bu renkli ama günün değişik zamanlarında renk değiştiren dağ Avustralya’da görülmesi gereken en önemli yerlerindendir.

Uluru-Kata Tjuta Milli Parkı'nın bir parçasıdır. Uluru, yaklaşık 600 milyon yaşındaymış. 348 yüksekliğinde ve toplam çevresi 9.4 km.
Avustralya'nın bu kırmızı koca dağının merkezinde Aborjin kültürünü, çöl maceralarını ve Ulu ruh'un değişen renklerini mutlaka görmek lazım. Ben hem güneşin doğumu ve batımında hem de yağmurlu bir havada bu mekânda oldum ve dağın her seferinde renk değiştirdiğine tanık oldum. Güneşin konumuna göre gün içerisinde renk değiştiren Ayers Rock, şafak vakti turuncu, gün içerisinde paslı kahverengi, yağmurda gri ve gün batımında ise inanılmaz güzellikte bir kızıl renge bürünüyor.

ULURU ’ya nasıl gidilir derseniz değişik yolları var. İster karadan ister havadan gidin çok zevkli bir yolculuk olacaktır.
Ayers Rock havaalanına doğrudan uçuşlar var. Araçla giderseniz çöl yolundan Sidney ‘den yaklaşık üç saat sürer. Alice Springs'den ise beş ila altı saatlik bir sürüş mesafesindedir. Karayoluyla, Alice Springs, Adelaide’nin kuzeyinden veya Darwin’in güneyinden yaklaşık aynı mesafede 1500 kilometre süren yolculuk olacaktır. Ama dikkat edin yola Kanguru, Yabani at sürüsü ve Dingo denilen vahşi köpekler çıkabilir.
Eğer Avustralya’nın efsanevi demiryollarını kullanmak isterseniz, Darwin ile Adelaide arasında giden tren ile Katherine, Alice Springs arasında gidip gelebilirsiniz.
Bahçede Bukalemun görmek o kadar olağan oldu ki ilk başlarda devamlı fotoğraf çekiyorduk. Sonra alıştık. Renk değiştiren bu güzel hayvanların değişik boyutları o kadar çok ki sonu timsah. Şaka bir yana hepsinin farklı isimleri var. Mesela Ejderha denilen bir hayvan var. Avuç içi kadar ama Ağzından ateş çıkarıyormuş. Ben görmedim. Diyenlerin yalancısıyım.

Avustralya’nın Ejderhası

Aslında o kadar çok Ejder cinsi var ki bu ülkede şaşarsınız. Ama ben Ejderha deyince o filmlerdeki kocaman ağzından ateşler saçan Ejderhaları anlıyorum. Baksanıza reisime avuç içi kadar hayvan. Bu hayvanlar ve bir de buna benzeyen Sakallı ejderler başlıca böcekler, cırcır böcekleri ve solucanlarla beslenirler. Tüm sürüngenler, aslında daha aktif olduğu zaman gece gelinceye dek güneş altında bir kayanın kenarında vakit geçirmekten hoşlanırlar.
Bu tip ejderha uysaldır ve güvenilirdir, ancak çok meraklı olduğu bilinir! Oldukça yumuşak bir kertenkele türüdür. Dolayısıyla ejder denilen bu hayvanlar, çocuklar için popüler egzotik bir hayvandır.
Gördüğünüz bu tip ejderler toprak üstünde yaşayan bir kertenkele türü sayılıyor ağırlıklı olarak yaprak ve yeşilliklerden beslenirmiş.
Avustralya’nın Kocaman Tırları. Daha çok bu tip araçlara “Karayolu Trenleri” diyorlar. Çünkü Bir çekicinin ardında 3 ya da 4 bazen 6 dorse olabiliyormuş. Avustralya'da "Road Train" (Yol treni) diye adlandırılan TIR'ların normal uzunluğu 14 metre iken bu yollarda uzunluğu 53,5 metre. Aslında daha da uzun olabilir de artık izin vermiyorlar. 1999'da Batı Avustralya'daki Merredin'de hazırlanan 610 metre uzunluğundaki bir yol treni, 46 dorseden oluşuyor ve 603 tonu taşıyordu. Bu yol treni, 8 kilometrelik mesafeyi tek bir çekici öncülüğünde kat ederek Guinness'e giren ilk yol treni olmuştu. Bu rekor 2003 yılında New South Wales'te 87 dorseden oluşan bin 235 metre boyundaki yol treni tarafından kırıldı. En güncel rekor ise 2006 yılında Avustralya'nın Queensland eyaletinde 112 dorseli bin 474,3 metre boyundaki yol treni tarafından kırıldı.
İşte Avustralya… Daha anlatacak o kadar çok konu var ki. Yaz yaz bitmez. Ama Mehmet Yeşil kardeşime de iş çıkarmayım. Onun mizanpajıyla güzel bir sayfada bol resimlerle size hoş vakit geçirtip bir sonraki yazıyı merak ettirelim. Eğer bana ulaşmak isterseniz ya da siz de gittiğiniz yerlerle ilgili fotoğraf ve yazı paylaşmak isterseniz [email protected] adresine yazın. Sevgiyle kalın mutlu kalın hoşçakalın.

Size Aborjin demişken onların felsefesini oluşturan birkaç Atasözünü de yazayım

Hiç kimse işe yaramayacak kadar yaşlanmaz. Yaşlılara hürmet edin.
Her insan tektir, herkese kendileri için zengin güç verilmiştir ve bunları
artırırsanız ömür boyu süren yeteneklere sahip olursunuz.
Ölmekte olan bir bitkiye ya da hayvana su ya da cesaret vermek, aydınlanma
yolunda, yaşamı ve bizi yaratanı tanımak konusunda büyük dersler kazandırır. Bu yapılan susamış bir insana su vermek kadar önemli bir iştir.
Kan ve kemik tüm insanlarda bulunur. Herkeste farklı olan yürek ve niyettir.
Akıl “Yaş’ta değil, “Baş’tadır. (Bu sözü biz de çok kullanıyoruz.)
Boş boş konuşurken, seni yaratanın sesini duyamazsın!