Avrupa ülkelerinde bugün insanlar birkaç yıl öncesinin terör saldırılarını unutmuş bir şekilde yaşamlarını sürdürmekteler.

Aralarında Paris, Brüksel ve Berlin gibi önemli başkentlerin de bulunduğu Avrupa kentleri geçtiğimiz yıllarda terörün ne anlama geldiğini büyük acılarla ve kayıplarla yaşamak zorunda kaldılar. Masum insanları katleden terör saldırıları sonrası en başta Brüksel olmak üzere tüm Belçika genelinde günlük yaşamın bir anda nasıl değiştiğine bizzat şahit oldum. Brüksel haftalar boyu olağanüstü hal şartları altında yaşamak zorunda kaldı. Caddelerde ve sokaklarda askeri zırhlı araçlar ve ağır silahlarla donatılmış askeri devriyeler Brüksel’de günlük yaşamın bir parçası oldular. Brüksel’de hala ağır donanımlı askerler görev yapmakta. Paris’te aynı deneyimleri yaşadı.

En başta Türkiye’nin teröre karşı verdiği topyekûn mücadele sayesinde bugün Avrupa kentlerinde yaşam huzurlu bir şekilde yaşanmakta. Türkiye’nin kararlı mücadelesi sayesinde DEAŞ terör örgütü neredeyse yok edildi.

Ancak terör sona ermedi. DEAŞ terör örgütünün kaçan terörist savaşçıları bugün ya PKK terör örgütünde ya da PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantısı PYD/YPG gibi isimler kullanan terör örgütü saflarında insanlığı tehdit etmeye devam ediyorlar. Hatta bazıları şu anda Suriye’deki Esad Rejimi için savaşmaktalar.

Suriye ve Irak’ta terörün kökü kurutulmadıkça en başta Avrupa olmak üzere dünyanın hiçbir köşesinde insanlar için huzur yok.

Maalesef bu konuda en başta ABD olmak üzere bazı ülkeler büyük bir hata yaparak halen teröristlerle iş birliği yapmaktalar. Suriye’de ve Irak’ta enerji alanında çıkarlarını korumak ya da çıkar sahibi olmak amacıyla teröristleri “paralı asker” olarak kullanmaya devam etmekteler. Suriye’nin paylaşımında oldukça fazla söz sahibi olan Rusya, Esad’ın emrindeki rejime bağlı askeri üniforma giyen teröristleri desteklerken, ABD’de bir yandan PKK’yı “terörist” olarak tanımlayıp öte yandan PKK terör örgütünün emrindeki PYD/YPG’yi her türlü silahlarla ve araçlarla donatmakta. ABD, bölgede artık tek bir askerini bile kaybetmek istemediğinden teröristleri “paralı asker” olarak ABD’nin çıkarları için Suriye’nin kuzeyine yerleştirmeye çalışmakta.

Bu çirkin politikanın gerçek yüzünün ortaya çıkmaması için de tüm bu yapılanların DEAŞ terörüne karşı olduğu yalanını yaymaktalar.

Avrupa’daki “terör sevicileri” de aynı yalana dört elle sarılarak PKK terör örgütünü ve onun Suriye’deki uzantısı PYD/YPG isimlerini ve başka isimleri kullanan terör örgütlerini desteklemeye devam etmekteler.

Türkiye ise tek başına ve çoğu kez yapayalnız terörün her türlüsüne karşı savaşa devam etmekte. Özellikle PKK terör örgütünün en başta Türkiye sınırları içinde yok edilmesi hedefine yönelik olarak başarılı ve kararlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmekte. PKK, terör örgütü Türkiye’de yok olmak üzere olduğundan panik halinde olan teröristler ve destekçileri onların tamamen yenilmesini engellemek için her yönteme başvurmaktalar.

Özellikle PKK terör örgütünün seçmenleri tehdit ederek seçilmelerini sağladığı bazı belediye başkanları bu teröristler için Türkiye’de son umut haline gelmiş durumdalar. PKK terör örgütünün tehditleri altında ya korkarak ya da daha kötüsü sempati duyarak başkanı oldukları belediyelerin PKK terör örgütü tarafından kullanılmasına izin veren belediye başkanları Türkiye’deki tün insanların can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürmekteler. PKK terör örgütünün bu belediye başkanlarının belediyelerine militanlarını işçi olarak yerleştirmesine ve belediye araçlarının PKK terör örgütünün terörist saldırı amaçları için kullanılmasına ve de daha kötüsü belediye binalarının birer “terör karargahı” olmasına ya engele olamıyorlar ya da izin veriyorlar.

Böyle bir duruma Bask bölgesinde İspanya ya da Korsika adasında Fransa izin verir miydi? Elbette vermezlerdi ve vermezler.

Türkiye’de bir hukuk devleti olarak bu duruma yönelik tüm uyarılarını yaptıktan sonra müdahale etmek zorunda kaldı. Haklarında terör suçlarından soruşturma bulunan Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanları görevlerinden alındı. Yerlerine kayyumlar atandı. Derhal belediyeler içindeki PKK terör örgütü yapılanmasına son verildi. Hatta belki bu konuda uzun süre bile beklendi. Ancak belediye başkanları maalesef uyarılara rağmen teröristlerin onları ele geçirmesine karşı kayıtsız kaldılar.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ve Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan görevlerinden uzaklaştırıldıktan sonra Avrupa’daki “terör sevicileri” hemen devreye girdiler.

Aynı “PKK terör örgütünün AB Terör Örgütleri Listesi’nden çıkarılması” için kampanyalar yaptıkları gibi bu sefer de teröre teslim olan belediye başkanları için kampanyaları başlattılar. Şimdi AB kamuoyunu kandırmaya çalışmaktalar. Gerçekleri saklayarak ve yalanlar anlatarak AB vatandaşlarını kışkırtarak Türkiye’yi teröre karşı kararlı mücadelesinde engellemeye çalışmaktalar. Hepsi nafile!

Avrupa’daki “terör sevicilerinin akıllanmasını” beklemek gibi bir niyeti yok ne Türkiye’nin ne de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının. Türkiye’nin vatandaşları artık terörden dolayı acı çekmek istemiyorlar. Bu nedenle de üç belediye başkanının teröre destek verdikleri için görevden alınmasını destekliyorlar.

PKK terörü yüzünden on binlerce insanın yaşamını yitirdiği Türkiye’de yaşamakta olanlar “Avrupa’daki terör sevicilerini” acıyarak ve kızgınlıkla izliyor. Gene de iyi dileklerini iletiyorlar ve “inşallah siz bu hatalarınız yüzünden teröre büyük bedeller ödemek zorunda kalmazsınız” diyorlar.